İçimizde Hoşgörü, Dilimiz Sevgi Dolu

53

       Koronalı günlerimiz başlayalı neredeyse iki ay oldu. İlk aşamasını
başarıyla geçtiğimiz bu dönem sonrasında ikinci döneme ilk adımı, 7 Mayıs
itibariyle attık.

     İkinci
dönemin adı: ‘’Kontrollü Sosyal Hayat’’.

      İlk
dönemi başarıyla atlatan ülkemiz, bu yeni dönemden de başarıyla geçecektir.

      Anlaşılan
o ki, artık hayatımızın normaline dönem, dönem geçeceğiz ama bundan sonraki
yaşamımız hiçbir zaman Koronalı günlerden önceki gibi olmayacak…

      Ardımızda kalan zaman dilimi, yaşam
şartlarımızı olduğu kadar, hayata bakış açımızı da değiştirdi!

       Toplum olarak, yaşamımıza değer katanların
kıymetini daha çok anladık. Sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığı günlerde
hayatımızda olup da, farkında olmadıklarımızın daha çok farkına vardık!

        Ev
içerisinde geçen uzun saatler; bizlere doğayı, doğal yaşamı, her daim yapıp da
bu uzun süreçte yapamadıklarımızın hasretini daha çok hissettirdi…

       En çok da televizyonların karşısında kaldık!

        İzlediğimiz her televizyon programı Koronaya
odaklıydı. Ekrana çıkan bilim insanlarımızın anlattıklarıyla her birimiz adeta
Korona uzmanı olduk.

        Sosyal medyaya odaklandık. Ülke genelinde
olup bitenleri buradan da takip ettik, gündeme ilişkin fikirlerimizi bu
platformda paylaştık.

      
Korona mücadelesinin başkahramanları sağlıkçılarımızla gururlandık ama
bu salgın nedeniyle vefat eden binlerce yurttaşımızın acısıyla hüzünlendik.

        Ülkemiz böylesine büyük bir salgını yaşarken,
toplum olarak bir ve beraber olduk, yardıma ihtiyacı olan milyonların etrafında
kenetlendik.

         Başta ülkemizi yönetenler olmak üzere, belediyeler,
sivil toplum kuruluşları, hayırsever yurttaşlarımız Korona denen bu yangınla
kavrulanların yanında oldu, yardımına koştu.

        Siyaseti,
ekonomiyi, eğitimi, ticareti, turizmi, dış ilişkileri adeta unuttuk. Yaşamımızı
Koronaya göre ayarladık, bu hastalığı önlemek adına saflarımızı sıklaştırdık.

       İlk aşamada başarılı önlemler aldık; bu
önlemlerimizle pek çok ülkeye örnek de olduk.

       Hayatımızı
alt üst eden, yaşamımızı tehdit eden bu süreç; tüm olumsuzluklarının yanı sıra;
bizlere çok önemli bir kazanç da sağladı!

        Ülkemizin
iç siyasetini geren sivri dil, çevremizi dolduran türlü kötülükler, içi boş
çatışmalarla dolu sen ben kavgaları; Koronalı günlerin gölgesinde kaldı, adeta yok
oldu!

      Bu
olumsuzlukların yok oluşuyla birlikte, kendimizi bambaşka bir yaşamın içinde
bulduk.

      Şu iki aylık dönemde yaşananları bir düşünün
bakalım!

       Aynı apartmanda oturup da yıllardır birbirini
görmezden gelen ama bu süreçte birbirine selam vermeyenimiz, hal hatır
sormayanımız kaldı mı?

      Sokağa
çıkamadığımız günlerde belki de yıllardır sesini duymadığımız akrabalarımızı,
dostlarımızı arkadaşlarımızı arayıp, nasılsın diye sormadık mı? Bir ihtiyacın
var mı demedik mi?

      Korona vurgununu yiyerek; işsiz, aşsız, aç
açıkta kalan milyonların yardımına koşmadık mı?

      Devletimiz, belediyelerimiz, hayırsever
yurttaşlarımız milyonlarca insanımıza destek olmadı mı? Hala olmuyor mu?

      Bu
sıkıntılı dönemi atlatabilmek adına yoksula, yardıma muhtaç yaşlılarımıza
yardım eli uzatmadık mı?

     Tüm bu
yardımlaşmayı canı gönülden büyük bir coşkuyla yaptık, yapamaya da devam
ediyoruz.

      Hiç
şüphesiz Koronalı günlerden sonra başlayacak yeni hayatımız, bundan böyle çok
farklı olacaktır.

    Çünkü böylesine kritik bir dönemde neleri,
nasıl yapabileceğimizin farkına vardık. Artık o eski günlerde kalan adam
sendeciliği, bana ne demeyi, sen ben kavgasını, sevgisizliği, hoşgörüsüzlüğü
bir an olsun hatırlamayacağız.

    Evet,
önümüzdeki dönemde geçim sıkıntılarıyla dolu günler bizi bekliyor ama bu
sıkıntılı dönemi de aşacağız.

     Evet,
eğitimde, ticarette, sporda, eğlencede, sokaklarda, kırlarda, tatilde, alış
verişte; kısacası bundan sonra hayatımıza yön veren her ne varsa; hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak!

    Ama bundan böyle siyasetten ticarete,
eğitimden spora, alışverişten sokaklara, eğlenceden tatile; evlerimize
kullandığımız dil sevgiyi, gönüllerimizdeki duygu hoşgörüyü taşıyacak.

Çünkü
hoşgörü;

  Değer vermek, kusurları görmemek, uyumlu
olmaktır.

Çünkü
hoşgörü;

  Tahammül etmektir, affedici olmaktır.

Çünkü
hoşgörü;

   Ayıpları kapatmak, alay etmemek, anlayışlı
olmaktır.

Sevgi ise
insan ruhundaki en değerli, en olumlu yetenektir. Sevgi dilinin çözemeyeceği
hiçbir şey yoktur.

     İşte
bizler Korona salgınının yaşattığı tüm sıkıntıları aşarken; milletçe en önemli
değerlerimizden ikisini bir kez daha hatırladık.

    Çünkü
bu süreçte her ne yaptıysak; içimizdeki hoşgörüyü, sevgi dilini kullanarak
yaptık.

Önceki İçerikBildirilmeyen Kovid-19 Ölümleri
Sonraki İçerikAsırlık Hayal Perdesi: Türk Siyaseti
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.