İlâhi kitapların kutsal
tarafı nedir? Yahut kâğıdı-kapağı mıdır, içindeki harfler ve kelimeler midir
yoksa mânâsı mıdır? Anlayarak okumaya gayret edenler bilirler ki Kur’an iyilikten de kötülükten de,
güzellikten de çirkinlikten de bahseder. Bununla birlikte tümüne baktığında onun
bir ‘ilkeler kitabı’ olduğunu görürsün; hem de önceki kitaplar ve
peygamberler üzerinden tasdiklenerek.
Yani mesajların
ruhu kutsaldır. Elçilerin ve bütün aydınlatma metinlerinin temel
ilke/ölçü/prensip olarak vurguladığı iyilik, doğruluk – dürüstlük, adalet,
hakkaniyet, sevgi – dostluk, dayanışma – yardımlaşma, paylaşma, toplum için
faydalı olma, sorumluluk, bilinçlilik, araştırma-gözlem, düşünme – sorgulama,
çalışma – üretme, akletme-fikretme, yalan söylememe, iftira atmama, israf
etmeme, kimseyi putlaştırmama, çalmama-çırpmama, başkasının hakkına girmeme,
hiçbir canlıya zulmetmeme, her türlü zâlimlikle mücadele etme, soy-sopu üstün
görmeme kutsaldır; ilkeleri ve ilkeliliği üstün görme kuraldır.
Ve kuralların
geçiş üstünlüğü vardır. Zira yaratılışın ve varoluşun sırrı ilkelerdir.
Büyük resmi gören ilkeleri ayakta tutar, onları yaşamanın tek kutsal tarafı
olarak beller. ‘Aklın yolu bir’ derken aklı olan, akıllı olan evrendeki birliği
görür; mikrodan makroya, insandan kâinata yürür ve Allah’la tümevarır. Kozmik
bir maymuncuktur Sünnetullah ve çilingirler ordusudur ilkeler/prensipler.
Tarihe yön veren
insanlar değil ilkelerdir. İnsanlığın önünde ve hafızasında yürüyen
liderler aslında bu varoluşsal ilkeleri kuşananlardır. Nuh’tan Sokrat’a, Konfüçyus’tan Kant’a bu hep böyledir. Kötücül tipler ise ilketanımazlığın,
zulümkârlığın örnekliği olarak tepetaklak girerler tarihe ve idrak mahkûmu olurlar.
Hep derim; Atatürk’ün
gücü kullandığı kavramların, kendine serlevha ettiği ilkelerin gücüdür: “Bağımsızlık,
özgürlük, eşitlik, adalet, hukuk, insan hakları, demokrasi, kadının değeri,
eğitim, bilim, gelişim… Hepsi insan fıtratında dercedilmiş kadim kavramlar..
Hz. Musa, İsrailoğulları’nın özgürlüğü
için savaşmıştı. Hz. Muhammed’in
mücadelesi; ezilenler, köleler, zenciler ve diri diri toprağa gömülenler
içindi. Martin Luther King’ten Nelson Mandela’ya, Cevher Dudayev’den Aliya
İzzetbegoviç’e değin aynı..”
II.Dünya Savaşı’yla birlikte geçtiğimiz para dini ve
piyasa düzeni (finans kapital) bizi metalaştıra metalaştıra 75 yıldır
hükümferma olmasına karşı 38’de ölen
lider hâlâ unutulmadı ve ilkeleriyle hatırlanıyor. Yalnızca bir ekonomik
krizin içinde değiliz; ahlâkî ve içtimaî yozlaşmayla paralel derin bir buhrandayız. İlkesizlik, inançsızlık,
güvensizlik, sevgisizlik, nobranlık, nankörlük, paraperestlik, köşe dönmecilik,
güce tapıcılık, makamcılık, aldatma-kandırmacılık, gözbağcılık, gösterişçilik, torpil-kayırmacılık,
rüşvet-zimmetçilik, yolsuzluk-hırsızlık, görmezden gelmecilik, bana ne’cilik vs.
bizi zehirledi ve şimdilerde istifralarda (ekonomiyi mide olarak düşünün),
öksürük nöbetlerindeyiz (iletişimi/iletişimsizliği solunum yolları olarak
düşünün); sayıklıyoruz çoktandır terkettiğimiz değerleri/ilkeleri.
Milletin böğrüne dayamışlar finans kapitali
Yok mudur kurtaracak derin buhrandan kendisini?
Var:
İlkeler. Kendini değersiz hissedersen değerlere sığın. E(k)meğini
ilkelerden çıkar. Dermanın derdinde
gizli.
SMS:
Bizi hem var eden hem bu varoluşun anlamından haberdar eden, varlığı/mevcudâtı
bu ilkeler üzerine inşa eden, kelimeleri ve kavramları yaratan, mesajlarıyla
ruhumuzu ve yolumuzu aydınlatan Yüce Eğitmenimize / Âlemlerin Rabbine
teşekkürlerimizle..