Türk devletlerinin geleneğinde ihanete karşı her nedense bir hoşgörü var. “Timur’un Prensipleri” isimli bir kitap okuyorum. Orada bile, koskoca Timur, devlete yani imparatora yanlış yapanlara karşı anlayışlı olmuş. Ancak hırsıza aynı müsamahayı göstermeyerek kafasını kopartmış. Aynı durum Osmanlı – Türk İmparatorluğunda da söz konusu. Hele son dönem bu durum tavan yapmış. Hoş gerçi şimdi devleti Türkler yönetmiyor ama devlet yine de “Türk Devleti”.
Uzun zamandır ihanet edenlerden, bırakın affetmeyi, bir de üzerine özür dilemek adet oldu. Bazen düşünüyorum; ya özür dilenenler ihanet etmediler ya da tarih bize yanlış anlatıldı. O zaman devlet çıkıp elindeki belgelerle doğruyu anlatmalıdır. Benim gibi devletine ve milletine bağlı sadık insanları böyle davranışlarla üzmemelidir. Aksi halde vatan ve milliyet severlik içi boş kavramlar olarak karşımıza geliverir.
Mesela Ali Kemal üzerinden yürütülen tartışmalar çok ilginçtir. Ve ailesi İsmet İnönü döneminde affedilmiş, çocukları da Türk Dışişlerinde büyükelçilik yapmıştır. Şimdi Ali Kemal hain midir yoksa değil midir? Bu konuda süratle karar vermek lazımdır.
Aynı şeyleri Cumhuriyet döneminde çıkartılan isyanların elebaşları ve özellikle Şeyh Sait içinde tekrarlamak istiyorum. Şeyh Sait ve şürekası hain midir değil midir?
Ali Kemaller, Damat Feritler, Vahdettinler; benim özgürlüğümü, namusumu, şerefimi, her türlü mal varlığımı ve yaşamımı tehlikeye atmış mıdır, atmamış mıdır?
Şeyh Sait isyanı, Musul ve Kerkük üzerindeki haklarımızı iddia etmekten bizi alıkoymuş mudur alıkoymamış mıdır? Musul ve Kerkük’ün kaybı hem Irak Türkmenlerine hem de vatandaşlık bağı ile kendisini Türk kabul ettiğimiz herkese zarar vermiştir. Bu zarara karşılık şimdi “Devlet adına sizden özür diliyorum” mu diyelim? Ya da herhangi bir kimsenin makamı ne olursa olsun devlet adına özür dilemeye yetkisi ve hakkı var mıdır? Türkiye demokratik bir Cumhuriyet değil midir? Yoksa Türkiye bir tek adam yönetimine geçti de biz mi duymadık? Sorularına cevap mı arayalım?
Tarihe “Dersim İsyanı” olarak geçen kalkışmada, devlete ve bu devletin sadık vatandaşlarına karşı bir ihanet var mıdır? Bu kalkışma; devletin kolluk kuvvetlerine ve sıradan vatandaşlarına yönelik bir kıyıma dönüşmüş müdür, dönüşmemiş midir? Bu kalkışma ve diğer kalkışmaların İngiltere ve Fransa başta olmak üzere bazı devletlerle irtibatı var mıdır? Dersim İsyanın, Musul, Kerkük örneğinde olduğu gibi Hatay’ın anavatana bağlanmasındaki süreçte ilgisi nedir?
İhanet ederek kalkışan, devletin askerine, polisine, hakimine, savcısı ile masum vatandaşına kurşun atan ve can alan hainlerden, Türkiye Cumhuriyeti devletinin “biz ihanet ettik, Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaşlarımız bizi affetsin” diye bir özür beklemek hakkı değil midir? Yoksa bu hak hainlere mi aittir ve hep devlet mi özür dileyecektir?
Türk tarihinde sadece Ali Kemal, Şeyh Sait ve Dersim yoktur. Bunlar gibi yüzlerce kişi ve isyan, ihanet örneği olarak gösterilebilir.
Bu gün Dersim’deki ihaneti görmezden gelip özür dileme noktasına gelmiş olan anlayışın yarın PKK ve Öcalan’dan da özür dilemeyeceğini kim söyleyebilir…
Bu ihanetten özür dilemek veya hoş görmek mantığının tarihimizde çok uzun bir geçmişinin olduğunu görüyoruz. Ancak ihanetin affı konusunda bir vatandaş olarak isteğim, ömrü hayatımda bana ve aileme maddi ve manevi olarak zarar vermiş her türlü ihanetin misli ile cezalandırılmasıdır. Devlet olmanın gereği budur. Terazisi düzgün tartmayan devlet, tarih sahnesinde devletler mezarlığındaki yerini süratle alır.
1900’lü yılların başında Avrupa’da basılan haritalarda, bugün üzerinde 10 farklı ülkenin hükümran olduğu Balkan toprakları “Türkiye” olarak gösteriliyordu. Bugün ne Balkanları, ne de Balkanların Türkiye olduğunu hatırlayan kaldı. O zamanda ihaneti affetmek ve ihanetten özür dilemek modaydı. Hatta Sultan Reşat Osmanlı Makedonya’sına yaptığı meşhur geziyi de ihanetin gönlünü almak için yapmıştı. Ama netice değişmedi.
Bir adım daha ileri gidilerek ihanet özür dilemek, sizi uğrayacağınız akıbetten kurtarmaz. Mazlumun ahı da kimsede kalmaz.
Meraklısına not; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre, ben bir Türk vatandaşıyım. Ülkemde yapılan bütün ihanetlerin bana direkt ve dolaylı olarak zararı vardır. Ben bu ihanetleri affetmiyorum ve ihanetten özür dilemiyorum. Devletime de böyle bir yetkiyi asla vermiş değilim.