“İnsan, kâinatın zübdesi (özeti)dir. Bütün kâinat, insanın yaratılması için seferber olmuştur.
Galip Dede şu beytiyle bu noktaya dikkati çeker:
‘Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlem (âlemin özeti)sin sen,
Merdüm-i dîde-i ekvân (kâinatın göz bebeği sayılan insan) olan Âdem’sin sen!’
Yani sen kendini iyi düşün ki sen, evrenin (kâinatın) özüsün.
Evrenin gözbebeği olan Âdem’sin.
Eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılan insanda;
Sevgi, aşk olmazsa ondan hayır gelmez.
‘Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhabbetsiz Muhammed’den ne hâsıl?’ ”
(Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, c. 2, s. 442)
x
“İbrahim bin Edhem’e:
– Neden dua ediyoruz, duamız kabul edilmiyor?
Şöyle yanıt (cevap) vermiş:
– Çünkü siz Allah’ı bildiniz, O’na itaat etmediniz!
Resûlü bildiniz, Sünnetine uymadınız!
Kur’an’ı bildiniz, onunla amel etmediniz!
Allah’ın nimetlerini yediniz, O’na şükretmediniz!
Cenneti bildiniz, onu istemediniz!
Cehennemi bildiniz, ondan kaçmadınız!
Şeytanı bildiniz, onunla savaşmadınız, ona uydunuz!
Ölümü bildiniz, ona hazırlanmadınız!
Ölüleri gömdünüz, ibret almadınız!
Kendi ayıplarınızı bıraktınız, başkalarının ayıplarıyla uğraştınız!”
(a.g.e., s. 436)
x
“Görünür âlemin yegâne (tek) mükellef (yükümlü) ve sorumlu varlığı olarak
İnsanı tanıyan K.Kerim, onun ahlâkı konusuna özel bir önem vermiştir.
Buna göre Allah, insanı en güzel bir tabiatta (huy ve karakterde) yaratmış (Tîn: 28 / 4),
Ona kendi ruhundan üflemiştir (Hicr: 54 / 29).
Bundan dolayı insanın atası, meleklerin secde edeceği kadar değerli bir varlık olmuştur.
Ancak insanın bu üstün cephesi yanında, bir de topraktan yaratılan beşerî (insanî) cephesi vardır.
İşte insandaki bu ikilik,
Onun ahlâkî bakımdan çift kutuplu bir varlık olması sonucunu doğurmuştur.
‘Allah, insan nefsine fücurunu (günahını ve) takvasını ilham etmiş’
Yani ona iyilik ve kötülüğün kaynakları olan kabiliyetleri birlikte vermiştir.
Dolayısıyla ‘Nefsini yücelten kurtuluşa ermiş, onu alçaltan da perişan olmuştur.’
(Şems: 26 / 8 – 10) ”
(Mustafa Çağrıcı, a.g.e., s. 70)