Kişilerin, kanun karşısında cins, ırk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı ayırt etmeden eşit oldukları ve sırf insan olarak doğmaları nedeniyle doğuştan, devredilemez ve dokunulamaz birtakım haklara sahip olduklarının kabul edilmesine insan hakları denir.
1. ve 2.Dünya Savaşlarında elde edilen acı tecrübeden hareketle bir önsöz ve otuz maddeden oluşan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından aynı yıl onaylanmıştır.Bu nedenle her yıl 10 Aralık’ta İnsan Hakları günü olarak bir gün kutlana gelinmiştir.
10 ARALIK 2013 Salı günü dünyanın çeşitli ülkeleri yanında Ülkemizde de bu günün önem ve mahiyeti hakkında çeşitli etkinliklerle özellikle insan haklarının önemine vurgu yapılarak kutlandı
Ancak, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün üzerinden 65 yıl geçmesine rağmen insan hakları sorunlarının bugün de dünyanın öncelikli meseleleri arasında yer almaya devam etmektedir.
İnsan hakları kavramı temelde insanlığa yabancı olmasa bile İnsan haklarının artık devletlerin iç sorunu olmaktan çıkarak uluslararası alanda dillendirilmesi çok yeni sayılır. Özellikle son çeyrek yılda ilerleyen teknolojinin beraberinde getirdiği iletişim ve bilgilenme alanındaki hızlı gelişmeler insanlık âleminin dikkatlerini bu konu üzerine çekmiştir.
Bu gün artık dünyanın en ücra köşesinde oluşan hak ihlalleri kamuoyunda dikkatle izlenmektedir. Bu söylediklerimize rağmen iletişimi (basın, yayım ve özellikle televizyon)ellerinde bulunduran güçlü kesim serbest dolaşması gereken bilgi ve haber alma özgürlüğünü ya yönlendirmekte veya çarpıtmak suretiyle çoğunluğun doğru bilgiye ulaşılmasını engellemektedir.
Toplumsal bir olayı televizyondan izleyenlere, bu görüntüler;kamera güvenlik güçleri tarafındaysa farklı, göstericiler tarafındaysa farklı algılar oluşmasına sebep olunur.Buradaki çarpıtma,haber sunarken yorumda eklendiğinde bu defa ortaya çarpıtma çıkar. Günümüzde özgürce bağımsız haber alma hürriyeti insan haklarından sayılmasına karşılık bu durumda bağımsız haber alma hürriyetinden bahsetmek ne derece mümkün.
Her insan sever ve sevmez, her insan kızar ve kızmaz. Zira sevgi ve öfke canlıların yaradılışında var olan bir özelliktir. Ben herkesi seviyorum, kimseyi sevmiyorum veya kimseye ben hiç kızmam demek yaradılışa ters düşer.
Söylediklerimiz ile yaptıklarımız diğer ifadeyle, eylemlerimiz ile söylemlerimiz samimiyet zemini üzerinde gerçekleşmediğinde doğru ve dürüstlükten bahsedilemez. Samimiyet haliyle güvenilirliği de kendinde taşır. Şahsi çıkar ve beklentiler içinde samimiyet bulunmak mümkün değildir.
İnsan hakları ihlali ancak devlet otoritesini ellerinde bulunduran kişi ve kurumlarca gerçekleştirilebilinir. Şahısların şahıslara yaptıkları hak ihlalleri ise kul haklarına veya genel ceza hukuku alanına girmektedir. İnsan hakları ihlali ancak kamu erkini elinde bulunduranlar tarafından işlenebilecek suçlardandır. Bu durumda insan hakları ihlalinin öznesi devlet/devletler olmaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni devletlerin bu haklara riayetini sağlanmak için kararlaştırılmıştır.
Samimiyet, bir şeyi içten gelerek isteyip kendiliğinden kabul etmektir. Her şeyde olduğu gibi samimiyet, başarı kapısının anahtarıdır. Samimiyetin olmadığı insan hakları savunuculuğunda başarılı olmak mümkün değildir.
Afganistan’a, Irak’a ve Afrika ülkelerine demokrasi ve insan hakları götüreceklerini söyleyenler samimiyetsiz olduklarından daha nice 65 yıl geçmesine rağmen dünyada insan hakları ihlalleri ortadan kalkmayacaktır.