27.7 C
Kocaeli
Cumartesi, Ağustos 16, 2025

İnsan ve Dua

     “İnsan, kâinatın zübdesi (özeti)dir. Bütün kâinat, insanın yaratılması için seferber olmuştur.

      Galip Dede şu beytiyle bu noktaya dikkati çeker:

     ‘Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlem (âlemin özeti)sin sen,

      Merdüm-i dîde-i ekvân (kâinatın göz bebeği sayılan insan) olan Âdem’sin  sen!’

      Yani sen kendini iyi düşün ki sen, evrenin (kâinatın) özüsün.

      Evrenin gözbebeği olan Âdem’sin.

      Eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılan insanda;

      Sevgi, aşk olmazsa ondan hayır gelmez.

     ‘Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,

      Muhabbetsiz Muhammed’den ne hâsıl?’ ”

      (Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, c. 2, s. 442)

x

    “İbrahim bin Edhem’e:

   – Neden dua ediyoruz, duamız kabul edilmiyor?

     Şöyle yanıt (cevap) vermiş:

   – Çünkü siz Allah’ı bildiniz, O’na itaat etmediniz!

     Resûlü bildiniz, Sünnetine uymadınız!

     Kur’an’ı bildiniz, onunla amel etmediniz!

     Allah’ın nimetlerini yediniz, O’na şükretmediniz!

     Cenneti bildiniz, onu istemediniz!

     Cehennemi bildiniz, ondan kaçmadınız!

     Şeytanı bildiniz, onunla savaşmadınız, ona uydunuz!

     Ölümü bildiniz, ona hazırlanmadınız!

     Ölüleri gömdünüz, ibret almadınız!

     Kendi ayıplarınızı bıraktınız, başkalarının ayıplarıyla uğraştınız!”

     (a.g.e., s. 436)

x

   “Görünür âlemin yegâne (tek) mükellef (yükümlü) ve sorumlu varlığı olarak

     İnsanı tanıyan K.Kerim, onun ahlâkı konusuna özel bir önem vermiştir.

     Buna göre Allah, insanı en güzel bir tabiatta (huy ve karakterde) yaratmış (Tîn: 28 / 4),

     Ona kendi ruhundan üflemiştir (Hicr: 54 / 29).

     Bundan dolayı insanın atası, meleklerin secde edeceği kadar değerli bir varlık olmuştur.

     Ancak insanın bu üstün cephesi yanında, bir de topraktan yaratılan beşerî (insanî) cephesi vardır.

     İşte insandaki bu ikilik,

     Onun ahlâkî bakımdan çift kutuplu bir varlık olması sonucunu doğurmuştur.

    ‘Allah, insan nefsine fücurunu (günahını ve) takvasını ilham etmiş’

     Yani ona iyilik ve kötülüğün kaynakları olan kabiliyetleri birlikte vermiştir.

     Dolayısıyla ‘Nefsini yücelten kurtuluşa ermiş, onu alçaltan da perişan olmuştur.’

     (Şems: 26 / 8 – 10) ”

     (Mustafa Çağrıcı, a.g.e., s. 70)

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img