İSKİ Eski Yönetim Kurulu Üyesi Değerli Dostum Zeki Sayın’ın Vefatı Üzerine

104

Bundan bir
buçuk yıl kadar önce 23 Ocak 2020 tarihinde, 1996 – 2002 yılları arasında İSKİ’de
altı yıla yakın beraber Yönetim Kurulu Üyesi olarak vazife yaptığımız ve
bilahare Çevre ve Orman Bakanlığına Müsteşar olarak tayin edilen Muhterem
Hocamız Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya’yı
kaybetmiştik.

            Bu defa yine hemen hemen aynı tarihlerde
olmak üzere, beraber vazife yaptığımız İSKİ Eski Yönetim Kurulu Üyesi, değerli
dostum Zeki Sayın Bey’i 23.09.2021
tarihinde kaybetmiş bulunmaktayız. Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun.

Zeki Sayın Bey’in vefat haberini almam çok enteresan
bir şekilde oldu. Şöyle ki;

            2002 yılında İSKİ’den ayrıldıktan
sonra, aradan 20 yıla yakın uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen, hiçbir zaman
irtibatımız kesilmedi. Zaman zaman telefon ile konuşuyorduk. Hatta öyle ki
karşılıklı olarak ev ziyaretlerimiz de oluyordu. Onlar, bizim ikamet etmekte
olduğumuz İzmit’e geldiler, bizde onları, Sarıyer’de bir sitede bulunan
evlerinde ziyaret etmiştik.

            Bu minval üzere günler, aylar,
yıllar geçerken, son biriki ay içinde her nedense telefon konuşmalarımız biraz inkıtaa
uğramıştı. Fakat, 23.09.2021 Perşembe günü öğleden sonra saat 14.oo sıralarında
birden aklıma Zeki Bey’i aramak geldi. Cep telefonundan aradım. Fakat cevap
alamadım. “Her halde müsait değil,
müsait olunca arar”
diye düşündüm.
Zira çok iyi biliyordum ki, Zeki Bey’in telefonla arayanları cevapsız bırakma
gibi bir adeti yoktu.

            Fakat çok enteresandır ki, daha
aradan yarım saat geçmeden, İSKİ’de müşterek olarak sekreterliğimizi yapmış
olan Nurdan Özışık Hanım’dan bir mesaj geldi. Mesajda Zeki Sayın Bey’in vefat
ettiği haberi veriliyordu. Meğer benim aradığım saatlerde Zeki Bey vefat etmiş.
Bu kadar tevafuk olamazdı. Mesajı okuyunca bir an başım döndü, elim ayağım
titremeye başladı. Ne yapacağımı şaşırdım. Hemen aklıma ruhuna bir Fatiha okumak
geldi. “İnnalillahi ve inna ileyhi raciun”
(Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve şüphesiz
O’na döneceğiz)
diyerek Fatiha suresini okudum.

            SEKA Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür
Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi olarak çalışmakta iken, o tarihlerde İSKİ
Genel Müdürü olan Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun daveti üzerine, 1996 Şubat ayının
başında, İSKİ’de Yönetim Kurulu Üyesi olarak vazifeye başladım

 İSKİ’ye geldiğim
tarihte, halihazırdaki değerli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan o tarihlerde İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olması münasebetiyle, 2560 sayılı Kanun hükümleri mucibince İSKİ’nin
Yönetim Kurulu Başkanı idi. Prof. Dr. Veysel Eroğlu da İTÜ İnşaat  Fakültesinde öğretim üyesi olmakla beraber,
Üniversiteler Kanunun 38. Maddesine istinaden 
Üniversite ile irtibatını kesmeden, İSKİ Yönetim Kurulu Başkan vekili ve
Genel Müdürlük vazifesini ifa ediyordu.

            Yönetim Kurulu üyeliklerinde ise Prof.
Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya, Zeki Sayın, Selami Oğuz, İsmet Conkar ve ben Musa
Ordu bulunuyorduk.

Aynı zamanda Teknik Genel Müdür Yardımcısı
olan,Yönetim Kurulu üyesi Selami Oğuz uzun yıllar DSİ’de
çalışmış ve Atatürk Barajı’nın inşaatında önemli hizmetleri olan tecrübeli
birisi idi.

