Hürriyet ve Meşveret

93

     Türkiye, ancak
hürriyet ve meşveret yani danışma, konuşup anlaşma, istişare,

     Kısaca görüşme
meclisinin varlığı ile tekâmül eder ve gelişebilir.

     Türkiye, ancak
temel hak ve hürriyetlere dayanan bir rejimle yükselebilir.

     Nitekim Türkiye,
20. yüzyıl başında, 1900’lü yıllarda karşı karşıya kaldığı istibdat
zincirlerini;

     Hürriyet ve
meşveretle, yani meşrutiyet ve kurduğu meclisle kırarak;

     Maddî ve manevî
kalkınma yolunu açabilmiştir.

     Çünkü ihtilâfları
kaldırıp, ittihat ve birliği temin edip sağlamanın şartları, bu şekilde
gerçekleşir.

     Tabii bütün bu
hususları gerçekleştirecek olanın;

     Eğitim ve öğretime
verilecek değerlerden geçtiği;

     İzah etmeye lüzum
bırakmayacak kadar açık ve ortadadır.

     Ki, bunların
başında; milleti birbirine bağlayan maddî ve manevî bağlar gelir.

     İşte ancak bu
şekilde cehalet hastalığı; marifet, ilim ve bilgi silâhı ile,

     Zaruret ve ihtiyaç
hastalığı; sanat silâhıyla,

     İhtilâf yani
anlaşmazlık ve uyuşmazlık hastalığı ise, ittifak ve söz birliği silâhıyla,

     Yani Meşrutiyet ve
onun sağladığı imkânlarla ortadan kaldırılmıştır.

     Çünkü dün
Meşrutiyet, bugün Hürriyet ve Demokrasi’nin;

     Birinci kapısını;
kalplerin ittihat ve birliği,

     İkinci kapısını
millî muhabbet ve sevgi,

     Üçüncü kapısını
maarif, eğitim ve öğretim,

     Dördüncü kapısını
insanın çalışması,

     Beşinci kapısını
sefahati terk etmek azim ve kararı açar.

     x

     Aksi takdirde
kendimize, ister istemez istibdat yolunu açmış oluruz!

     Oysa:

     İstibdat tahakküm
yani zorbalıktır.

     Keyfî muamele ve
davranıştır.

     Kuvvete dayandığı
için cebir, zorlama ve baskıdır.

     Tek reydir. Tek
bir kişinin görüş ve arzusunun yerine getirilmesidir.

     Suiistimalâta /
kötü kullanmaya son derece uygun bir zemindir.

     Zulmün, haksızlık
ve eziyet etmenin temelidir.

     İnsanlığın mahv ve
yok edicisidir.

     İnsanı, sefalet
derelerinin en aşağı tabakasına düşürür.

     İslâm âlemini,
müslüman milletleri zillet ve sefalete sürükler.

     Garaz ve kötü
maksatlara ortam hazırlar.

     Husumet ve
düşmanlıkları uyandırır.

     Evet, İslâmiyeti
zehirleyici olup; her şeye bulaşır, her yere yayılır.

     İşte bütün bu
menfîlik ve olumsuzluklara yol açan, tamamen istibdattır.

      x

     Çünkü istibdat;
taklidin yani delil ve kanıtsız olarak 
hareket etmenin teşvikcisidir.

     Çünkü istibdat;
siyasî istibdat ve baskının yol açtığı; ilmî istibdatın da baş sorumlusudur.

     Öyle ki, ilim
adamlarının ilmî yönden baskı kurmalarına imkân sağlar.

     Böylece
İslâmiyetin; müşevveş, düzensiz ve karmakarışık olmasına sebep olan

     Çeşitli fırka,
grup ve partilerin zuhur ve doğmalarına, istenmeyen zeminleri hazırlar.

x

     İşte istibdat bu
derece öldürücü bir zehir hükmündedir.

     İstibdadı esastan
tedavi edip iyileştirecek olan ise, ancak dün Meşrutiyet, bugün ise

     Hürriyet ve
Demokrasi denen tiryak ve ilacı tam olarak kullanmaktır.

     Zaten hükümetlerin
hedef ve maksatları, ulaşmak istedikleri asıl amaçları da bu değil mi?

Önceki İçerikEdip, Şâir, Muharrir Ve Dergi Yayıncısı Av. İsmail Özmel İle Sohbet
Sonraki İçerikNükte, Lâtife, İroni
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.