Her millet tarihi geçmişinde yaşadığı olaylara binaen oluşturduğu eğilimler sonucunda kendi bünyesinde çeşitli siyasi düşünceler barındırır. Bu siyasi düşünceler temelde o milleti geleceğe güvenle taşıma, ülkeyi daha iyi seviyeye getirme amacı güden stratejiler barındırmaktadır.
Milletlerin demokratik sistemle yönetilmeye başlanmasından itibaren bu siyasi eğilimler parti haline gelerek kendilerini seçimlerle ülke yönetimine taşıma imkanı bulmuşlardır.
Kendi geçmişimize baktığımızda özellikle 19.yy’ın ikinci yarısından sonra ülke içerisinde yaşanan savaşlar ve bunun akabinde gelen toprak kayıplarınn, milletimiz içerisinde “bu ülke nasıl kurtulur?” sorusunu doğurduğunu ve temelde dört ana siyasi fikir oluşturduğunu görmekteyiz.
Bugün dahi bu dört ana siyasi fikrin temellerini içeren siyasi partiler mevcuttur. “Nedir bu siyasi fikirler?” diye sorulursa, bunların Batıcılık, Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük olduğunu söylemek mümkündür.
Milletimizin geçmişte yaşadığı tecrübeler sonucunda oluşan yukarıdaki siyasi fikirleri kısaca açıklamak gerekirse:
Batıcılık: Ülkenin kurtuluşunun ancak Batıya entegre olmakla hallolabileceğini ifade eden bu fikrin kendi içerisinde; Batının sadece ilim ve fennin alınması gerektiği ve Batının topyekun herşeyinin alınması gerektiği (mutlak batıcı diye tabir edilen) düşüncelerini savunan iki gruba ayrıldığı görülmektedir.
Osmanlıcılık: Siyasi olarak daha liberal fikirler içeren, ülkenin çok uluslu milletleri barındırması sebebiyle herkesin kendini ifade ettiği konfederasyon yönetim şeklini benimseyen bir siyasi fikirdir.
İslamcılık: Ülkenin kurtuluşunu kendi geçmişinde varolan İslami yönetim gücünü harekete geçirerek İslam coğrafyasıyla bütünleşip güçlenmekte gören fikir şeklinde formulize edebiliriz.
Türkçülük: Siyasi düşünce olarak diğerlerine göre en yeni oluşmuş fikir hareketidir. 20.yy başında ortaya çıkan fikir akımı, ülkenin ancak kendi özüne yani Türk kültürüne dönerek ilerleyebileceğini, diğer coğrafyalarda yaşayan Türk kökenli milletlerle birleşerek universal güç kazanılacağı ve tek kurtuluşun bu olduğu şeklinde formulize edilebilir.
Milletimizin geçmişinde yaşadığı olaylar sonucunda ortaya çıkan bu dört ana siyasi fikir günümüzde varolan bir çok siyasi partinin temellerini oluşturur. Değişen dünya koşulları bu fikirleri çeşitli şekilde revize etsede ana temeller hala mevcuttur.
Ne var ki kendi tecrübelerimiz doğrultusunda varettiğimiz bu siyasi fikir çeşitliliği günümüzde iki kutuplu eğilime dönüştürülmek istenmektedir. 2003 seçimlerinin sonuçları bu durumun en iyi örneğini teşkil eder.
Esas itibariyle Avrupa ve Amerika’da varolan bu iki kutuplu sistemin bizlere uygulatılmaya çalışılmasının ise ileride toplumsal bir çok sıkıntıya yol açacağı görülmektedir.
Çünkü ülkemize çizilen iki kutuplu siyasi eğilim laik – anti laik şeklinde oluşturulmaya çalışılmaktadır. Buna göre birinin ülkenin değerlerini yıkmak diğerinin ise ülkenin bütünlüğünü korumak olduğu vurgulanan bu iki kutuplu anlayışın iki zıt eğilim olarak milletimize empoze edilmesinin, gelecekte toplumu iç savaşa kadar götürebilecek gerginliği bünyesinde taşıdığı kanaatindeyim.
Bundan otuz yıl önce ülkemizde varolan iki kutupluluk yani sağ ve sol ayrımı o dönemin gençliğinin heba olmasına sebep olmuştur. Böyle bir acı tecrübeye sahip olan ülkenin iki kutuba bölünmesinin tekrarlanması durumu, bu sefer beraberinde ülkenin coğrafi olarak bölünmesini de getirebileceğinden, bu seçimlerde bize çizilen kılıfı giymek yerine içimizde varolan zenginliği ortaya çıkarmak sanırım en doğrusu olacaktır…