İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Işığında Kömür Madeni Kazaları-4

203

Yücel Demiral & Alpaslan Ertürk’ün 2013 yılında yayınladıkları Safety
and health in mining in Turkey (Türkiye’de madencilikte güvenlik ve sağlık)
çalışmasının üzerinden üç yıl sonra Matteo Spada& Peter Burgherr’in (2016) An aftermath
analysis of the 2014 coal mine accident in Soma, Turkey: Use of risk
performance indicators based on historical experience[1]” “Türkiye Soma 2014
kömür maden kazasının ardından bir analiz: Tarihsel deneyime dayalı risk
performans göstergelerinin kullanımı isimli)
araştırmasında Soma olayı gibi dünyada son yıllarda
görülmemiş feci bir kömür madeni kazasının istatistiksel anlamda sonuçları
tarihsel gözlemlere dayalı olarak analiz edilmiştir. Araştırmacılara göre Türkiye
için yıllara göre, hem kaza sayısında hem de ölümlerde önemli bir artış
göstermekte ve bu da güvenlik seviyelerinin zaman içinde iyileşmediğini
göstermektedir. Görünen o ki, 2002 yılındaki özelleştirme, işletmecilerin
güvenliğe yatırım yapmaması ve düzenleyici tarafından denetim ve müdahale
eksikliği nedeniyle durumu daha da kötüleştirmiştir
(Türk Kömür
İşletmeleri, 2013). Kamu sektöründe işçi sayısı 1995’ten beri neredeyse sabit
kalırken (yaklaşık 15.000 işçi), özel sektörde işçi sayısı aynı zaman diliminde
neredeyse dört katına çıkmıştır(1995’te yaklaşık 10.000 işçi 2008’de yaklaşık
40.000’e), Maden Mühendisleri Odasına göre (TMMOB) (2010), aşırı kaza ihtimali
muhtemelen bu sebeple artmış olabilir. Bu ifade beklenti analizinin Türkiye’de
Soma tipi feci kömür madeni kazalarının diğer OECD (Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatı) ülkelerine göre daha yüksek olduğunu göstermesiyle açıklanabilir.
Soma tipi aşırı yıkıcı olayların önlenmesi için kömür madeni sektöründe
güvenlik ve yatırımlar öncelikli konu haline gelmelidir. Bunu başarmak için,
hükümet ve politikaları tarafından da desteklenen düzenleyicinin
güçlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir girişim bir yandan birçok kömür madeni
işçisinin hayatını kurtarabilir, diğer yandan Türkiye kömürünün güvenliğinin
artmasına katkıda bulunacaktır:

Türkiye’nin yerli enerji kaynakları
çoğunlukla elektrik üretimi için kullanılan kömürden oluşmaktadır. Bu nedenle,
ülke, örneğin petrol ve doğal gaz ithalatına büyük ölçüde bağımlıdır.
Uluslararası Enerji Ajansı’na (2014) göre, yerli kömür üretimi son 20 yılda %44
oranında güçlü bir artış göstererek 2013 yılında toplam 68 Mt’a (milyon ton)
ulaşmıştır. Kömür (her biri 2 Mt) ve koklaşabilir taş kömürü[2]dür (1
Mt). Ayrıca, kömür ithalatı son 20 yılda artan bir eğilim göstererek toplam
yaklaşık 2013 yılında ithal edilen 50 Mt taşkömürü (30 Mt), buhar kömürü (24
Mt) ve koklaşabilir taş kömürü (6 Mt) olmak üzere (International Energy Agency,
2014) açıklanmıştır. Türkiye, linyit konusunda Almanya (2013’te 183 Mt), Rusya
(2013’te 73 Mt), ABD (2013’te 70 Mt) ve Polonya’dan (2013’te 66 Mt) sonra
dünyanın en büyük üreticileri arasında yer almaktadır (Uluslararası Enerji
Ajansı, 2014). Soma kömür madeni hem arazi kullanımı (18000 ha) hem de yıllık
üretim (2,5 Mt linyit/yıl) açısından en büyük madenlerden biridir. Soma’da
linyit içeren tortul havza, Miyosen[3]
boyunca gelişen kıta içi genişlemeli tektonik sürecin bir sonucu olarak ortaya
çıkmıştır. Soma havzası, Miyosen yaşlı alüvyon/akarsu göl yatakları içinde yer
alan üç linyit istifinden (Alt, Orta ve Üst) oluşmaktadır. Bununla birlikte,
yalnızca daha düşük kömür dizisi, kullanılabilir bir damar içerir. Kömürün
damarı, ortalama %60,05 kül içeriğine sahip, düşük kalorifik değerli (1840
kcal/kg) 20 m
kalınlığında alt bitümlü linyittir (KM2). Soma’da konvansiyonel madenciliği hâlâ
baskın yöntem olmasına rağmen, bazı panellerde tamamen mekanize bir yöntem
başlatılmıştır. Konvansiyonel sistemde kömür, kömür damarının doğrultusuna dik
olarak oluşturulan panellerden çıkarılır. Kömür damarı oldukça kalın olduğu
için (yaklaşık 20 m),
bahsedilen sistemde kömür damarının dilimlere bölündüğü ve aynı anda hem asma
hem de ayak duvarından çıkarılan çok seviyeli yöntem kullanılmaktadır. Öte
yandan, mekanize sistemde paneller, konvansiyonel sisteme göre daha uzun panel
uzunluklarına sahip olacak şekilde doğrultu boyunca inşa edilir. Bu sistemde
tamburlu kesici, zırhlı bir yüz konveyörüne (AFC) düşen kömürü keserken, çatı şerit
bağlantılı kalkan tipi elektrikli ekipman tarafından desteklenir. 13 Mayıs 2014
tarihinde Soma kömür madeninin ana girişinden 270 m derinlikte ve 2000 m uzaklıkta eski bir
panoda kendiliğinden alev alan yangın yeni panolar için havalandırma havası ile
karışarak açık aleve dönüşmüştür.  Yeni
panellerden biri madenin giriş havası yolundadır ve madendeki ana kapı
yollarında bantlı konveyörler, ahşap destekler, elektrik kabloları ve PVC’den
yapılmış su hatları yanmaya başlamıştır. Yangın ürünleri (duman ve dumanlar)
madenin havalandırma havası yoluyla dağıtılarak karbon monoksit ve metan gazı
zehirlenmesi nedeniyle 301 ölüm ve 80’den fazla yaralanma meydana gelmiştir.
Yangın, madenin vardiya değişimi sırasında meydana gelmiş ve kaza anında 787
işçi yeraltındadır. Bu kaza 1970 yılından bu yana dünya genelinde ve özellikle
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülke grubunda bir kömür
madeninde meydana gelen en kötü olaylardan biri olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’deki kömür madenciliği sektörü, zayıf güvenlik siciliyle tanınmaktadır.

Türkiye’deki kömür madenlerinin, 2000-2008 döneminde Türkiye’de üretilen Mtof
kömür başına (ortalama 6) Çin’den (ortalama 3) daha fazla ölüm olduğunu bildirilmektedir.
Bu durum Türkiye’nin diğer ülkeler arasında, OECD güvenlik standartlarına
ulaşması ve Avrupa Birliği’ne tam üyelik için açık bir engeldir. Türkiye
özelinde, farklı araştırmalar, genel olarak yeraltı kömür madenciliği
endüstrisinin, bir kaza nedeniyle ölümlerin sayısını azaltmak için güvenliği
artırmaya yönelik stratejiler gerektirdiği sonucuna varmıştır. Bu bağlamda, bu
amaca ulaşmak için, örneğin mekanize paneller için üretkenlikteki iyileşmenin,
güvenlikteki iyileşmeden daha belirgin olduğu bulunmuştur. Enerji İle İlgili
Ciddi Kaza Veritabanı (ENSAD)[4]
1990’ların sonlarında enerji sektöründeki geçmiş kazaların kapsamlı, dünya
çapında bir veri setini tanımlamak için geliştirilmiştir, çünkü mevcut diğer
veritabanlarının çoğu öncelikle bu sektörü hedeflememiştir. ENSAD veri tabanı,
çok sayıda ticari ve ücretsiz olarak erişilebilen birincil bilgi kaynaklarından
oluşturulmuştur ve Matteo Spada&
Peter Burgherr’in (2016) çalışması 1970–2014 dönemi kapsamaktadır.
Kazalar yalnızca gerçek güç üretim adımında meydana gelmediğinden, ENSAD tam
enerji zincirlerini dikkate alır ve her kazayı belirli bu zincirlerdeki
faaliyetlerle açıklar. Ayrıca, ağır kazaların kapsamlı bir küresel kapsamını
elde etmek için konum, kaza türü ve farklı sonuç türleri (örn. insan sağlığı,
çevresel ve ekonomik etkiler) hakkındaki bilgiler kodlanmıştır. ENSAD
veritabanı, ciddi ve daha küçük kazaları ayırt etmek için kriterler kullanır. Bu
kriterler arasında en az 5 ölümlü kazalar önemlidir çünkü yüksek ölüm sayısı
Türkiye’deki kömür madenlerindeki temel sorundur[5].

