İslam’da Kardeşlik Hukuku ve Ahlak -1

141

 

Yüce dinimiz İslam; birlik, beraberlik, sevgi, saygı ve dayanışma duygularıyla huzur ve sükûn içerisinde yaşamalarını sağlamak için mü’minleri kardeş ilan etmiştir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin” (Hucurât, 49/10) buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime aynı zamanda kardeşler arasında dargınlığa izin vermemekte, aralarını düzeltmeyi, diğer mü’min kardeşlere emretmektedir. Bununla birlikte Allah’ın rahmet ve merhametini de müjdelemektedir. Böylece, iman edenler arasında kardeşlik hukuku tesis edilmiştir.

Ayet-i kerimeden de açıkça anlaşılacağı üzere yeryüzünün neresinde ve hangi devirde yaşamış olurlarsa olsunlar; renkleri, ırkları ve dilleri ne olursa olsun, bütün mü’minler birbirlerinin kardeşleridirler. Yüce Rabbimiz, ayrıca mü’minler arasındaki kardeşliği onlara bir nimet olarak lütfettiğini belirtiyor: “O (Allah), seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini birbirleriyle uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz ki O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Enfâl, 8/63)

İslam’dan önceki cahiliye toplumlarına baktığımızda insanların sosyal, ekonomik ve cinsiyet farklılıklarından dolayı birbirlerine zulmettikleri görülmektedir. Nitekim Mekke’de soyluların köleler üzerinde, güçlülerin güçsüzler üzerinde, erkeklerin kadınlar ve kız çocukları üzerindeki zalimane tavrı toplumda müthiş bir huzursuzluk meydana getirmişti. İslam’ın getirdiği iman, sevgi ve kardeşlik eksenine dayalı sosyal anlayış, toplumda gerçek eşitliği sağlamış, böylece beşeriyete, insanî haklara sahip olarak hür doğup hür yaşamanın hazzını yaşatmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.s.), ilk önce Mekke’de Müslümanlar arasında kardeşlik ortamı gerçekleştirmiş,  daha sonra yurtlarını, yuvalarını, yakınlarını ve mallarını bırakarak Mekke’den hicret eden Muhacirler ile onlara gönüllerini açan, her türlü imkanlarını onlarla paylaşarak büyük bir fedakârlık örneği gösteren Medine’li Ensar arasında tarihte eşi ve benzeri görülmemiş bir kardeşlik tesis etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu tarihi olay şu ifadelerle anlatılmaktadır: “Hani siz birbirinize düşman kimselerdiniz de Allah gönüllerinizi ısındırmıştı. Allah’ın nimeti (İslam ve iman) sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarındayken Allah sizi oradan kurtarmıştı.” (Âl-i İmrân, 3/103)

Medineli Müslümanlar, Mekke’den hicret ederek gelen din kardeşlerine her türlü yardım ve fedakârlıkta bulunmuşlar, bu yüzden yardımcılar, yardım edenler manasına “Ensar” vasfıyla anılmışlardır: “İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir.” (Enfâl, 8/72)

Hz. Peygamber (s.a.s.), Mescid-i Nebevî’nin inşaatını tamamladıktan sonra Muhacirler ile Ensar’dan doksan sahabe arasında ikişer ikişer kardeşlik kurdu. Kendisi de Hz. Ali’yi kardeş edindi. Ensar, Muhacir kardeşlerini alıp evlerine götürdüler, mallarına, servetlerine ortak yaptılar. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’den hurma bahçelerini muhacir kardeşleri ile aralarında paylaştırmasını istediler. Efendimiz (s.a.s.), bunu kabul etmemiş; hurmalıkların mülkiyetinin kendilerine ait olmasını, Muhacirlerin de hurmaların bakımını yaparak çıkacak mahsulü paylaşmalarını söylemiştir. (Kamil Miras, Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VIII, 57)

Kur’an-ı Kerim’de onların bu fedakârlıkları şöyle ifade buyrulur: “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” (Haşr, 59/9)

Allah Resûlü (s.a.s.), diğer yandan da yıllardan beri birbirleriyle geçinemeyen Medineli Evs ve Hazrec kabileleri arasında kalıcı bir barış sağlamıştır.

(Haftaya devam edecek)