İslam’da Birlik ve Dayanışma

96

Toplumların varlıklarını huzur ve güven içerisinde sürdürebilmeleri için birlik ve dayanışmanın önemi büyüktür. Dinimize göre; ferdin mutluluğu kadar, toplumun huzuru da önemlidir.

Bundan dolayı yüce dinimiz İslam, mü’minler arasında din kardeşliği tesis etmiş (Hucurât, 49/10), bu kardeşliğin korunup geliştirilmesi için de karşılıklı sevgi, saygı, birlik-beraberlik ve dayanışmayı şart koşmuştur. Zira kardeşlik, karşılıklı olarak birbirlerine faydalı olmayı, birbirlerine iyilik ve yardımda bulunmayı, sevinçleri paylaşmayı ve acılara ortak olmayı gerektirir.

Kur’an-ı Kerim’de; “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz…” (Al-i İmran, 103) buyrularak, birlik ve beraberlik emredilmiş; ayrılığa düşmek, bölünüp parçalanmak ise yasaklanmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.s.) de mü’minleri bir ve beraber olmaya teşvik ederek şöyle buyurmuştur: “… Size birliği tavsiye ederim. Ayrılıktan sakının. Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur, iki kişiden uzak durur. Kim cennetin ortasını dilerse, birlikten ayrılmasın…” (Tirmizî, Fiten, 7)

Yüce Allah’ın emrettiği, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in tesis ettiği İslam kardeşliği sevgi, şefkat, merhamet, birlik-beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma esasına dayanmaktadır. İslam toplumunda zayıf, güçsüz ve kimsesizler görüp gözetilir, dul, yetim ve öksüzler korunup kollanır. Düşenler kaldırılır, fakir ve yoksullara yardım edilir, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntıları giderilir. Bütün bunlar yapılırken yardım edilen kimsenin mahcup olmamasına ve eziklik hissetmemesine dikkat edilir.

Böylece varlıklı Müslümanlar, bir yandan din kardeşlerine yardım etmiş olmanın gönül huzurunu yaşarken, diğer yandan Allahu Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazanmış olurlar. Zira başkalarına iyilikte ve yardımda bulunanlar Allahu Teâlâ’nın nice lütuf ve ihsanlarına nail olurlar. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir” (Rahmân, 55/60) buyrularak, Allah için yapılan iyiliklerin karşılıksız kalmayacağı bildirilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de bir kuts-i hadiste; “Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Ey Âdemoğlu! (Allah için) infak et ki, sana da infak olunsun” (Buharî, Nefekât, 1; Müslim, Zekât, 36, 37) buyurmuştur.

Yüce Allah, dünya hayatında insanları geçimlik bakımından birbirlerinden farklı kılmıştır. (Zuhruf, 43/32) Her toplumda yardıma muhtaç kimselerin bulunması bu ilâhî takdir ve taksimin gereğidir.  Bu durumu göz önünde bulunduran İslam, bu durumda olanlar için infak, zekât, fitre, sadaka, kefaret vb. yollarla sosyal dayanışmayı kurumsallaştırmıştır.

İslam’a göre; muhtaç durumdaki din kardeşlerine imkanları ölçüsünde maddî ve manevî yardım etmek, onlarla dayanışma içinde olmak Müslümanlar için dinî bir görevdir. Her Müslüman, en yakınından başlamak üzere çevresindeki insanların durumunu araştırmalı, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gidermeye çalışmalıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “İyilik ve fenalıktan sakınmada yardımlaşın. Günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Mâide, 5/2) “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin…” (Nisâ, 4/36) buyrulmak suretiyle mü’minler yardımlaşmaya ve dayanışmaya teşvik edilmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) mü’minlerin birbirleriyle yardımlaşmalarına ve dayanışma içinde olmalarına büyük önem vermiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şu tavsiyelerde bulunmuştur: “Mü’minler, birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini görüp gözetmekte tek vücut gibidirler…” (Buhari, Edeb, 27) “Mü’min kardeşinin dünyalık sıkıntılarını gideren kimsenin, Allah da kıyamet sıkıntılarını giderir.” (Buhari, Mezalim, 3) “Bir kul, kardeşine yardım ettiği sürece Allah da o kuluna yardım eder.” (Müslim, Zikr, 38)

Netice olarak; bu güzel ülkede yaşayan insanlar olarak birbirimize karşı sorumluluklarımız bulunmaktadır. Aynı zamanda birlik ve beraberliğimizin korunması hepimizin en önemli görevidir. Unutmamalıyız ki; millet olarak barış ve huzur içerisinde yaşamak, maddî ve manevî her alanda yükselebilmemiz birlik ve dayanışma halinde olmamıza bağlıdır.