İnsanı Yücelten Ahlaki Güzellikler

97

İnsanı yücelten değerlerin başında güzel ahlâk gelmektedir. Çünkü en güzel surette yaratılan insan ancak ahlâkî özelliklere sahip olmakla yaratılışındaki bu güzelliği koruyabilir ve kâmil bir insan olma vasfını elde edebilir. “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” (Muvatta, Hüsnü’l-Hulûk, 8) buyuran Hz. Peygamber (s.a.s.), ahlâkın insanlar için ne kadar önemli bir değer olduğuna dikkat çekmiştir. Nitekim Allahu Teâlâ da Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’i ahlâkının yüceliği ile övmüştür. (Kalem, 68/4)

Güzel ahlâklı olmak, yüce dinimizin emridir. Zira insanlık onurunun yüceltilmesi ve aynı zamanda toplum hayatının huzur ve güven içinde devam edebilmesi güzel ahlâkı temin etmekle mümkündür.

Kötü davranışların çokça işlenmesi ve toplumda yaygınlaşmasının bütün topluma zararı dokunmaktadır. Atalarımız bu yüzden, “Bir kötünün dokuz mahalleye zararı vardır” demişlerdir. Bunun içindir ki; İslam ahlâkının temelini gerek söz, gerekse davranışla hiç kimseye zarar vermemek, kimseyi kırıp incitmemek oluşturmaktadır. Nitekim bir hadis-i şerifte bu durum şöyle açıklanmıştır:

Bir adam Hz. Peygamber (s.a.s.)’e geldi ve: “Ey Allah’ın Resülü! Falan kişi çok nafile namaz kılar, oruç tutar ve çok sadaka verir. Yalnız diliyle komşularını incitir” diyerek Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bu kişi hakkında görüşünü öğrenmek istedi. Peygamberimiz (s.a.s.): “O, cehennemdedir” buyurdu. Adam bu defa: “Ey Allah’ın Rasûlü! Falan kişi da az namaz ve orucuyla anılır ve kendi yaptığı keşten bir miktar da sadaka verir. Ancak iyi ahlâkı sebebiyle komşularına eziyet etmez” dedi ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in bu kişi ile ilgili görüşünü sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.): “İşte o kişi cennettedir” buyurdu. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 440)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “İnsanların en çok neden dolayı cennete girdikleri sorulduğunda “Takva (Allah’tan sakınmak) ve güzel ahlak” (Tirmizî, Birr, 62 buyurmuştur. Görüldüğü gibi; kişinin Allah’ın rızasını kazanıp cennete gidebilmesi ahlâkının güzel olmasına bağlıdır. Dinimizin bizden yapmamızı istediği veya yapmaktan sakındırdığı tüm davranışlar ahlâken yücelmemizi sağlamaya yöneliktir. Ahlâkî yücelik elde etmeden ne dünyada gerçek huzur ve mutluluğa ulaşmak, ne de ahirette kurtuluşa erişmek mümkün olmayacaktır.

Ahlâkî güzellikleri elde etmenin yolu da her konuda bizlere rehber ve önder olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in Yüce Allah tarafından övülen yüce ahlâkını örnek almaktır. Bunun için de Efendimiz (s.a.s.)’in hayatını ve güzel ahlâkını gereği gibi öğrenmeli ve O’nu en iyi şekilde tanımalıyız. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’i tanıtıcı pek çok rivayet bulunmaktadır. Hepsini burada anlatmaya imkan yoktur, sadece Hz. Ali (r.a.)’nin veciz anlatımıyla O’nu biraz tanımaya çalışalım.

Bir gün Hz. Hüseyin (r.a.), babası Hz Ali (r.a.)’tan Peygamberimiz (s.a.s.)’in ahlâkını anlatmasını istemişti. Hz Ali (r.a.), oğluna Peygamberimiz (s.a.s.)’in ahlâkını şöyle anlattı:

“Peygamberimiz (s.a.s.) güler yüzlü, güzel huylu, nazik kalpliydi. Hiç bir zaman sert veya dar kafalı değildi. Ağzından hiçbir müstehcen kelime çıkmazdı. Başkalarının tavır ve hareketlerini eleştirmez veya kötülemezdi. Sevmediği bir hareket karşısında bir şey söylemez ve onunla ilgilenmezdi. Şayet böyle bir harekette bulunan kimse kendi hareketinin uygun bulunmasını isteyecek olursa o kimseyi azarlamadan, kalbini kırmadan bundan vazgeçer yahut susarak bundan hoşlanmadığını o kimseye üstü kapalı anlatmak isterdi. Peygamberimiz (s.a.s.) kendisi için üç şeyden sakınırdı: 1. Tartışma ve çekişme, 2. Lüzumundan fazla söz söylemek, 3. Kendisini ilgilendirmeyen işlerle meşgul olmak. Başkaları için de üç şeyden uzak dururdu: 1. Kimseyi eleştirmez, 2. Kimseye hakarette bulunmaz, 3. Başkalarının sırlarına, gizli hallerine muttali olmak istemezdi. Peygamberimiz (s.a.s.) söylediği zaman bütün ashab susar, başlarını eğerek dinlerlerdi. Herkes bir şeye güldü mü O sadece gülümserdi. Şayet bir yabancı saygısızlık yaparak Peygamberimiz (s.a.s.)’e kabaca bir söz söyleyecek olursa Peygamberimiz (s.a.s.) onu sabır ve sükûnetle dinlerdi. Peygamberimiz (s.a.s.) kendisinin övülmesini dinlemeyi sevmezdi. Biri, gördüğü iyilikten dolayı teşekkür edecek olursa, onun teşekkürünü kabul ederdi. Peygamberimiz (s.a.s.), kimsenin sözünü kesmezdi. Peygamberimiz (s.a.s.) son derece cömert; özü, sözü doğru, temiz, nazik kalpli, hoş sohbet birisi idi. O’nunla arkadaşlık edenler, O’na hayran olurlardı.” (Şıblî, İslam Tarihi, Asr-ı Saadet, II, 873,874)

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Muaz bin Cebel (r.a.)’in şahsında tüm ümmetine yaptığı “Ahlâkını güzelleştir” (İmam Malik, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 1) tavsiyesine biz de uymalı; O’nun tüm insanlığı hayran bırakan örnek ahlâkıyla ahlâkımızı güzelleştirmeye, evlatlarımızı güzel huylarla yetiştirmeye ve ahlâkî güzellikleri tüm insanlığa yaymaya çalışmalıyız.