Hayalet Şehre, Hayalperest Başkan Seçimi!

81

Kıbrıs adasında son zamanda adından çok söz ettiren bir bölge var, adı Maraş! 1974 yılından beri yasak bölge.

Çünkü 45 yıl önce adada yaşanan savaş nedeniyle Rumların terk ettiği bu bölgede hayat tamamen yok olmuş, şehir hayalet bir görüntüye bürünmüş durumda!

Evleri var insanları yok…

Böylesine bir bölge için adanın Rum tarafı 25 Ağustos 2019 tarihinde belediye başkanı seçecek! Böylesi bir haber için bu nasıl bir iş denebilir ama gerçek!

KKTC’nin yeni hükümeti Maraş bölgesinin yeniden hayata dönmesi için çalışmalara başlar başlamaz, GKRY bu bölgeye yeni bir belediye başkanı seçileceğini açıklayıverdi! Rum tarafının bu açıklaması ilk değildir. Bu seçim oyununu yıllardan beri oynamaktadırlar!

Amaçları; dünya kamuoyuna bu adanın hala sahibi biziz, bu nedenledir ki, hayalet bir bölge olsa da bu bölgenin belediye başkanını yine biz seçeriz, mesajını vermektir!

Pekiyi, böylesine hayali bir seçim sadece Maraş bölgesi için mi yapılıyor?

Tabii ki hayır! Yıllardan beribenzer bir seçim, KKTC’nin yönetiminde olan Güzelyurt bölgesi için de yapılır. Rumlar bu bölge için de belediye başkanı seçerler.

Verdikleri mesaj hiç değişmez:

Bu bölgeleri 45 yıl önce terk etsek de, oralara mutlaka yeniden döneceğiz… Bu nedendir onları böylesine akıl dışı eylemlere iten!

Şimdi 25 Ağustos’ta Maraş bölgesi sakinleri yeniden sandık başına giderek, bir önceki sözde belediye başkanları vefat ettiği için yeni bir hayalperesti belediye başkanı seçecekler!

Bu sözde seçime 5 Rum partisinin adayı katılıyor. Hangi aday seçilirse seçilsin, Rumların bu noktada yapacağı ilk şey; Maraş bölgesinin kendilerine ait olduğunu sağlamak yönünde siyasi yönden AB ve BM nezdinde yeni adımlar atmak olacak.

Aslında böylesi bir seçimin hiçbir hukuki karşılığı olmadığını GKRY de bilmektedir! Ancak her ne olursa olsun dünya kamuoyuna verilecek mesaj şudur:

”Bu bölgeyi savaş nedeniyle terk etmek zorunda kaldık. Bunun nedeni de Türklerdir. Ancak Maraş bölgesiyle olan bağımız hala devam ediyor. Bu seçim de bu nedenle yapılıyor…”

İşte tam da bu noktada sormak gerekir:

İngiltere’nin ada yönetiminde olduğu dönemde Maraş bölgesinin tapu kayıtlarıyla oynayarak, Osmanlıya ait vakıf mallarının tamamını haksız, hukuksuz bir şekilde Rumların üzerine geçirildiği tarihi belgelerle ispatlanmış iken, Maraş bölgesi üzerinde hala hak iddia etmek ne kadar gerçekçidir?

Varsayalım ki, bu hayali seçimle belediye başkanı seçilen hayalperest başkan, Maraş bölgesinin olmayan belediyesinde nasıl hizmet üretecektir? Maraş’ın yeniden hayata dönmesi için 10 milyar dolarlık bir bütçe gerektiğini hatırlatırsak, bu parayı nasıl bulacaktır?

Her şey bir yana bu süreçte türlü Bizans oyunları oynayarak hala Maraş bizimdir demeye devam eden, bu hayalet şehre hayalperest bir belediye başkanı seçmenin peşinde olan GKRY’ne hak ettiği yanıtı, bu bölgeyi yeniden hayata döndürme kararı alan KKTC hükümeti en yakın zamanda verecektir.

Ancak böylesine olmayacak hayaller peşinde koşan Rum yönetimi ile Eylül ayında yeniden müzakerelerin başlaması için bir araya gelmeyi planlayan KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’nın bu tavrı nasıl yorumlanmalıdır?

Kaldı ki, adadan Türk askeri gitmelidir, Türkiye’nin ada üzerinde garantörlük hakkı olamaz, Türkiye Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarındaki araştırma faaliyetlerine derhal son vermelidir beyanlarıyla öne çıkan, Türkiye’yi AB ye şikâyet ederek, türlü yaptırımlarla köşeye sıkıştırmak isteyen Rum tarafı ile ne görüşülecektir?

1974 yılından sonra Maraş bölgesinin açılması, burada yaşamın yeniden canlanması için Kıbrıs Türk tarafı, Rum yönetimine tam 5 kez anlaşma teklifinde bulunmuş, bu teklifler her defasında Rum yönetimince ret edilmiştir!

Şimdi ama bu defa kesin olarak Maraş’ın KKTC’ce yönetiminin kontrolünde açılması çalışmalarının başlamasıyla birlikte Rumlar yeniden bu hayali seçimi gündeme getirerek dünya kamuoyunun dikkatini buraya çekmenin peşine düşmüşler, hayalet şehre hayalperest bir belediye başkanı seçmeye karar vermişlerdir.

GKRY benzer hayaller ile Kıbrıs adasının kendilerine ait olduğu mesajını ne kadar verirlerse versinler; adada hayaller değil, gerçekler yaşamaktadır.

Kıbrıs adasının gerçekleri bundan 45 yıl önce hayata geçmiş olup, adanın kuzeyinde ayrı, güneyinde ayrı bir devlet vardır. Adanın kuzeyinde 35 yıldan beri yaşayan devletin adı KKTC’dir. Bu devletin ve yurttaşlarının en büyük güvencesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Büyük Türk Milletidir.  Bu gerçek, hiçbir hayalin değiştiremeyeceği kadar açık ve nettir.

Bu nedenledir ki; Rumların hayalet şehir Maraş’a, yeniden hayalperest bir belediye başkanı seçmeleri, gerçeği yansıtmayan bir hayal olarak kalmaya mahkûmdur.

 

 

Önceki İçerikİstanbul – İzmir Otoyolu
Sonraki İçerikKara Sevda
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.