Dayatma Anayasasına “Hayır”…
Türkiye’de halka dayatılan konulardan biri de “Yeni Anayasa”… Diğerleri de bununla beraber barış, özgürlük,
demokrasi, çözüm, devlet başkanlığı ve iki partili sistem gibi tartışmaya
açılan hususlar!
Kimse çıkıp da, niye “Yeni
Anayasa”ya neden ihtiyacımız var diye sormuyor. Ya da kiminle barış
yapacağız, kimin özgürlüğü yokta özgürlük bahşedeceğiz, kimlerle çözümü
bulacağız, niye iki partili bir yapıda devlet başkanlığı modelini tercih
edeceğiz diye düşünmüyoruz.
Bunu sorgulayanların da yarım ağızla sorguladığı öylesine belli ki,
hiç biri hafızamızda kalmıyor ve aklımızda yer etmiyor.
Türk topraklarında 1800’lü yılların başından beri yapılan anayasal
denemeler veya anayasalar, 1924 Anayasası hariç hepsi dış dayatmalarla yazılan
hukuksal metinlerdir.
Sened-i İttifak, Tanzimat Fermanı, Kanuni Esasi, İkinci Meşrutiyet,
1961 ve 1982 Anayasaları hep dış müdahaleler sonucu yapılmıştır. Şimdi yapılmak
istenen “Yeni Anayasa”da dış
dayatmalar sonucu gündemdedir ve başarılı olurlarsa Türkiye bölünecek hatta
parçalanacaktır.
Nereden bu sonuca varıyorsun diyenler, 1800’lü yılların başında
itibaren Türk Milletinin başına neler gelmiştir ve bunların anayasal metinler
olarak kabul edilebilecek hukuki düzenlemelerle ilgisi nedir, bir incelesinler!
Örneğin ilk anayasamız olan Kanuni Esasi’nin kabulü ile birlikte eş
zamanlı olarak İstanbul’da yabancı devletlerin yaptığı toplantı sonucunda,
Balkanlarda bulunan iki bölgemiz bağımsızlığını, iki bölgemiz de özerkliğini
ilan etmiştir.
Bunlara ek olarak hiç düşünmez miyiz ki; İngiltere’nin gözlemciliğinde
varılan Oslo ve sonrasında Dolmabahçe Mutabakatları, “Yeni Anayasa” ile hukukileştirilmek istenmektedir.
Türkiye’de yapılan askeri darbeler ve verilen muhtıralar hep dışarıdan
yapılan istekler üzerine gerçekleştirilmiştir. Hatta Adnan Menderes’in asılması
yolu ile toplumun arasına fitne yerleştirilmesi, hep bu dış mihrakların
eseridir.
2007 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürütülen
Ergenokon, Balyoz, Casusluk ve benzeri davalarla temayüz eden eden saldırılar
karşısında ordunun çaresizliği hepimizin malumudur. 27 Mayıs ve 12 Eylül’ün
şartları daha mı ağırdı ki, ihtilal yaptılar? “Yeni Anayasa”nın ve “Yeni
Türkiye”nin en büyük savunucusu Akp’nin iktidar da kalışını sağlamlaştıran
27 Nisan e-muhtırasının gerekçesi ve yöntemi hala bir muammadır.
1961 ve 1982 Anayasaları; her ne kadar dış destekli askeri darbelerin
ürünü de olsa, bu topraklar üzerinde her zaman balans yapmayı başarmış olan
vatan ve milliyet severlerin gayreti ile milli hususlar da içermektedir.
Anayasal metin içinde yer alan bu milli hususlar şimdi “Yeni Anayasa”cıların baş hedefidir.
Yürürlükte bulunan 1982 Anayasası’nın nerede ise tamamı değişmiştir.
Onun için bu anayasaya artık bir darbe anayasası demek büyük zorluklar içerir.
Ancak içinde Türk Milletinin ve devletinin varlığı ile ilgili öyle maddeler
vardır ki; bunlar iç ve dış düşmanları ziyadesi ile rahatsız etmektedir.
“Yeni Anayasa” ile
G.Fuller’in dediği gibi “Yeni Türkiye”
hedeflenmektedir. Nedir bu “Yeni
Türkiye”? Tabiri caizse Sevr şartlarına dönmektir. Yani hain Öcalan
özgürlüğüne kavuşacak, pkk legalleşerek halkın arasına katılacak, Türk
topraklarını da içine alan bir Kürdistan kurulacak, Türkiye ne idüğü belirsiz
etnikçilere “ortak vatan” haline
getirilecek, ana dilde eğitim zırvası ile yeni bir döneme geçilecek, pkk’nın
dediği gibi doğu ve güneydoğumuz onlara bırakılacak kalan kısımda bir ortak
yönetim kurulacak ve bunları kolaylaştırmak için devlet başkanlığı ve iki
partili bir sisteme geçilecek!
Tabii halk bunların hiç birini doğru dürüst bilmiyor. Ne tarih ne de
anayasa bilgisine sahip. Halka bunları anlatması gereken eğitimciler, din
adamları, kanaat önderleri ya bilgisiz ya da ihanete ortak olmuş durumdalar.
Yani yeni bir gaflet, dalalet ve ihanet vaziyeti… Bir vatan “Yeni Anayasa” dayatması ile elimizden
gidiyor ve biz bu konuda bir mukavemet oluşturamıyoruz, ne acı!
Gelin Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kanla bedelini
ödeyerek kurduğu bu cumhuriyeti “Yeni
Anayasa” safsatası ile heba etmeyelim. Hatırlayın analar ağlamasın diye
yalancılarca önümüze getirilen “Çözü(lme)m
Süreci”nin nelere mal olduğunu; Şırnak, Cizre, Sur, Nusaybin, Dargeçit,
Silopi gibi yerleşim yerlerimizde 7 Haziran’dan bu yana verdiğimiz iki yüzün
üzerindeki şehitle görüyoruz…
Kim ne derse desin ben bu “Yeni
Anayasa”ya hayır diyorum.Türklükle ilgili maddeler değiştirilmeyecekse
böyle anayasa yapımına hiç bir gerek yoktur. Islah edersiniz olur, biter… Gelin
bu aldatmaya karşı hep beraber mukavemet oluşturalım… Yoksa bu topraklarda
geleceğimiz olmaz!