İbnülemin Mahmud Kemal İnal Ve Eserleri – 5

67

Hezâr gıbta o devr-i kadîm efendisine

Ne
kend
i kimseye benzer ne kimse
kend
isine 

Şâirliği

Edebiyat ve
yazı dünyâsına girişi, devrinin gençlerinin çoğu gibi şiir yolu ile olan
İbnülemin Mahmud Kemal İnal, erken yaşta Mehmed Âkif Ersoy’la birlikte ilk
nazım denemelerine başlamış bulunuyordu. On iki-on üç yaşlarına geldiğinde
ifâde ve teknikçe epey gelişmiş olmakla beraber şiiri Mehmed Âkif gibi kendisi
için tek saha olarak almadı. Şekil ve muhtevaca zamanının yenilik modalarına
iltifat etmeyip eski şiirin izinde yürüyerek çoğu gazel tarzında olan
manzumeler meydana getirdi. Hersekli Ârif Hikmet gibi üstatları örnek tuttu, o
vaktin ünlülerinin şiirlerine nazîreler söylemekten hoşlandı. Zaman zaman ‘Nâlânî’ mahlasını kullandı. Şiirlerinde
tema dâima aşk idi. Yılların akışı içinde kaleme aldığı manzumeler hacimlice
bir şiir mecmuasını dolduracak miktara ulaşmakla birlikte bunlara fazla değer
vermedi. Bununla beraber ilmî çalışma ve araştırmalarının iyiden iyiye öne
çıktığı zamanlarda da şiiri büsbütün bırakmadı. Sonraları mizacının sevkiyle
şiirde çok defa latîfe ve mizah vâdisine yöneldi. Ayrıca târihî ve biyografik
eserlerinde, fikrî yazılarında, konu arasına kendi kaleminden çıkma manzum
parçalarla müdâhaleler yapmaktan da hoşlanıyordu. Daha Millî Edebiyat akımı hız
kazanmadan önce hece veznine ilgi gösteren İbnülemin’in bu vezinle yazdığı
manzumeler de az değildir.

Manzumeleri
arasında duygu ve dinî heyecan bakımından na‘tlarının en başta söylenmesi
gerekir.

Şiirin bütün
inceliklerini bilen bu muhteşem tetkik ve tenkit âbidesi, kendisinin şâirliği
ile ilgili menfî hükmünde de büsbütün haksız değil… Ahmet Hamdi Tanpınar için
de aynı hüküm verilebilir: Şiirin sırlarını bilen ender tenkit ve tetkik âlimlerindendi,
buna mukabil, şâirliği çizginin hemen üstünde idi. Yarının edebiyat tarihçisi
O’nun şiirine bir cümle yer verirken, bir olayı hikâye  edişindeki ifâde gücü söz konusu olduğunda uzunca
bir bölüm ayıracaktır. Edebiyat Târihi ile makaleleri ise aşılması zor
metinlerdir.

Fikrî
yazılarında ayrıca ifâdesini bulduğu üzere Hz. Muhammed’e karşı derin bir sevgi
duyan İbnülemin’in na‘tlarının büyük bir kısmı Hüseyin Sadettin Kaynak, Hüseyin
Kâzım Uz ve Hâfız İsmail Nisfet gibi zamanın ileri gelen mûsikîşinasları
tarafından bestelendi. Yakın arkadaşı Hüseyin Vassaf’ın Süleyman Çelebi’nin ‘Vesîletü’n-necât’ına yazdığı takriz ve
bunun içindeki manzum parça, O’nun Hz. Peygamber’e olan duygularının en
kuvvetli olduğu kadar en güzel ifâdesini verir. Bunlardan başka bestelenmiş
ilâhileri ve diğer bazı manzumeleri de vardır. Dağınık olan şiirlerinden elinde
kalabilenleri ‘Mevzun Sözler’ adıyla
bir araya getirdiyse de bastıramadı. Şâir Tâhir Selâm’ın (v. 1844) bir
gazelinin görebildikleri iki beytine şâir arkadaşlarıyla beraber söyledikleri
on dokuz nazîreyi ‘Gülzâr-ı Nezâir
adı altında topladı İbnülemin’in tasavvufî bir kıtasına Feyzü’l-Kemâl ve bir
na‘tına da ‘Mir’âtü’l-Kemâl’ adıyla
Hüseyin Vassaf tarafından etraflı birer şerh yazılmıştır.