 

Tablo-1: 1970-2014 Yılları İçin Grup Başına
Analiz Edilen Alt Kümelere Genel Bakış

Kaza başına ciddi (≥5 ölümlü) kaza sayıları,
bunlara karşılık gelen ölümler verilmiştir.

Country/group: Ülke/grup

Accidents: Kazalar

Fatalities: Ölümler

Fatalities/accident: Ölümler/kaza oranı

OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı Ülkeleri

OECD w/o Turkey: Türkiyesiz OECD Ülkeleri

Türkiye

USA

Matteo Spada& Peter Burgherr’in (2016)
çalışmasında kömür madeni kazalarına genel bir bakış, risk, bir
kazanın sıklığı ile şiddeti arasındaki ürün olarak tanımlanmaktadır. İlki,
zaman içindeki teknolojik ve düzenleyici değişikliklerle yaygın olarak ilgili
geçici eğilimlerden etkilenen yıllık kaza sayısı iken, ikincisi, belirli bir
şiddette (örneğin ölümler) bir sayıdan etkilenen kaza sayısıdır. örneğin,
kazanın çevresindeki insan sayısı gibi parametreler vardır. Bu çalışma,
1970-2014 döneminde, Soma kazasından önce, OECD ülkelerinde ve özellikle
Türkiye’de kömür madenlerinde meydana gelen kazalara dayanmaktadır. Bu seçim,
OECD grubu, Türkiyesiz OECD, Türkiye ve karşılaştırma yapmak gerekirse, OECD
Türkiye veri setinde en fazla kazaya sahip ülke olduğu için ABD (15)
sonuçlarını karşılaştırmak için yapılmıştır. Almanya ve Rusya’dan sonra dünya
çapında üçüncü büyük linyit üreticisidir (Uluslararası Enerji Ajansı, 2014). OECD
ülkelerinde kömür madenleriyle ilgili hem kazaların hem de ölümlerin yaklaşık
üçte biri Türkiye’den gelmektedir.
Toplam kaza başına tesis oranı 30’dur.
Bu değer, OECD, Türkiye hariç OECD ve sırasıyla 25, 22 ve 23 olan kaza başına
toplam ölüm oranından önemli ölçüde yüksektir. OECD ve OECD arasındaki fark
Türkiye’siz olarak 1970–2014 döneminde kaza başına 3 ölüm olduğundan, bu
değerler Türkiye’nin tahmini oran üzerindeki önemli etkisini açıkça
göstermektedir. OECD ülkeleri arasında özellikle en ciddi kazaların ABD
(12), Türkiye (10) ve Japonya’da (9) gerçekleştiğini gösterirken, 2000-2014
yılları arasında Türkiye 12 ciddi kaza ile baskın konumda bulunan ülke
olmuştur. Onu 5 ile Meksika (1994’ten beri OECD üyesi) izlemektedir.
Şiddetli
kazaların neden olduğu yıllık ölümlerin sayısı benzer bir model göstermiş yani
1990’dan sonraki ölümlerin çoğu Türkiye’ye atfedilebilmektedir.
Aslında,
Soma’dan önceki en uç olay da Türkiye’de yaşanmış ve 1992 yılında 263 ölümle
sonuçlanmıştır (TMMOB Maden Mühendisleri Odasi, 2010). 1997-2013 yılları
arasında Türkiye’de ciddi kazalarda toplam 150 ölüm kaydedilmiştir. 106 ölümle
Meksika tarafından izlenmiştir.
Son olarak, ölümlerin bir fonksiyonu olarak
kaza sayısı görülmektedir (şiddet dağılımı). Türkiye olmadan OECD ve Türkiye
için kazaların çoğu 5-50 ölümle sonuçlanmıştır. Bununla birlikte, 50’den fazla
ölümle sonuçlanan olaylar, 70’li ve 80’li yıllarda çoğunlukla Türkiye ve
Japonya’da (her biri 3) ve ABD, Almanya ve Meksika’da (her biri 1) meydana
geldiğinden, Türkiye’yi ağırlıklı olarak OECD’nin geri kalanından ayıran bir
eşik olarak görülmektedir. ABD (125 ölüm/1972), Japonya (93/1981, 83/1984,
62/1985) ve Almanya’daki (51/1988) kazalar gözlem süresinin ilk yarısında
gerçekleşmiştir. Japonya örneğinde, kömür üretiminin 1980’lerden ve özellikle
2001’den bu yana güçlü bir şekilde düştüğünü belirtmek önemlidir. Bu, bir
yandan Kyushu bölgesindeki düşük kaliteli kömür nedeniyle, diğer yandan,
Japonya’daki iki ana kömür çıkarma bölgesi olan Hokkaido bölgesindeki karadaki
madenlerden kömürün taşınmasındaki zorluklardır (International EnergyAgency, 2014).
Meksika’nın daha sonra OECD’ye kabulü nedeniyle, 50’den fazla ölümlü tek kaza
1990’dan sonraki döneme denk gelmektedir (66/2006). Son olarak, Türkiye’de
1970’den 2014’e kadar 106 (1983), 68 (1990) ve 263 (1992) ölümlü üç kaza
meydana gelmiştir. Bunlardan sonuncusu, Zonguldak kömür madenciliği alanında
Soma’daki 2014 etkinliğinden önce OECD’deki en kötü kazadır
[6].



[1]
Matteo Spada& Peter
Burgherr, An aftermath analysis of the 2014 coal mine accident in Soma,
Turkey: Use of risk performance indicators based on historical experience,
Accident Analysis and Prevention 87 (2016) 134–140.

[2] Kömürleşme derecesi yüksek olanlar (taşkömürleri) ısıl
işlem altında önce yumuşarlar. Daha sonra şişerek gazlarını çıkartırlar ve
yeniden sertleşirler. Bu olaylar sonucunda oluşan oldukça gözenekli ve hafif
maddeye “kok kömürü” adı verilmektedir.
https://www.tki.gov.tr/enerji-ve-komur

[3] 23.03 ile 5.3 milyon yıl önce arasında yer alan bir
jeolojik devirde çökelerek oluşmuş katmanlar

[4] Geniş Bilgi için Bakınız:

I-Wansub Kim, Peter Burgherr,
Matteo Spada, Peter Lustenberger, Anna Kalinina & Stefan Hirschberg ,
Energy-related Severe Accident Database (ENSAD): cloud-based geospatial
platform, Big Earth Data, DOI: 10.1080/20964471.2019.1586276, pp: 1-27:

II-Peter Burgherr Stefan Hirschberg, Comparative
Risk Assessment Of Severe Accidents İn The Energy Sector,
  Energy Policy(2014), pp:1-12.
http://dx.doi.org/10.1016/j.enpol.2014.01.035i

[5] Matteo Spada& Peter Burgherr (2016). A.
g. m., pp: 134-140.

[6]
Matteo Spada& Peter
Burgherr, (2016), a. g. m. pp. 134–140.

 Devam edecek