“Seyyidü’l-kavmi
hâdimühüm.” / “Kavmin, milletin efendisi, ona hizmet edendir.” Hadisinin
sırrıyla; İslâm, âleme; istibdadı / baskı ve zâlimce tahakkümü / zorbaca
hükmetmeyi ortadan kaldırmak için gelmiştir.
Çünkü İslâmın
hakikî / gerçek ve asıl mesleği / yolu; meşveret / danışmadır. Meseleleri şûrâ
/ danışma kurulu, meclis ve parlamentoda
halletmek ve çözmektir.
Çünkü istibdat;
zulüm e tahakkümdür. Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi ortamı ise, adaleti
temin eden bir zemindir.
Avrupa, bizdeki
cehalet ve taassup sebebiyle, -maalesef- İslâmı; istibdada müsait ve uygun
sanmaktadır! Böyle bir yargıya varmasında, biz müslümanların mes’uliyet ve
sorumluluğu çok büyüktür. Bundan dolayıdır ki, Demokrasi’nin hakkını vererek;
Batı’nın bu yanlış bakışına son vermek görevi de bize düşmektedir.
Nitekim, Demokrasi
hakikatini; sarahaten / açıkça, zımnen / dolaylı olarak ve iznen dört büyük hak
mezhepten istihrac etmek / çıkarmak mümkündür.
Çünkü “Tebeddülü
esma ile, hakaik tebeddül etmez.” / “İsimlerin değişmesiyle hakikatler
değişmez.”
Evet Meşrutiyet,
Cumhuriyet ve Demokrasi; mânen ve rûhen İslâmın muhteviyat ve münderecatında /
içindekilerde öz olarak vardır. Tabii görenedir görene, köre ne?
“O mahiler ki,
derya içindedir; deryayı bilmezler.” Evet, balıklar deniz içindedirler; fakat
denizde olduklarını bilmezler. Bu durumlara düşmemeliyiz.
Hürriyet ve Demokrasi;
hak, sıdk / doğruluk, muhabbet / sevgi ve imtiyazsızlık / ayrıcalıksızlık
üzerinde yükselir ancak.
Hürriyet ve
Demokrasiyi dile getirmemizin önemli ve hayatî bir sebebi de:
Bunun; Asya ve
İslâm Âlemi’nin; istikbal ve gelecekte terakki ve ilerlemesinin birinci kapısı
olmasıdır. Çünkü Hürriyet ve Demokrasi; millet hakimiyetinin tecelli ettiği /
göründüğü yerdir.
Böyle bir
sistemde, hükümet ve idareciler; ancak halkın hizmetkârıdırlar.
Kaldı ki, İslâm’ın
bahtını açacak; şûrâ / danışma kurulu denen anahtar; bu olduğu içindir ki,
İslâm’ın da öngördüğü Hürriyet ve Demokrasi ruhu; fikir ve görüşlerin ortaya
çıkmasına imkân vermiştir.
Nitekim,
Hablü’l-metîn-i milliyeti ihtizaza getirdi. / Milliyetin sağlam ipini harekete
geçirdi.
Nuranî / nurlu
urvetü’l-vüska / sağlam tutulacak kulp hükmünde olan İslâmiyet ihtizaza geldi /
harekete geçti.
Evet, Asya’nın
bahtını, İslâmiyetin talihini açacak yalnız Hürriyet ve Demokrasi ortamıdır.
Fakat nazenin /
nazlı hürriyet, âdâb-ı şeriatla / İslâm âdâbıyla müteeddibe / edeplenmiş ve
mütezeyyine / süslenmiş olmak lâzımdır.
Yoksa, sefahet ve
rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır. Şeytanın
istibdadıdır. Nefs-i emmareye / kötülükleri emreden nefse esir olmaktır.
Hürriyet-i umumî /
herkesin hürriyeti, efradın / fertlerin zerrat-ı hürriyatının / hürriyetlerinin
muhassalı / toplamıdır. Hürriyetin şe’ni / gereği odur ki, ne nefsine, ne
gayrıya / başkasına zararı dokunmasın.
Efkârı / fikirleri
teşviş eden / karıştıran, Hürriyet ve Demokrasi’yi takdir etmeyen kimlerdir?
Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz
beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı
riyasetlerinde / başkanlıkları altında; insan milletinden menba-ı saadetimiz /
mutluluk kaynağımız olan meşvereti inciten bir cemiyettir.
Zaman-ı istibdadın
/ istibdat zamanının hâkim-i manevisi / mânevî hâkimi kuvvet idi. Kimin kılıncı
keskin, kalbi kasî / katı olsa idi, yükselirdi.
Fakat, zaman-ı
Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi’ninin zenbereği, rûhu, kuvveti, hâkimi,
ağası haktır. Kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir.
Evet Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi hakimiyet-i millettir. Siz dahi hâkim
olunuz. Umum akvâmın / tüm kavim ve milletlerin sebeb-i saadeti / mutluluk
sebebidir. Siz de saadete gitmek istiyorsanız; uyku bes / uyku yeter. Siz de
uyanınız. İslâmiyet’in bahtını, Asya’nın taliini / talihini açınız.