Heyhat

127

Şişhane yokuşunda
boynuzu telden ayrılıp troleybüsler
yolda kalırdı her sabah
tıklım tıklım
..
yakası düğmeli gömlekler
vitrinleri süslerken
İstiklal caddesinde
gençliğimin
taze İstanbul günleri
….
boğaz vapurlarının
demli çaylarına yeni yeni alıştığım
para üstü bile beklemeden
bu kaçıncı sürgün
talebeliğime
Harem’den el sallayarak

melbusat torbasında disiplin
tüfek, tesisat
rahat, hazrol, rahat
gurbet üstüne gurbetimin acemi nöbetleri.
ne göl
ne de gül gördüğüm Isparta kışlarında
ser de hüzün
ser de muhtemel aşk
havada ayaz
içtima alanında hayaline uzandığım
deniz öylesi uzak
…..
bir elimde bafra sigarası
bir elimde zarf
avuçlarımı ısıttığım dumanında
tütsülenmişti
mektuplarım, şiirlerim

bilmezdim
ömrün sonbaharı gelecek
bilmezdim saçlarım kar misali.
gün olur
böylesi bir suali cevaplamak var.

divane.
haydi sandığında biriktirdiğin
hülyaları
şiirleri havalandır
….
ne
o eski İstanbul
var şimdi
..
ne de
ihtiyar kaleminle
aşk kokutabilirsin
şiirlerini
Heyhat…