İktidarımızın, muhalefetimizin, sivil toplum örgütlerimizin, ekonomik kuruluşlarımızın ve dış ilişkilerimizin, etkili, seçkin önderlerimizin bütün barışçı ve akılcı gayretlerine rağmen başarılı olamadık.
Türkiye’ye karşı her konuda ve her platformda olumsuz ve ön yargılı bir tavır sergileyen, Türkiye’nin gelişmesini ve bölgesinde önemli bir güç olmasını içine sindiremeyen entrikacı bir başkandır Sarkozy.
Yüzyıl önceki olayları, sözde Ermeni soykırımı konusunu tekrar gündeme getirerek bu olayın aksini söylemeyi yasak eden kanun tasarısını Fransa Millet Meclisi’ne sevk ettirmiştir. Bu yasa teklifine göre, soykırım olayını reddedenlere, bir yıl hapis ve 45 bin euro para cezası öngörülmektedir.
Tasarı, 577 üyeli Fransız Millet Meclisi’nin 46 milletvekilinin katılımıyla görüşülmüş, 2 boş, 6 red oyuna karşılık 38 evet oyuyla kabul edilmiştir.
Konu şimdi, 348 üyeli Fransız Senato’suna gidecek ve orada tekrar görüşülerek bir sonuca bağlanacaktır. Şubat 2012 tarihine kadar görüşülmezse, bundan evvelki teklifler gibi kadük olacaktır.
Bütün bu olaylar Türk Fransız toplumlarını huzursuz etmek için tezgâhlanmıştır. Mösyö Sarkozy’nin amacı kişisel Türk ve müslüman düşmanlığını öne çıkararak, Fransadaki Ermeni azınlığın ve aşırı sağın oylarını kazanma arzusudur. Neticede Avrupa aydınlanma çağının öncüsü olarak tanımlanan Fransa, populist siyasetçi Sarkozy’nin seçim kazanabilme tahrik ve hilesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Anlaşılıyor ki Sarkozy, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçiminde aşırı dinci katoliklerin ve Ermeni diasporasının oylarını alabilme ve kaybettiği itibarını ( bütün kamuoyu araştırmaları bunu gösteriyor) onarmak ve yeniden seçimi kazanmak için her türlü edepsizliği yapmaya kararlıdır.
Mösyö Sarkozy’nin uykularını kaçıran bir başka gelişme de, Türkiye’nin ekonomik alandaki sürekli gelişimidir. Güçlenen Türkiye, Fransa’nın Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerindeki çıkarlarının giderek zarar görmesi anlamına gelmektedir. Tüm bu bölge ülkelerinde Türkiye model ülke olarak benimsenmekte ve yıldızı sürekli yükselmektedir.
Tarihi akış içerisinde Fransa ile ülkemiz arasında ayrıntılı belgelere ve anılara dayalı tarihsel ve kültürel önemli ilişkiler ve olaylar vardır.
Fransa Cumhurbaşkanlarından François Mitterand (1981-1995)’ın geçenlerde (Kasım 2011) vefat eden eşi madam Daniella Mitterand, Halepçe katliamından kaçıp ülkemize sığınan 120 bin Kuzey Iraklı mülteciyi ziyaret etmiş ve iyi bakılmadıklarını söyleyerek aleyhimize propaganda yapmıştı. Halbuki, yurdumuza sığınmış olan bu insanlara biraz yardım eli uzatsaydı çok daha faydalı bir iş yapmış olurdu.
Gene Mitterandlar iktidarları döneminde Fransızların atom bombası denemelerine karşı çıkan çevre barışçıları (Greenpeace) yeşillerin Rainbow Warrior isimli gemilerinin Fransız operasyonu ile batırılmasına (10.07.1985) hiç ses çıkarmamışlardı.
Sultan Abdülaziz Han’ın hediyesi olan kılıcın hikâyesi;
Sultan Abdülaziz Han’ın Avrupa seyahati ve özellikle Fransa bölümü renkli anılarla doludur. Sultan Abdülaziz son derece iyi yetiştirilmiş, askerlik, siyaset, denizcilik, tarih, edebiyat, resim ve musîki alanlarında geniş bilgili ve birikimli bir padişah idi. Heybetli ve düzgün görünümüyle vakârlı, etkili karizmatik bir kişiliğe sahipti.
Bu özellikleriyle imparatoriçe Eugenie’yi bir hayli etkilemişti.
1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılış merasiminden sonra İstanbul’a gelen imparatoriçe Eugenie, Sultan Abdülaziz tarafından özenle karşılanmış ve nedimeleriyle beraber Beylerbeyi sarayında konuk edilmiştir.
Sultan Abdülaziz Han, misafirini her gün ziyaret etmiştir. Bu ziyaretleri bazen sabahın erken saatlerine kadar sürmüştür. İmparatoriçe, gördüğü hüsn-ü kabul ve İstanbul Boğazı’nın büyülü atmosferinde ziyaretini bir süre de uzatmıştır.
Bu arada Sultan Abdülaziz Han, Fransa İmparatoru III. Napoleon’a armağan göndermek için değerli taşlarla bezeli san’at eseri bir kılıç hazırlanmasını irâde etmiştir.
Hediye kılıcın kabzasına yakın bir yere “Pese et Vainque” (okunuşu: Pez e Venk) yazdırmıştır. Pese, “tart” anlamında olmakla beraber “çek” manasında da kullanılır. Vainque ise “yen” anlamındadır. Yani “kılıcını çek ve yen” demektir.
İmparatoriçe Eugenie, özel yatıyla 1911 yılında yani ilk ziyaretinden 42 yıl sonra tekrar İstanbul’a gelmiştir. Dönemin padişahı Sultan V. Mehmet Reşat Han’ın izniyle hânedan mensubu olan Sultan Abdülaziz’in oğlu Şehzade Yusuf İzzettin Bey’le görüşmüştür.
Bu görüşmenin kapsamı ise hâlâ sırdır.
Şimdi bayan Sarkozy’den gündeme ilişkin bir özür ziyareti bekliyoruz. Gelsin ki, kendisini en iyi şekilde ağırlayalım ülkelerine dönüşlerinde, sayın Mösyö Sarkozy’e verilmek üzere özenle süslenmiş bir kılıç daha hediye edelim.