Birinci Dünya
Savaşı’nın yaşandığı günlerde bir cuma sabahı konağının, Fransız askerleri
tarafından işgal edilmesi üzerine İbnülemin’in kaleme aldığı dörtlük O’nun
güçlü bir şâir olduğunun göstergesidir:

Dârımızdan dûr edüb berbâd ü tarâc ettiler

Hazret-i Âdem gibi cennetten ihrac ettiler

Zevk bahşâ beyt-i Firdevsî’de eylerken karar

Bir temelsiz külbe-i ahzâne muhtâc ettiler

Şiirlerinden Örnekler

Râm edilmez bir güzelsin vuslatın hulyâ gibi

Her nigâh-ı iltifâtın tatlı bir rüyâ gibi

Bir mücessem neşvesin keyfiyyetin sahbâ gibi

Yok mudur bir niyyetin üftâdeni ihya gibi

Açıklama:

Ele geçirilmez bir güzelsin, seninle beraber olmak hülya
gibi

Her iltifatlı bakışın tatlı bir rüyâ gibi

Neşenin madde hâline gelmiş bir şeklisin, vasfın ise
şarap gibi.

 Sana düşkün olana
hayat vermek gibi bir niyetin yok mudur?

Gazel

Hitâb-ı lutfunu yârin itâba benzetirim

Safâ-yı âlem-i aşkı azâba benzetirim

Görünce rûyini zîr-i nikabda o mehin

Sehâb içinde kalan mâhitâba benzetirim

O nûr-ı çeşm-i mahabbet tebessüm ettikçe

Tulûa mâil olan âfitâba benzetirim

Geçer neşâtı gönülde hazîn yâdı kalır

Zamân-ı vuslatı fasl-ı şebâba benzetirim

Zuhûr edince peyinde hafâ da zâhir olur

Vücûd-ı zâili ayni habâba benzetirim

Ne güllerinde vefa var ne gülşeninde safâ

Cihânı lâne-i bûm u gurâba benzetirim

Nasibi ehl-i kemâli bahâr-ı âlemden

Nasib-i bülbül-i mihnet-nisâba benzetirim

 

Gazel’in Açıklaması:

Sevgilinin lütfeden hitabını azarlamaya benzetirim.

Aşk âleminin zevkini azâba benzetirim.

O ay yüzlü güzelin yüzünü, örtü altında görünce

Bulutlar içindeki aya benzetirim.

 O sevgi gözünün
nûru gülümsedikçe,

 Doğmaya yakın
güneşe benzetirim.

 Sevgiliyle beraber
olma zamanının sevinci geçer,

 Üzüntülü bir hâtırası
kalır, onu gençlik çağına benzetirim.

 O ortaya çıkınca,
arkasından gizlilik de görünür,

Yok olan varlığı su damlalarına benzetirim.

Dünyânın ne güllerinde vefa var, ne de gül bahçesinde
zevk var.

Dünyâyı baykuş ve karga yuvasına benzetirim.

Olgun kişilerin bu dünyanın baharından nasibini,

 Kısmeti ıztırab
olan bülbülün nasibine benzetirim.

Mahmud Kemal İnal, şiiri hiciv sâhasında kullanmakta çok
mâhirdi.

Öyle zenginmiş ki fikri benzemez

En büyük milyarderin sâmânına

Böyle şâir gelmemiş dünyâya hiç

Şiir ü şâ’rı benzemez akrânma

Şi ‘rinin uymaz hesâbı parmağa

Bâhusus gelmez aruz evzânına

Öyle hayranmış ki şi’r ü nesrine

Ehli irfan turp sıkar iz’ânına

Veçhi benzer şi’rine canlar yakar

Şi’ri benzer vech-i nâ râhşânına

Baksa mir’ata olurmuş bî şuur

 Kendi âşık kendi hüsnü ânına

Postu sermiş çıkmamış meyhâneden

Yan verip pîr-i mugan yârânına

Öyle mihnetkeş imiş ki bî misâl

 Düşman ağlar derd-i bî pâyânına

Şişe şişe nûş edüp boş durmamış

Akıbet girmiş zavallı kânına

Kendine her veçhile hemdem bilüp

 Bekri Mistik almış ânı yânına

Yazdılar târihi lâfzi serhoşân

İçti içti s… Orhan cânına.

Çok sık
tekrarlanan ziyaretlerinden rahatsız olduğu şahsa yazdığı hiciv şiiri:

Bir takım lâf ile teşviş-i huzur

Etme ey şâir-i bî şi’r ü şuur

 Her
dakika bana gelmekten ise

Yılda bir kendine gelsen ne olur?

