Hicret Günahları Terketmektir

83

 

Hicret; İslam tarihi açısından olduğu kadar dünya tarihi açısından da büyük bir hadisedir. Çünkü hicret, Müslümanların güçlenmesinin ve İslam’ın hızla yayılmasının önündeki engelleri kaldırarak İslam ve insanlık tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Bu öneminden dolayı hicret, Hz. Ömer (r.a.)’in halifeliği döneminde tarih başlangıcı olarak kabul edilmiş ve Hicrî takvim bu hadise ile başlamıştır.

Hicret sözlükte “terketmek, ayrılmak, bir yerden başka bir yere göç etmek” anlamına gelmektedir. Dini bir kavram olarak ise hicret kelimesi Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Mekkeli Müslümanların Mekke’den Medine’ye göç etmelerini ifade etmektedir.

İslam’ın ilk yıllarında, Müslümanlara hayat hakkı tanımak istemeyen ve İslam’ın hızla yayılmasından endişe duyan Mekkeli müşrikler, onlara pek ağır işkenceler yapıyorlardı. Bu baskı ve işkencelere dayanamayan bazı Müslümanlar Allah’a karşı kulluk görevlerini daha rahat yapabilmek amacıyla Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in müsaadesiyle yurtlarını, yuvalarını terk ederek iki kafile halinde güvenli bir ülke olan Habeşistan’a hicret ettiler. Daha sonraki yıllarda (miladî 622)  Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanlar, emniyet içinde olacakları ve huzur içinde inançlarını yaşayabilecekleri emin bir yurt haline gelen Medine’ye (Yesrib) göç ettiler.

Kur’an’da bu kimseler muhacirler olarak anılmış ve Allah’ın onların kötülüklerini örteceği (Âl-i İmrân, 3/195), onlardan razı olduğu, onlar için cennetler hazırladığı (Tevbe, 9/100), onların hakiki mü’minler olduğu (Enfâl, 8/74), Allah katındaki derecelerinin büyük olduğu (Tevbe, 9/20) ve Allah’ın rahmetine mazhar olacakları (Bakara, 2/218) bildirilmiştir. Çünkü muhacirler; imanları uğruna yurtlarını terk etmişler, Allah yolunda eziyetlere uğramışlar, müşriklerle savaşmışlar (Âl-i İmrân, 3/195), mallarını ve canlarını ortaya koymuşlardır. (Enfâl, 8/72) [DİB. Dini Kavramlar Sözlüğü, Sh. 257]

Bütün mal varlıklarını Mekke’de bırakarak göç edip gelen Muhacirlere kucak açan Medineli Müslümanlara da yardım edenler anlamına gelen “Ensar” denilmiştir. Evlerini ve mallarını muhacirlerle paylaşan Ensar’ın gösterdiği yardımseverlik ve fedakârlıklardan Kur’an-ı Kerim’de övgüyle bahsedilmiştir. ﴾Enfâl, 8/72, 74; Tevbe, 9/100﴿

Hicret, Müslümanların inançlarının gereğini serbestçe ve gönül huzuruyla yaşayabilecekleri bir yer bulmak için yaptıkları göç ve bu uğurda katlandıkları zahmetli yolculuğun adıdır. Nitekim hicret kavramı, Kur’an-ı Kerim’de göç etmenin dışında terim anlamına uygun olarak “Allah uğrunda bir yere göç etmek” (Bakara, 2/218; Âli İmrân, 3/195; Nisâ, 4/89, 97; Tevbe, 9/20) anlamına da kullanılmıştır.

Hicret, günahları terk etmek anlamına da gelmektedir. Bir ayet-i kerimede, “Kötü şeyleri terk et” (Müddessir, 74/5) buyrulmuştur. “Hicret iki özellik taşır: Birisi, günahları terk etmek; diğeri ise, Allah ve Rasûlüne hicret etmektir. Hicret, tövbe kabul olunduğu sürece sona ermez. Tevbe de güneş batıdan doğuncaya kadar makbuldür. Güneş batıdan doğunca artık her kalp bulunduğu hal üzere mühürlenir. İnsanlar işledikleriyle kalır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 192) buyuran Hz. Peygamber (s.a.s.) de hicretin bu yönüne işaret etmiştir.

Hicrette esas gaye İslam’ın gönül huzuruyla ve en iyi şekilde yaşanmasıdır. Dinimiz hicret ile haramlardan uzaklaşıp helallere, iyilik ve güzelliklere yönelmeyi hedeflemektedir. Bu husus Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hadis-i şeriflerinde şöyle ifade edilmiştir: “Fitne ve bozgun zamanında ibadet, bana hicret etmek demektir” (Müslim, Fiten, 130) “Gerçek Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir.” (Buharî, İman, 4-5)

Özellikle dinin emirlerini yerine getirmenin zorlaştığı zamanlarda günahlardan uzak kalmak ve ibadetlere sarılmak Müslüman için hicret etmek anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hicret, gizlisi ve açığıyla bütün kötülükleri terk etmen, namazı kılman, zekâtı vermen demektir. Bunları yaparsan bulunduğun yerde de ölsen, sen muhacirsin.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 224)

Hülasa; Müslümanlar için Allah’a kulluk görevlerini yerine getirme konusunda gayret göstermek, bütün çabalarına rağmen bulundukları yerde buna muvaffak olamadıkları takdirde gerekirse dinlerini daha iyi yaşayabilecekleri başka beldelere hicret etmek dinî bir vazifedir.

Bu duygu ve düşüncelerle; 4 Kasım Pazartesi günü idrak edeceğimiz Muharrem ayını ve 1435. hicrî yılbaşını tebrik ediyor; Yüce Allah’tan milletimizin ve tüm İslam âleminin birlik ve beraberliğine, huzur ve mutluluğuna vesile olmasını diliyorum.