Herkes Biliyor, Uyarmanın Faydası Yok

10

Sadece son on günde olan hukuka aykırılıklar, yargının bir sopa olarak kullanıldığı olaylar için hukuki yorum ve değerlendirme yapmanın bir faydası yok.

“Yalnız ve güzel ülkem nereye gidiyor?” diye kaygılanmamıza yol açan adli, siyasi ve idari kararlar için halkı uyarmaya, yapanları ikaz etmeye de lüzum kalmadı.

Çünkü herkes olan bitenin farkında. Yapanlar bilerek ve pervasızca yapmakta. Destekleyenler hukuka, milli menfaatlere aykırı olduğunu bildikleri karar ve uygulamaları bilerek veya “bizimkiler yapıyorsa bir bildikleri vardır” diyerek destekliyor.

****

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın tutuklanması…

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na peş peşe soruşturmalar açılması…

Gazetecilik faaliyetleri sebebiyle Halk TV’den 4 gazetecinin gözaltına alınış şekli, Halk TV yöneticisi Suat Toktaş’ın tutuklanması…

CHP’nin Esenyurt ve Beşiktaş Belediye Başkanlarının tutuklanması…

TV ve dizi sektörünün önemli ismi Ayşe Barım’ın tutuklanması…

Bolu Kartaltepe’de otel yangın faciası sebebiyle sorumlu kurum bulunamaması, sorumluluğu Bolu Belediyesi itfaiyesine yıkma çabası…

Mezuniyet töreni sonrası “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıyla kutlama yapan yeni mezun en başarılı 5 teğmen ile bunların amirleri olan bir binbaşı, bir yarbay ve bir albayın ordudan atılması…

Bu olanlar hakkında bir hukukçu olarak yorum yapmayı faydalı bulmuyorum.

Gözaltı işlemi için gereken şartlar oluşmadan gözaltına alıp, bir iki gün ve gece süren sorgulamalar, tutukluluk kararı gerektirmeyen durumlarda verilmiş olan tutukluluk kararları için kanunları hatırlatmayı gereksiz buluyorum.

“Masumiyet karinesi, tutukluluğun cezaya dönüşmemesi gereken bir tedbir olduğu” gibi temel hukuk kurallarını hatırlatmayı faydasız buluyorum.

Bir siyasi parti liderinin, belediye başkanlarının, ünlü gazetecilerin, film sektörünün en büyüğü firmanın sahibinin “kaçma şüphesi gerekçesiyle” tutuklanması kararlarına hukuki itirazların bir faydası olabilir mi?

5 teğmen ve 3 subayın ordudan atılmasının gerekçesini “disipline aykırılıkla” izah edenlerin, resmi aracıyla tarikatın mescidine gidip, üniforma üstüne cüppe giyen amirale ne kadar hoşgörülü davrandıklarını herkes bilmiyor mu? Ayasofya’da kılıçla hutbe okuyan DİB’nı alkışlayanların, teğmenlerin kılıçlarından isyan anlamı çıkarmasının yasal bir dayanağı olabilir mi?

Bunun gibi “eşitlik ilkesini” hatırlatmanın da bir faydası yok. Muhaliflerin sorgulanması ve yargılanmasına yol açan eylemlerin aynısını işleyen iktidara yakın olanların “bu suçları” serbestçe işlediğine dair örnekler vermek de hiçbir işe yaramıyor.

Çünkü Leonard Cohen’in dediği gibi, “Herkes biliyor, geminin su aldığını/ Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini/ Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu.”

Bu yüzden ben de “herkes biliyor, bu kararların saikinin hukuki değil, siyasi olduğunu” diye düşünüyorum.

Tıpkı “RTE’nin şiir davası” gibi, “Ergenekon ve Balyoz davaları” gibi, yakın tarihimizdeki diğer “kumpas davaları” gibi yargı sopasının kullanıldığı örneklerin konjonktürel olduğunu, bu atmosfer değiştiğinde bugünün mağdurlarının itibarlarına kavuşacağını öngörüyorum.

Zaten muhalefet partileri de seçimden sonrası için bu sonucu vaat ediyorlar.

***************************

Prof. Dr. İskender Öksüz’ün Teşhisi

Prof. Dr. İskender Öksüz de benim bu ruh halimde olmalı ki “Necaset vantilatöre çarptı” başlıklı yazısında (https://www.karar.com/yazarlar/iskender-oksuz/necaset-vantilatore-carpti-1602684) bakın neler söylüyor:

“Hukuksuzluk yapılır. Ayıplarsın, gösterirsin, tenkit edersin. Kanunsuzluk, pervasızca artar. Kanun sopa gibi, tehdit aracı gibi kullanılmaya başlanır. Sesini yükseltirsin.

Bütün bu ayıplama, tenkit, ses yükseltmenin bir amacı vardır: İnsanlara, vatandaşlarına olan biteni göstermek, senin gördüklerini onların da görmesini sağlamak. Fakat öyle bir paçozluk seviyesi vardır ki oraya erişildiğinde bu gösterme işlevine gerek kalmaz.

Çünkü artık suçlar pervasızca işlenmektedir. Suçluların görülmekten endişesi kalmamıştır:

‘Yapıyorum işte, cesaretin varsa gel de düzelt!’, ‘Aç ağzını da tenkit et bakalım!’

İşte bu noktada artık yazmanın bir yararı yoktur. Herkes olan biteni görmektedir; senin göstermen gereksizdir.

Yükselen bir pislik seviyesi gibi. Çok kötü bir benzetme değil. Şimdilik boğazımızda ve biraz sonra boyumuzu aşıp bizi boğacak olan ve her gün büyüyen, yükselen bir pislik…

İngilizcede, “belli bir ana kadar gizlenmeye çalışılan, kamudan kaçırılan bir kötülüğün nihayet ayan beyan ortaya çıkmasını ifade eden bir deyim” vardır. Bu deyim “b.k vantilatöre çarptı” diye çevrilir.

Prof. Dr. Öksüz naif bir aydındır. Bu deyimin öznesini biraz değiştirerek ve bu deyimden yola çıkarak teşhis ve tespitlerini ortaya koyuyor:

“Necaset vantilatöre çarpınca artık hiç kimse ondan masun değildir (korunamaz). Ahali pislenecektir şüphesiz ama şeyin üreticisi de payını alacaktır, vantilatörün sahibi de…”

“Herkesin payını aldığı bu pislenme”, toplumu bir arada tutan değerleri aşındırıyor.

“Artık ‘kanunlar saygı duyulacak, uyulacak şeyler değil boşluğu bulunacak, sopa gibi kullanılacak oyuncaklardır’ algısının yerleşmesine yol açıyor…”

“Adalet mekanizmasına güven sarsılınca, toplumun içindeki bağlayıcı güç; vatandaşların birbirine güveni de sarsılıyor.”

Bir endişe, korku ve nefret bataklığına sürüklenmişiz. Necaset bir defa değil, her gün vantilatöre çarpıp etrafa dağılıyor. Sonra kendi kendimizi bunun normal olduğuna, telaş edilecek olağandışı bir hâl olmadığına inandırıyoruz…”

Önceki İçerikDünyayı haksızlık yönetiyor, adalet yalnız sahnede var.
Sonraki İçerikAsimetrik Hukuk Düzeni
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.