Köpeğe Mersiye:

Mürd olunca eyledi herkes keder,

 Çünki
nâdir bir köpekti Mösyö Pit

Farkı yoktu bâzı insandan ânın

Rûyine baksa demezdi kimse it

Bir mücessem kibr idi pür debdebe

Kuyruğunda var idi sırma şerit

Âleme gelseydi vaktinde eğer

 Arman’ı
sevmezdi Gotye Margirit

Na’t -1

Ey ruh müşahhas ki bütün canlara
cansın

Ağyare nihansın dili yarâne
iyansın

Bayındır eden güllere İrası
revayih

Rayinle de mihrü mehe envar
feşansın 

Her zerre senin lem’ai vechinle
celidir

Zahirde fekat mühri
hafiyüllemansın

Hüsni ezeli, âşıkı hüzni
ezelindir

Bir öyle cemilsin ki cemallerde
nihansın

Aşkındır eden sureti hestiyi
nümayan

Aşkınla ki ayinei imkânü mekânsın

Keşf eyle nikabı ruhuni sırrını
göster

Görsün ki cihan ruhi
lâtifüseryansın

Dünyada yere düşmedi sayen fekat
ey nur

Ukbada rüusı beşere saye resansın

Ey nahbei mahlûkı ahad, gelmedi
mislin

Vallahi ve billâhi vahidi dü
cihansın

Ümidi kerem etmededir salihü
talih

Sen kânı kerem, melcei âfet
zedegânsın

Atfı nazar et haline biçare
Kemalin

Biçarelere lûtfile daim
nigeransın.

 

Na’t 2

Öyle ekmel halk olunmuşsun ki ey
mihri hüdâ

Hâlik-ı âzam, senin halkında
etmiş itinâ

Ferd yaratmış, ferd bırakmış tâbe
mahşer zâtını

Suretü siretde mislin halk
olunmaz bir daha

Etse mirata tekabül hak nüma
vechin senin

Misli mevhumun olur belki o
yüzden runümâ

Lemai hüsnün bütün dünyayı Şeyda
eylemiş

Zerre zerre incizab eyler bütün
dünya sana

Her güzel senden eder ahzi füyuzı
hüsnü an

Afitabı hüsnü ansın matlaın vechi
hüdâ

Öyle bir hüsni müşehassın ki seyr
etse seni

Hüsni mutlak, şübhesiz tekbire
eyler ihtidâ

Hangi cânândır o kim aşkiyle
olsun sine çak

Alkı Âdemden beri uşşakı vahdet
âşinâ

Sad hezarân kere mahv olsa vücudi
ehli aşk

Aşkı canbahşin gönülde ruh gibi
bulmaz fenâ

Can fidayı aşkınız, aşkınla
bulduk biz hayat

Âşık olmuşdur şehidi aşkına çünki
beka

Öyle ümmisin ki ilmin etdi ihyayi
ulûm

Müftekirdir tâ ezelden âlemi
irfan sana

Öyle ümmisin ki tâlim eyleyen
hakdır seni

Bildiren mahlûka sensin halikı
eyhak nüma

Hangi dâhidir o kim nurundan
olmaz müstefiz

Müstefizi nurun olmakdır
hakikatde dehâ

Isrı pekinden eder mi ehli biniş
inhiraf

Devleti sermed, senin irsinde
etdi incilâ

Akli Kâmil, tabiî hükmi cehlindir
senin

Mevlâ aklıselim yektedı ya satıfî

Rahmeti uzmayı haksin cümle
mevcudate sen

Sabitü seyyare nurındır eden
neşri ziya

İsmini ismi İlâhiyle beraber zikr
eder

Çar aktarı cihanda her nefes ehli
nüha

Ey veliyi nimeti âlem, senin sâyendedir

Bunca küfranla beraber nimeti bi
intiha

Ya Resûlullah senin şevkinle oldı
cezbe nak

Zerrei hâki derin Mahmud kemâli
bi nevâ.

