İnsan Denen Muamma!

8

   “Muhabbetten oldu Muhammed hâsıl,

     Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl?”

     Hz. Muhammed’e “İlâhî Muhabbet”in sebebi; Allah’ın ilmindeyken, O’nun tarafından sevilmiş olması, Allah’ın O’nu kendine muhatap olarak seçmesidir.

     Allah’ın Hz. Muhammed’i muhatap seçmesinden; her insan kendine bir pay çıkarabilir. Hz. Muhammed’in şahsında insan; Allah tarafından seçildiğini, has bir muhatap kılındığını. Dünya denilen ziyafet sofrasında ağırlandığını. Sonrasında ise, Âhiret’te devam etmek üzere, orada ebediyyen kalacağını düşünmeli. Ve bu seçilişi insan; kendisi için, en büyük bir şeref saymalı.  Yüce Allah’a muhatap  olmayı en büyük paye bilmeli. Bunu, gayelerin gayesi olarak hedef edinmelidir.

x

     Bu meşhur beyti, bir de şu şekilde ifade edebiliriz:

   “Muhabbetten oldu insan hâsıl,

     İnsansız muhabbetten ne hâsıl?”

     Çünkü, Hz. Muhammed’in şahsında insan, masnuatın / sanatla yaratılanların en mükemmeli, en harikası ve mahlûkatın en câmii (çok yönlüsü)dür.

     Böylece insan, bu İlâhî muhabbet ve rağbetin ve bu niteliklerin en mümtaz / en seçkin mazharıdır.

     Bu özellikleri yüzünden hilkat / yaratılış ağacının, yani kâinatın şuurlu ve bilinçli bir meyvesidir.  

x

     Bunun içindir ki, Yüce Allah nezdinde, kâinat değil insan;  

     Allah’ın gözdesi, âdeta bir tanesidir. 

     O’nun için insan, âdeta Allah’ın biçilmiş kaftanıdır. Bu yüzden, Allah’ın tercihi insandan yana ağır basmaktadır.

     Çünkü, bu hakikati en güzel şekilde ifade eden, şöyle bir rivayet vardır:

   “Ne arz beni içine alır, ne de sema.

     Mü’min kulumun kalbine yerleşirim.” (Prof. Dr. Süleyman Ateş: Aclûnî, II, 195)

x

     Ey insan sen! Parçası ve mensûbu olduğun kâinattan önce plânlandın. Düşünüldün. Donatıldın.

     Sonra da, rûhun; maddeye yani ete kemiğe büründürülerek; dünyaya ve lâyık olduğun yere konuldun.

     Ölürken ve batarken de, yeni doğuşlarda olacaksın.

     Korkmana sebep yok!

     Çünkü nisyana / unutulmaya gark olmayacaksın!

     Bu defa daimî olarak, varlığını hep sürdüreceksin!

x

     Çünkü,

      Mademki Allah bâkî,

     Sen de onunla,

     Olacaksın daimî!

     Ya ne sanıyordun?

     Ey insan kendini;

     Sen yolda bulunmadın ki,

     Elbette,

     Olacaksın ebedî.

Önceki İçerikErdal Güzel’in Anlatımıyla Zevkli ve Heyecanlı Moğolistan Seyahati…
Sonraki İçerikÇocuk Eğitiminde İletişim
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.