İlahî, Semavî ve Göksel Kur’an’ın…

103

     Dünyada en fazla
ciddiye alınması gereken ve yol gösterici İlahî son bir rehber olan Kur’an’ın,

     Bütün insanlar
için varlık gayelerini hatırlatan ve o gayeye gidişte, onlara rehberlik yapan,
üstelik bir nasihat / bir öğüt kitabı olan Yüce Kur’an’ın,

     Takva sahiplerine
müjde, küfür ve zulümde direnenlere ikaz / uyarıcı olan Kur’an’ın,

     Gerçekleri ve
insanın vazîfe ve görevlerini bildiren; değerli ve dengeli İlahî / Semavî /
Göksel

bir kitap olan Kur’an’ın,

     Tüm âlemler için,
bir nasihat, öğüt, zikir ve hatırlatıcı kitap olan Kur’an’ın,

     İnsanlara apaçık
bir tebliğ / bir bildiri olan Kur’an’ın,

     Yüce Allah’ın tek
ibadet olunacak ve emri uygulanacak yegâne / tek İlah olduğunu bildiren

Kur’an’ın,

     Aklıselim /
sağduyu sahipleri; ilim, ibret ve hikmeti öğrensinler, dikkatle okuyup,

üstünde tefekkür etsinler / düşünsünler diye gönderilen
Kur’an’ın,

     Mü’minler için
şifa ve rahmet, zalimler için, hüsran arttırıcı bir ders verici olan Kur’an’ın,

     İhtiyaç tekerrür
ettikçe / yine kendisini hissettirdikçe, lezzet ziyadeleştiği için, tekrar
tekrar

okunması, lezzet üstüne lezzet veren Kur’an’ın,

     Küçük çocukların
bile rahatça ezberleyebildikleri Kur’an’ın,

     En ağır hastaları
bile, dinledikçe rahatlatan Kur’an’ın,

     Sekeratta / ölüm
anında olanın damağına, şerbet gibi gelen Kur’an’ın,

     Kalblere kuvvet ve
gıda, akıllara gına ve zenginlik veren Kur’an’ın,

     Ruha su ve ışık,
nefislere deva ve şifa olan Kur’an’ın,

     İnsanlar; bütün
maddî ve manevî dertlerine deva bulsunlar diye,

inananlara şifa ve rahmet kaynağı olarak indirilen Kur’an’ın,

     Birbirinden
değerli bunca sayısız mealleri varken; Ezher Üniversitesi Usuliddin Fakültesi
Tefsir Bölümü Mezunu Sayın Abdullah Akgül tarafından: “Rabbanî Yaklaşım Ve
Anlayışımızla YÜCE KUR’AN’IN MANASI VE MESAJI “ 
(Türkçe Meali Kerim) adıyla hazırlanan ve Üstad Ahmet Akgül tarafından
ise, yeni izah ve açıklamalarla iyice zenginleştirilen, yepyeni bir Kur’an
Meali nazarlarımıza sunulmuş bulunmaktadır.

     Bu mealin
diğerlerinden farkı; “Kur’an-ı Kerim ayetlerinin genel ve temel hakikatleri
yanında; bir de her asra, her olaya, hatta her insana bakan ayrı işaret ve
hikmetleri bulunduğu.” tespitinden hareketle yapılmış olmasıdır. Tabiri caizse
ayetler; mümkün mertebe güncelleştirilmeye çalışılarak ele alınmıştır. 

     “Çünkü Kur’an
ayetleri Allah’ın bir mucizesi ve merhameti olarak, her olay hakkında sanki o
an yeniden nüzul etmektedir. İşte bu nedenledir ki, Kur’an-ı Kerim hep ter ü
tazedir, asla eskimeyen yenidir. Bütün zaman dilimleri, teknoloji gelişmeleri
ve medeniyet merhaleleri hep onun gerisinde ve gölgesindedir.”

     Göz, büyük bir
nimettir. Fakat ışık olmayınca neye yarar? Yani bir şey göremez. Akıl da göz
gibi büyük bir nimet. Onun da ışığa ihtiyacı vardır. Aklın ışığı ise, vahiydir.
İnsan, Vahiy ışığına ihtiyaç duymaz ise, manen karanlıkta kalır. Gerçeği
göremez. Hakikati bilemez. İfrat ve tefrit arasında bocalar durur. Nitekim
…izmler; insanın iyi niyetle bulabildiği, insana yol gösterici akımlar
olmasına rağmen; Vahiy ışığından mahrum kaldıkları için, insanlara gerçek
saadet yollarını göstermekten uzaktır.

      Kuru yaş ne
varsa, Kur’an’da mevcuttur. İnsanın maddî manevî ihtiyaç duyduğu bütün yol
yordam Kur’an’da yer almış ve insanın; “Hel min mezid? / Daha yok mu?” demesine
lüzum kalmamıştır.

     İşte böyle bir yol
yordam hazinesi olan Kur’an’ın manevî cevherlerinin; insanın eline verilmesi
çok önemli ve hayatî bir husustur.

     İşte övgüye değer,
mezkûr meal çalışmasıyla, bu ihtiyaç biraz daha ileri götürülerek; insanlığa
büyük bir hizmet ifa edilmiştir.

     İşte bundan ötürü,
mealde hizmeti geçen bu iki muhterem zâta ne kadar teşekkür etsek azdır.

Önceki İçerikMeral Akşener’in Cumhurbaşkanı Adayı
Sonraki İçerikTürk Dünyâsı Uzmanlarıyla Söyleşiler
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.