 

Gül yüzlü güzelim

Düşdüm senin aşkın ile dağlara

Bak bir kere sinemdeki dağlara

Gönlüm hazin, fikrim ise perişan

Hasretinle oldu halim pek yeman

Bahar geldi, buldu âlem bin safa

Bülbül ile ben ağlarım daima

Behar zevki yerde göğde uyandır

Sensiz behar benim içün hazandır

Yaklaşırdın diken olsam yanıma

Benden kaçar, kasd edersin canıma

Seni seven firkatinle âh eder

Her dakika dost ağlar, düşmen
güler

Yok mu rahmin derdin ile ağlara

Nerde kaldın a gül yüzlü güzelim

Gece gündüz eyliyorum ben figan

Nerde kaldın a gül yüzlü güzelim

Güller güler, culer akar her yana

Nerde kaldın a gül yüzlü güzelim

Güller gibi açılacak zemandır

Nerde kaldın a gül yüzlü güzelim

Bülbül oldum girdin benim kanıma

Nerde kaldın a gül yüzlü güzelim

Sevmeyenler gül yüzünü seyr eyler

Nerde kaldın a gül yüzlü güzelim.

 

Lâtifeâmiz bir manzumenin ilk beyitleri

Mandıra çiftliğinin manzarai
mergubi

Getirir hatırı naşadımıza mahbubi

Öyle bir manzara kim cenneti
tanzir eyler

Tabişi zevku safa gözleri tenvir
eyler

Gülşeninde görünür feyzi rebiî
her dem

Hiç tasavvur edemez anda hazanı
âdem

Didei âşıkı şeyda gibi culer
çağlar

Bezmi vuslatda sanırsın ki
gönüller ağlar

Gülleri, dilberi gül ruh gibi can
bahşadır

Bülbüli, bülbüli cennet gibi zevk
efzâdır.

 Her tarafdan geliyor gûşe sadayı şadi

Her sada olmadadır cuşü huruşe
badi

Böyle bir çiftliğe mâlik olanın
unvanı

Olsa lâyık mı değil mülki safa
sultanı

Beyitler

Cilve zari vechi kudret sanma
yalnız turdır

Didei hak bine her bir zerre turı
nurdır

Çeşmi jenk alûdeye etmez tecelli
bir zeman

Nuri paki aşk ancak didei bina
arar

Gözü dünya görür seni görenin

Nuri çeşmi mehabbet olmuşsun.

Şu gülistanı gam alûde misâli
günce

Hande ber Leb geliriz, âh perişan
gideriz.

Muktezayı fitrata ekmekde cümle
ittiba

İsmi zâhir, herkese bir neş’e
izhar eyledi

Ağyâr değil, yâr ediyor derdini
efzun

Güldür seni güldürmiyen ey
bülbüli nalân

İzdihamından şuam etme şekva ey
melek

Bir İlâhî nursun pervanen olmuş
âfitab. 

Bahşi hayret ediyor doğrusu ehli
hirede

Kredi sahibidir bankada şimdi
kırede.

Vermesün adaya fürsat rüzgâr 

Âdemi bir sözle eyler tarümar.

Yayımlanmamış bir şiiri:

Bayezıd Kütüphânei Müdür-i

Umûmîsi İsmâil Efendi vefatına
tarih:

Kırk sene talim’i cilm’u marifet

Etti İsmail Efendi millete

Sâhib’i hulk’i hasen bir zât idi

Lâyık olmuştu bihakkin hürmete

Müşkilâtı hallederdi rıfk ile

Talibi teşvik ederdi gayrete

Nazikâne hâl’ü kali bi riya

Herkesi mecbur ederdi rağbete

Hubb’i hirre cilleti bi çâreyi

Gark ederdi her dakika zahmete

Hirreler uğrunda sarfı nakd’i cân

Eyledikçe vakf olurduk hayrete

Vardı seksenden ziyade hirresi

Hasr’ı evkat eylemişti hizmete

Birbirinden her kedi bedter idi

Seyredenler duş olurdu nefrete

Gözlerinden ekseri mahrum idi

Nail olmazdı zavallı vuslata

Bazısı şiddetle olmuştu uyuz

Uğramıştı her biri bir illete

Nail olmazdı zavallı vuslata

Bazısı şiddetle olmuştu uyuz 

Uğramıştı her biri bir illete

Çünki her gün etle sütle
beslenûp 

Sevk olunmuştu muhalif âdete

Sütlü aşla ballı kaymak pirzola

Onları etmişti hasret sıhhate

Dostlarından bir kaçile kendi
de 

Mübtela olmuş idi ol âfete

İrtihaliyle bütün ahbâbını

Doğrusu uğrattı derd’i zecrete

Geldi yüz hirre dedi tarihini

Gitti İsmail efendi cennete.

Önceki İçerikŞehadet Kelimesi
Sonraki İçerikKırım’ın İlhakını Tanımıyoruz (8 Senedir)
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.