Yazımızın esas mevzuunu teşkil eden Merhum Zeki Sayın ise piyasada kendi şirketlerinde ticaret
işleri ile meşgul olduğundan, ihale mevzuatını iyi bilen bir arkadaş olup,
Yönetim Kurulunun gündemine gelen bütün ihale dosyalarını önceden çok esaslı
bir şekilde tetkik ederek, icabında ilgili daire başkanları ile de görüşmek suretiyle,
tereddüde meydan verebilecek herhangi bir husus bırakmazdı. Bu sebeple Zeki Bey’in
tetkik etmiş olduğu ihale dosyalarını gönül rahatlığı ile imzalardık.

İsmet Conkar yıllarca İSKİ’nin Ticaret
Daire Başkanlığını yapmış, alım- satım işlerinde bir hayli tecrübeli birisi idi.
 Benim bütün memuriyet hayatım ise personelci olarak geçmişti.
SEKA’nın bütün personelcileri tarafımdan yetiştirilmiştir diyebilirim.

İSKİ Yönetim Kurulunun böyle bir yapısı vardı. Diğer
taraftan Yönetim Kurulu Üyeleri sadece toplantıların yapıldığı günlerde değil,
her gün sabah memurlar ile beraber işbaşı yapar, akşam üzeride Genel
Müdür Veysel Hocam
 ayrılmadan işyerini terk etmezlerdi. Veysel
Hocam
 zamanında uygulama böyle olmasına rağmen, daha sonra
gelen Genel Müdür ise, Yönetim Kurulu Üyelerine, “Sizin her gün gelmenize lüzum
yok. Sadece toplantının yapılacağı gün gelseniz kâfi” 
demiştir. İşte
iki Genel Müdürün idare tarzı arasında böylesine bariz fark vardı.

Zeki Sayın Bey ile İSKİ’nin Etiler’de bulunan lojmanlarında
komşu idik. Çok iyi komşuluk münasebetlerimiz vardı. Her Yönetim Kurulu
Üyesinin ayrı makam arabası olmasına rağmen, hem aramızdaki samimiyet ve hem de
tasarruf olması bakımından, umumiyetle, İSKİ’nin o tarihlerde Aksaray’da
bulunan Genel Müdürlük binasına aynı araba ile gider gelirdik. Muhtelif yerlere
yapacağımız ziyaretleri de yine beraber aynı araba ile yapardık. Kendisi ile
çok iyi anlaşıyorduk. İyi bir arkadaşlığımız vardı. Diğer Yönetim Kurulu Üyesi İsmet Conkar ise biraz ferdi hareket
ederdi. Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya’nın esas vazife mahalli İTÜ İnşaat
Fakültesi Öğretim Üyeliği olduğu için bizimle pek fazla beraber olamazdı.

İSKİ böyle disiplinli bir çalışmanın neticesi olarak
kısa bir zamanda kıt imkânlar ile 7 Baraj, dev isale hatları, son teknoloji
olan ozonlama sistemini kullanarak ileri içme suyu arıtma tesisleri, Atık Su
Kolektörü ve tünelleri, terfi merkezleri, Atık Su Arıma Tesisleri, Deniz Deşarj
sistemleri gibi, 600 tesisi inşa etmiştir. Bu suretle de İstanbul’da evvelce
akmayan sular devamlı olarak akmaya başlamış, barajlar, göller ve İstanbul
Boğazı dâhil, bütün sahiller kirlenmekten korunmuştur.

İSKİ’de çalışmalar bu minval üzere, başarılı bir
şekilde devam etmekte iken, bir gün çok değerli, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan 
herkes tarafından birçok
defalar okunan bir şiiri, Siirt’te yaptığı bir konuşma esnasında okudu diye,
hapse mahkûm edilerek Pınarhisar Cezaevine gönderildi. Belediye Başkanlığı
görevinden ayrılmaya mecbur bırakıldığı tarihten itibaren, yerine gelen yeni
İBB Başkanı döneminde çalışma şartları yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Çok
Muhterem Recep Tayyip Erdoğan döneminde hiçbir surette İSKİ Yönetim Kurulu
Kararlarına müdahale edilmezken, yeni başkan zamanında dolaylı da olsa,
müdahale edilmeye başlanmıştır. 
Yazıyı fazla uzatmamak için buraları
kısa kesiyorum.

