İktidarlar ve Medya

53

“Trump- medya savaşının zayiatı: Gerçek ve güven” başlıklı bir makale okudum. Makale Trump’ın başkanlık kampanyasının başlangıcından beri medyaya karşı başlattığı açık savaşın son durumunu değerlendiriyordu.

Trump’ın hedef aldığı kuruluşlar arasında The New York Times, The Washington Post ve CNN gibi ABD’nin köklü medya kuruluşları vardı. Trump bu medyada çıkan haberleri, “sahte, iğrenç haberler”  ve bu haberleri yazan gazetecileri ise “korkunç insanlar” olarak nitelendiriyordu.

Buna karşılık mesela Washington Post gazetesi Trump’ın 558 günlük görev süresi boyunca 4 bin 229 yanlış bilgi verdiğini ve bunun günde 7,6 iddiaya tekabül ettiğini öne sürdü.

Trump basın kuruluşlarını “yalan haber” yapmak ve “demokrasiye zarar vermekle” suçlamasına devam etti. Fakat bugüne kadar karşısına aldığı basının yanlış haberler yapıldığına dair tek bir delil sunamadı.

Trump’ın, gazetecileri “Amerikan halkının düşmanları” olarak hedef göstermesine karşı başını Boston Globe’un çektiği 350 gazete, ‘Halk düşmanı değiliz’ sloganıyla kampanya başlattı.

Trump  basın toplantısı için muhalif gazeteleri dışlayarak kendisine yakın gazetecileri çağırdı. Bu davete ABD’de hiçbir gazeteci katılmadı.

ABD’de bağımsız medya ve devlet içindeki mekanizmalar çok güçlü. Trump bütün sıra dışı ve devlet geleneklerine aykırı davranışlarının karşısında bu kurumların sessiz direnişi ile karşılaşıyor.

Trump ile medya arasındaki çatışmanın tarafları yıprattığı aşikâr. Donald Trump taraftarlarının medyaya güveni azalırken, Trump’ın yalanlarına dair haberlerin yer aldığı medyanın takipçileri de ABD Başkanına iyice güvenmez oldu.

Bu durumu ifade eden cümle ilginç: Truth (Gerçek) ve Trump Arasında Kaybolup Giden Trust (Güven).

Bizde durum aynı mı?

Güvenin kaybolup gitmesi yönünden benzerlik var. Fakat bizde bağımsız medya ve kurumlar güçlü değil.

Türkiye’de gerçek haber ve bilgi verebilen medya o kadar az ki. Toplumsal vicdanda ne medyaya,  ne de Cumhurbaşkanına güven kalmadı.

İktidar, hala bağımsız veya muhalif kalabilen birkaç medya şirketini de kontrol altına alsa, güven daha da azalacak. Bunu görmemek için kör olmak lazım.

*************************************

Türkiye’de Basın Özgürlüğü

Son yıllarda Türkiye, basın özgürlüğü konusunda çalışan uluslararası kuruluşların raporlarında, “kısmen özgür” ülkeler kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düştü. Türkiye’de basın özgürlüğü, Bangladeş, Endonezya, Uganda, Kenya’dan daha sınırlı. Türkiye’nin son 15 yılda basın özgürlüğü alanında en kötü performansını gösterdiği ve basın özgürlüğü konusunda en hızlı gerileyen ülkelerden biri olduğunu belirtiliyor.

Demokrasi devleti oluşturan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin (erklerinin) ayrılığına dayanır. “Kuvvetler ayrılığı” bir fren ve denge mekanizmasının adıdır. Bu üç kuvvete bir de 4. kuvvet olarak bağımsız medya eklenmektedir. Çünkü doğru haber alma hakkı elinden alınmış ülkelerde sağlıklı seçim ve demokrasi olamaz.

AKP’nin ilk yıllarında iktidarı destekleyen medyanın yanında, yine AKP iktidarına destek veren, Cemaat (FETÖ) medyası ve kısmen bağımsız Doğan ve Ciner gruplarına bağlı ana akım medya grupları da vardı. Bunlara “havuz medyası” eklendi. Sonra Doğan Grubu da pes ettirilerek, Doğan Medya Demirören’e devredildi. Şimdi bunların hepsi kayıtsız şartsız AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın destekçileri oldu.

Türkiye’de şimdi yasama, yürütme ve yargıdan sonra DÖRDÜNCÜ KUVVET medya da partili cumhurbaşkanının kontrolünde.

Böyle oldu da iyi mi oldu? Yaygın ve yandaş medyaya güven kayboldu. Bu grupların gazetelerinin satışları ve TV’lerinin reytingleri düştü. Etkileri azaldı.

*************************************

CHP’nin CNN-TÜRK’ü Boykot Kararı

Cumhuriyet Halk Partisi CNN-Türk TV kanalını boykot kararı aldı. Gerekçeleri “tek taraflı yayın yaptığı, konuk kadrosu seçiminde denge gözetmediği, kendilerine adil ve düzgün ifade hakkı tanımadığı, iktidarın borazanına ve propaganda aygıtına dönüştüğü” şeklinde sıralanıyor.

CHP yetkilileri, bu TV kanalının “muhalefete göstermelik yer verip tarafgirliklerini maskelemelerine, yansızmış numarası yapmalarına alet olmayacaklarını” beyan ettiler. “Bu tiyatroyu, figüranlığını oynayarak meşrulaştırmayı reddettiklerini, kendilerini daha fazla kullandırtmayacaklarını” açıkladılar.

“Yandaş medya” CHP’nin bu tavrını şiddetle eleştirirken, bazı yazarlar da “dik âlâsını AK Parti yaptı bunun” diyerek Doğan Grubu medyaya karşı AKP iktidarlarının yaptıklarını hatırlattı.

Evet, AKP de 2008’de Doğan Medyaya karşı partililerine boykot çağrısı yapmıştı. Fakat yaptıkları bundan ibaret değildi. Çünkü iktidar gücünü kullanıyorlardı.

“İktidar gücüyle bürokratlara da Doğan Grubu’nun ekranlarını, gazetelerini yasakladı. Kamu kurumlarına da gazetelerini aldırmadı, televizyonlarını açtırmadı.”

AKP devlet gücünü o kadar hoyratça kullandı ki, anormal vergi cezalarıyla, siyasi baskılarla Aydın Doğan’ı bunalttı. Sonra Ziraat Bankası’ndan tedarik edilen (tarım ve hayvancılığımızın gelişmesi için kullanılması gereken) kredilerle Doğan Medya’nın (bu arada CNN-Türk’ün de) yandaş Demirören’e devri gerçekleşti.

AKP’nin Doğan Medyaya yaptığı ile CHP’nin CNN Türk TV’ye yaptığı boykot aynı değil. Çünkü iktidar gücünü kötüye kullanmaları söz konusu değil.

CHP’nin boykotu ile Gezi olayları eylemcilerinin boykotu arasında benzerlik kurulabilir. Gezi eylemcilerinin olaylar sırasında haber vermeyen, penguen belgeselleri gösteren TV kanalları ile bu grupların bankalarını boykotu çok etkili olmuştu. Derhal bu kanallarda da olaylar canlı verilmeye başlanmış ve eylemcilerin liderleri canlı yayınlarda konuşturulmuştu.

Bakalım CHP’nin boykotu ne kadar etkili olacak?

Önceki İçerikA l i Ş î r N e v â î Hayatı, Sanatı Eserleri
Sonraki İçerik‘Kavram Kargaşasına Son!’ Entelektüel İlim Adamı Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, İçi Boşaltılan Kavramları Anlattı…
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.