Türklerin Anadolu’ya gelmeleri ve hıristiyanlığın doğu merkezinde bulunan İstanbul’un Türkler tarafından alınması ve ardından Viyana’ya kadar uzanan coğrafyanın Türklerce ele geçirilmesi, Batı tarafından hiçbir zaman affedilmemiştir. Buna hem müslümanlarca hem de hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs’ünde eklenmesi gerekir.
Bu sebeplerle Hıristiyanlar tarafından binlerce sivilin katledildiği Haçlı Seferleri düzenlenmiştir. Kin ve intikam seferleri olarak nitelendirilebilecek bu seferler; Osmanlı – Türk İmparatorluğu döneminde de Türklerin, Rumeli ve Anadolu’dan atılması için sürekli politikaların izlenmesi şeklinde devam etmiştir.
Osmanlı – Türk Devletinin yardımını alan ve dostluğuna mazhar olan Fransa bile gizliden gizliye Türk düşmanları ile işbirliğine gitmiş hatta XIV. Louis İstanbul’u fetih tasarısı hazırlayarak, İstanbul’daki müslüman halkın nasıl imha edileceğini belirlemiştir.
Türk Devletinin güçlü ve Türk Milletinin şuurlu olduğu dönemlerde bu saldırılar püskürtülmüş ve oyunlar bozulmuştur.
Ancak aksinin varid olduğu durumlarda da gözleri ve kalpleri yaşa boğan, katliam ve soykırımlarla karşı karşıya kalınmıştır.
1992 yılının 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece Hocalı’da meydana gelen ve soykırım olarak tanımlanan, Azerbaycan Türklerinin katli ile sonuçlanan olaylar; geçmişi bir türlü hazmedemeyen kindar Batı’nın Ermenileri taşeron olarak kullandığı bir vakıa olarak tarihteki yerini almıştır.
Rusya’nın desteği ve hazırladığı planlarla Hocalı’nın da içinde bulunduğu Dağlık Karabağ bölgesinde vahşice hareket ederek; çoluk, çocuk, kadın, ihtiyar demeden Azerbaycan Türklerini katleden Ermeniler; son iki yüzyıldır kendilerine biçilen rolü oynamaya ne yazık ki halen devam etmektedir.
Ermenilerin, Azerbaycan Türklerini katlederken uyguladıkları akıl dışı yöntemler, her türlü belge ile ortaya konulmuştur. Bunu yapanların insan olması mümkün değildir.
Ancak Ermenilerin Dağlık Karabağ bölgesinde yaptıkları hiçbir zaman bir tesadüf olarak da görülemez.
1994 yılının Mayıs ayında Azerbaycan’la Ermenistan arasında ateşkes imzalandığı zaman ortaya çıkan tablo da görülür ki; Azerbaycan topraklarının % 20’si Rusların açık ve yoğun desteği ile Ermeniler tarafından işgal edilmiş, yaklaşık 1 milyon insan evinden barkından olarak Azerbaycan içlerine doğru göç etmiş, 20 bin Azeri Türkü şehit edilmiş ve binlercesi Ermeniler tarafından esir ya da rehin alınmıştır.
Müslüman Türk’e karşı tarihi bir kin ve nefretle intikam duyguları taşıyan Batı; tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suç vasfı taşıyan bu olay karşısında bu güne kadar her zaman olduğu gibi yine sessizdir.
Buna karşılık Haçlı zihniyetini ısrarla devam ettiren Batı, Türkiye’deki işbirlikçileri eliyle taşeronluğunu yapan Ermenileri arkalamaya ve Azerbaycan Türkleri ile Türkiye Türkleri arasına sınır açmaya teşebbüs gibi olaylarla nifak sokmaya çalışmaktadır.
Burada insanlık onuru ve uluslararası hukuk açısından en önemli nokta; kimlikleri belirlenmiş olmasına rağmen soykırım suçlularının, vahşi katillerin ve bunlara emir verenlerin halen yargı önüne çıkarılmamış ve hak ettikleri cezaya çarptırılmamış olmalarıdır.
Sadece bu mu? Kırkın üstünde diplomatımızı şehit eden ASALA adlı cinayet örgütünün Ermenistan’a sığınmış katilleri bile halen yargılanabilmiş değildir.
Aslında “Hocalı İçin Adalet” isterken, Irak için adalet, Doğu Türkistan için adalet, Balkanlar için adalet, Srebrenica için adalet, Kafkasya için adalet, Kıbrıs için adalet, çoğumuzun bilmediği Çamerya katliamı için adalet, PKK’nın yaptıkları için adalet, Batı’nın parmağı olduğu Türk’ün ve Türk olarak görülenlerin soykırıma uğradığı her katliam için adalet istiyoruz.
Bu arada Filistin ve Gazze için kendini yıpratanların Hocalı için hangi deliğe saklandıklarını da merak ediyorum doğrusu? Nerede Mazlum-Der, nerede İHD, nerede “İnsani Yardım” cılar, nerede insan hakları ve demokrasi savunucuları, nerede Orhan Pamuk, nerede Sezen Aksu ve Hülya Avşar, nerede Yılmaz Erdoğan? Hocalı için seslerini duyamıyorum yoksa ben mi yanılıyorum?
Ey Türk ve İslam alemi! Sizin alicenaplığınız karşısında Batı’nın Endülüs Müslümanlarının, Atilla’nın Büyük Hun Devletinin izlerini nasıl yok ettiğini, Balkanlardan ve Kafkaslardan Türklerin ve Türk görülenlerin nasıl sürüldüğünü unutmayınız.
Eğer ellerine bir fırsat daha geçerse; Alparslan’ın Malazgirt’te, Fatih’in İstanbul’da, Sultan Murat’ın Kosova’da, Kanuni’nin Zigetvar’da, Mustafa Kemal’in Anadolu’da kazandığı zaferin hesabını, mazlum Türk halkını soykırıma tabii tutarak alacaklarını unutmayınız. Tıpkı Hocalı’da yaptıkları gibi.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” özdeyişinde birleşmiş olan Türk Milleti; bilimin ışığında, Batı’nın dini ve emperyalist amaçlarla gerçekleştirmiş olduğu tüm soykırımların ortaya çıkarılması için çalışmalı ve bu yolda sadece Türklerin değil bütün insanlık aleminin mihmandarlığını yapmalıdır.
Bu bizim için insanlık alemine ödememiz gereken bir borçtur. Bunun yapılması gerek soykırımlarda kaybettiğimiz kardeşlerimizin anılarını yaşatmak ve gerekse ruhlarını şad etmek bakımından bizler için kaçınılmaz bir görevdir. Soykırıma uğramış tüm insanların aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor ve hepinizi “Hocalı için adalet” kampanyasına destek olmaya çağırıyorum.