Artık İSKİ’de işlerin ve çalışmanın tadı tuzu
kalmamıştı. Bu şartlar altında Muhterem Veysel Hocam Genel
Müdürlük vazifesinden ayrılarak,üniversitedeki hocalık vazifesine avdet etti. Arkasından
Zeki Sayın Bey de istifa ederek o tarihlerdeki Family Finans Bankasına Genel
Müdür oldu. Zeki Bey daha sonra Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu
Başkanlığına getirildi. Buradaki hizmetinden sonra Tasfiye Halindeki Emlak
Bankasının Yönetim Kurulu Başkanlığına tayin edildi. Son vazifesi de İTÜ
Mütevelli Heyet Üyeliği idi. Zeki Sayın Bey müteşebbis bir arkadaşımız idi.
Zeki Sayın Beyin yerine Ahmet Tarık
Çelenk
tayin edildi. Ahmet Tarık Bey de 
değerli bir arkadaşımız idi. Onun ile de çok ahenkli bir çalışmamız
oldu.

Bir müddet sonra İSKİ’den beni de tasfiye
ettiler. Benden önce  Zeki Sayın Bey de ayrıldığı için  İSKİ onlar
için adeta dikensiz bir gül bahçesi haline gelmişti. İBB’nin yeni Başkanı ile
İSKİ’nin yeni Genel Müdürü, Değerli Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Veysel
Hocam’ın 
yıllarca emek verip yetiştirdiği, tecrübeli kadroları
darmadağın ederek adeta tarumar ettiler. Ancak bu dünya kimseye kalmazdı.Ne
Büyükşehir Belediyesi ve ne de İSKİ onlara da kalmadı.

Son olarak ifade edeceğim husus şudur ki,  Zeki
Sayın Bey böyle kısa bir yazı ile anlatılıp bitirilecek bir arkadaşımız
değildir. Hakkında daha sayfalarca yazılabilir.Fakat yazıyı daha fazla
uzatmamak için onunla alakalı bir hatıramı anlatmak suretiyle yazımı tamamlamak
istiyorum.

 O tarihlerde
Hürriyet Gazetesi’nin bir köşe yazarı vardı. Yanlış hatırlamıyorsam adı Ünal
Arıklı olacak. Bu yazar devamlı olarak İSKİ’nin aleyhine yazıyordu.
Yazdıklarının tamamına yakını da yalan ve yanlış haberlerden ibaret idi. Bir
gün Yönetim Kurulu toplantısı esnasında Veysel Hocam, Zeki Bey’e, “Zeki Bey bu Ünal Arıklı denen adamı
çağırıp bir konuşun, böyle yalan yanlış yazıp durmasın”
dedi. Bunun üzerine
Zeki Sayın Bey Ünal Arıklı’yı İSKİ’ye davet etti. Ünal Arıklı İSKİ’ye geldi.
Zeki Bey lisanı münasiple İSKİ ile alakalı olarak yazdıklarının tamamına
yakınının yalan ve yanlış haberlerden ibaret olduğunu anlatıp, belgelerini de
gösterdi. Hatta istediği takdirde bu belgelerin birer suretini de verebileceğini
söyledi. Fakat Ünal Arıklı öyle bir cevap verdi ki şaşar kalırsınız. Tarihe
geçse yeridir. Ünal Arıklı’nın dediği şu; “Zeki
Bey ben sizin anlattıklarınıza ve göstermiş olduğunuz belgelerin doğruluğuna
inanıyorum. Fakat benim okuyucum sizin belgelerinize değil, benim yazdıklarıma
inanmak istiyor.”
Üzülerek ifade edeyim ki,20- 25 sene önceki zihniyet ne
ise, bu günde halen aynisi devam etmektedir. Değişen bir şey yok.

Zeki Sayın Bey Tülin Hanım ile evli idi. Beyefendilik
timsali olan Üç erkek evladı olup, en büyüğü Mehmet makine mühendisi, ortanca Ali Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde kalpcerrahı profesör, en küçükleri Enes ise halen Boğaziçi
Üniversitesinde okumaktadır. Bildiğim kadarıyla çok mutlu bir aile hayatları
vardı. Zira, Tülin Hanım, tam manasıyla bir hanım Efendi olduğu gibi, hakeza
Zeki Beyde evine ve ailesine bağlı tam örnek aile babasıydı.

Netice itibariyle, 23 Eylül 2021 tahinde vefat eden
Zeki Sayın Bey karşısındakine huzur ve güven veren, temsil kabiliyeti fevkalade
iyi olan,  müstesna şahsiyetlerden
birisiydi. Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun.