Biz üç kişiydik;
Recep, Şaban ve ben
Üç imkân.. Üç itminan.. Üç dalgakıran..
Adımız selâm diye yazılmıştı dağlara, taşlara
Boynumuzda hamayıl
Koynumuzda heyecan
Dil zikirde, göz takipte
Ve aşkımız toprağa emanet
Günahlarla kararan ellerimizi
Ay sularıyla yıkar, yunardık
Kevser az uzağımızdaydı
Kâse kâse sunardık
Akşam iftar boylarında çatal – bıçak sesleri
Niyetimize, gayretimize
Sabrımızın siluetine çarpar geçerdi
Paylaşmaktı çorbamız
Tüterdi buram buram
Melekler dırahşan çehreleri seçerdi
Belki bir davul sesinde bulduk onu
Ateş böcekleriyle bir olmuş
Karanlığa mumlar yakıyordu
Bir huzur örtüsü bırakıp tam ortamıza
Sıddık gibi, Faruk gibi
Yıldızlara bakıyordu
Artık savaş kazanmış komutanlar kadar
Emindik, özgüvenimiz tamdı
Kaçıp gittik tükenmişliklerimizden
Nefsin arzuları paramparça
Gerisi tekrar doğmuşluk
Gerisi bir kıvılcım
En ışık saçan yerimizden
Sanki bir aylık panayırdı bu, bitecekti
Bir kutlu kervan gibi sonsuzluğa gidecekti
Oysa takvimler sadık kalmıştı randevusuna
Geçmiş bayramlar gibi
Geleceklere de işaret edecekti
Ey göğe kanatlanma anı,
Ey bire yediyüzler zamanı,
Sen de böyle tek tek yitecek miydin?
Ey onbir ayın sultanı!
Biz üç kişydik.. Üç garip ezan..
Recep, Şaban
Ve ben; Ramazan !