İngiliz Generalinin Servetiye’de Ne İşi Vardı?

68

Haydarpaşa’dan İzmit’e hareket eden Sâlib-i Ahmer (Kızılhaç) Treninin İngiliz ve Yunan yaralı
askerlerini alarak geri döndüğü ve Bahçecik ile Ovacık
(Yuvacık) arasındaki müsâdemede (çatışmada) öldürülen İngiliz Generalinin İzmid’e
götürülerek defnedildiği..
” [DH.EUM.SSM. / 43 – 44]

            Tarih: 1338 – Z – 11 (26 Ağustos 1920 – Perşembe). Bu da bizim 26 Ağustos’umuz
olsun; Malazgirt’ten 8,5 asır sonra
ve Büyük Taarruz’dan 2 yıl evvel..

            Bizimkiler (Kuva-yı
Milliyeciler
) Kurtuluş Savaşı’nda Servetiye
Karşı Mevzilerinde
(Bahçecik Cephesi) bu adamı, yanındaki Yunan Komutan ve her iki tarafa ait
epeyce askeri vurdu. Bu olaydan kısa bir zaman sonra Kuvvacı Müfrezede Reislik yapan Kara Fatma (Seher) Değirmendere
Cephesi’nde
(Gölcük) ‘Gâvur’la
(İngiliz, Yunan ve gayri senden yana olmayıp ta gayrıyla iş tutan) boğuşurken
yaralanacaktır, oğlu Seyfeddin’i de
şehit verecektir. İnönü Savaşlarında
da yaralanan bu Yiğit Kadın buralara
ne için gelmişti veya kim tarafından gönderilmişti?

            İngilizlerin Tersane
Bahçesi’nde
(Saat Kulesi önü) Müslüman
Türkleri
duvara düzüp kurşuna dizme imtiyazına son vermek için 80 sene önce kim, ne yaptı? Bugün kim, ne yapar acaba?

            Bakalım bunları yeni
Türk Tarih Kurumu Başkanı biliyor
mu? Mustafa Armağan ekolü olduğu
söylenen bir tarihçiyi bu şanlı kurumun başına getirmekte maksat nedir; kokusu Millî Bayramlarda çıkar. Zamanlamasına bakarsak (24 Nisan)
Sözde Ermeni Soykırımı piyasasında yeni bir aşamaya
hazırlanıyoruz diye düşünüyor insan.

            Tarihçi olunca
soranlar tük tek oluyor (okullar açık olsaydı sınıf sınıf olurdu) ya ben
sorulmadan söyleyeyim: Fatih Tezcan’ı
bırakın Hasan Cemal’a bakın
. Bu tip herifler bir işaret fişeğidir.
Peşine bizim Cumhurbaşkanının Ermeni Patriği Maşalyan’a üzüntülerini bildiren mektubunu da koyarsanız yarınlarda
bizim TTK “Tarihimizle Yüzleşiyoruz
diye bir kampanya düzenleyebilir mi; yok yok, o kadar da yüzsüzlüğe giremezler
herhal..

            Gerçi 2002’den
beri bu gözler neleri gördü
; gayri şaşırmaya şaşırmak yok, şaşırmamaya şaşırmamak
var. Zaten Küremiz de Korona sonrası için yeniden
planlanıyor; söveceklerimizle seveceklerimiz yer değiştirebilir. Misal:
Kedicikli MehdiYahudilik ve Masonluk, bir de Evrim’e
söve saya geldi bugünlere. Yahudilerle
işbirliğine
girdi ve deyman Masonlaştı;
yakında Evrim de ilâhi kanundur derse şaşırmayın. Mısıroğlu-Tezcan
gibilerin argümanı ne: Mustafa Kemal
İngilizlerin adamıymış.. Yazın bir kenara (2018 Kasımında da demişiz): Atatürk’e düşmanlık 1919’dan beri İngiliz
İstihbaratının kontrolündedir.
Akademik çalışmalarda tüm ayrıntılara
ulaşabilir ve “aaa, günümüze ne kadar da benziyor” diye hayrete
kapılabilirsiniz.

            Fakat İngiliz
Safsatasına
niye ülkemizde imkân veriyorsunuz; Kraliçeci Ekip’in yeni dönem
için güçlü namzetliğine karşılık, pazarlık için mi? Ermeni Lobisi’nin Türkiye’de ve ABD’de Ermenistan’dakinden bile
daha güçlü
olduğu düşüncesinde miyiz? Türkiye’deki Musevî ve Rum Lobisi
üzerinden de yeni selamları ve jestleri bekleyelim mi?

            DİB Başkanı’nı talimatlandırıp klasik Cağape zihniyetinin de üstüne balıklama dalacağını bilerek sosyal medya üzerinden (hemi herkes
evdeyken) bilhassa yeni bir Kamplaşmanın
ayak seslerini duymaktayız. Hazır hapishanelerde 90 bin kişilik boş yer açılmışken.. 84 milyon evde hapisiz, tam virütük
hasta etme süreci üzerinde bol
okumalı,  bol tartışmalı ve durup
düşünmeli bir iklime girmişken birileri Pandemi
yerine Pandomim
oynamaya başlamış görünüyor.

            Yeni vetire
için sert bir fasıla planlanıyor sanki. İki tarafın da tarafgirliği (iş
zihniyeti) aslında birbirinin teminatı. Oysa 2 hamleyle Koronal
işsiz-güçsüzlüğü
ve yokluk ile
varlığı paylaşımsızlık
dahil bütün
yaraları sarma
teşebbüsünde bulunabilirdik (‘Uf oldu’ denince ‘öpeyim
geçsin’ kabilinden).

BİR: 23 Nisan’da yakalanan yoğun
duygu atmosferini
bütün cami
hoparlörlerinden Millî Marşımızı
çaldırarak tüm yurtta sesten mürekkep / muazzam bir
yürek titreşimine
döndürebilirdik; oysa her ezan sonrası birkaç
dakika zaten Korona Tedbirlerine ayrılıyor. İKİ: Diğer Belediyelerin de karınca – kararınca yapmaya çalıştığı ama Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin veresiye
defterindeki borcu
kapatmaktan iftarını paylaşmaya varan “İyilik Hastalıktan Daha BulaşıcıdırKampanyasını alıp Türkiye sathına yayabilseydik, sath-ı
münafaa
yapabilseydik şimdi gözyaşları
içerisinde
hayata gülümsüyor
olacaktık. Türk Vatandaşı olmak, Ramazanlaşmak
ne güzelmiş diyerekten ve 1 aydır 1 maskeyi bile gönderemeyen Devletimize de dualar ederek..

            Hâmiş: Yaza
normalleşmek nasip olursa balığa
çıkmaya niyetliyim; hem de oltayla. Dere – göl farketmez, sazan olsun yeter. Oltaya yem
olarak renkli tüy bile taksanız
bizimkiler gelir.