Halkına saygısız yönetimler meşruiyetlerini yitirirler

90

 Demokrasi; tek kelimeyle “KATILIM” dır.

“Temsili Demokrasi” de vatandaş, kendisi adına ülkeyi yönetecek, kendisine “hizmet edecek” vekillerini seçer.

O vekillerin, seçilip işbaşına geldikten sonra asıllarına egemenlik taslamaları demokrasiye de hukuk devleti ilkelerine de aykırıdır.

Hukuk Devleti’nde, “İdarenin YARGISAL DENETİMİ”  olmazsa olmaz temel koşullardan biridir.

Yargı denetimi, o ülkenin Anayasası ve yasalarına göre yapılır.

Yargıya egemen olmaya çalışan iktidar da kendi yasallığını ortadan kaldırıyor demektir!

Yani, demokratik hukuk devletinde “İDARENİN KEYFİLİĞİ” olamaz!

Ne yazık ki, demokrasi kültürü güdük kalmış ülkelerde, bir kez siyasi iktidarı ele geçiren güç, “ben ne dersem o olur!”anlayışında inat eder!

Yaşadığımız 17 Ağustos 1999 deprem felaketi sonrası, o günkü siyasal iktidar, Gündoğdu’da, Kullar’da, Bahçecik’te, İhsaniye’de, Yuvacık’ta, halkın ve Ziraat Odası’nın tüm itirazlarına rağmen, “Birinci sınıf tarım alanlarında” vatandaşın geçim kaynağı olan tarla, bağ ve bahçeleri kamulaştırarak Kalıcı Konutlar yaptı!

Ağaç katliamları yaşandı. Sadece İhsaniye’de 100 bin meyve ağacı kesildi!

3 bin dönümlük arazisinin 2 bin 975 dönümü kamulaştırılan Tepeköy’de halk, “cenazelerimizi gömecek mezar yerimiz bile kalmadı” diyerek, kalan yerlerini de satışa çıkardı!

Siyasetçiler, velinimetleri olan halkın feryadını duymadılar!

AKP iktidarı döneminde,  ALTINOVA‘nın meyve bahçeleri katledildi, inatla tersaneler yapıldı!

Bakan çocukları tersane sahibi oldu!

Adı üstünde “OVA” olan her bereketli toprak vahşice yok edildi!

Uzunçiftlik-Uzunbey’de birinci sınıf tarım topraklarına fabrikalar kuruldu.

Arslanbey merası da böyle katledildi!

Kirazlıyalı’nın güzelim sahili, bir özel şirketin “Özel Liman” ihtirasına kurban edildi. Kanser hücresi gibi yayıldı, büyüdü ve hem sahilin  hem de D-100 trafiğinin canına okudu!

Alikahya’nın en verimli tarım alanları yine sanayiye kurban edildi!

“Yapmayın, kıymayın” diyenlere “vatan haini bunlar, ülkenin zenginleşmesine karşı çıkıyorlar!” diye saldırıldı!

Çocuklarınızı işe alacağız” diye kandırdılar toprak emekçilerini!

Şimdi de sıra Kandıra köylerine geldi!

Toprağı ekip biçerek geçimini sağlamaya çalışan köylülerin elinden o verimli toprakları alıp, “Gıda Organize Sanayii” kurmak istiyor siyasal iktidar.

Köylü; “Topraklarımızı alırsanız biz nasıl geçiniriz?” diye feryad ediyor.

Siyasi iktidarın “MİLLET-VEKİLLERİ” asıllarını ikna etmeye çalışıyor; “Kamulaştırma bedellerini artırırız, çocuklarınızı işe alırız, sanat okulu açarız!” diyorlar!

Köylüler; ” Size, Çal mevkiindeki kıraç toprakları verelim, orada yapın. Dokunmayın topraklarımıza” diyor.

Bayramın son günü, Cuma günü Kayıplar Köyü’nde köylüleri dinledim. En yaşlısından en gencine kadar herkes ” topraklarımızı satmayacağız” diyor.

Çok hisseli kimi toprak sahipleri, ellerine geçecek paranın hayali ile bir miktar satış yapmışlar.

Köylü; “Herkese ayrı fiyat teklif ediyorlar.Toprakları ucuz yollu satın alacaklar sonra sanayicilere yüksek fiyatla satacaklar, bizim sırtımızdan birileri köşe dönecek, birileri de OSB yönetimlerinden tatlı maaşlar alacaklar!Ama bizim sonumuz ne olacak?” diyor.

İzmit’te bir sanayi kuruluşunda çalışan ve emekliliğine iki sene kalan bir vatandaşla konuşuyorum;  “Emekli olunca şehirde yaşayamam. Köyüme gelip tarlamı işlemek, meyve yetiştirmek ya da seracılık yapmak istiyordum. Şimdi, tüm umudum bitti. Bu adamlar hak hukuk tanımaz, alırlar toprağımızı” diyor!..

Sözüm ona, “halkla birlikte yönetmek” vaadiyle “KENT KONSEYLERİ” kuruldu!

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. Maddesinde; “Kent Konseyi, kent yaşamında; kent vizyonu ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, HESAP SORMA VE HESAP VERME, katılım ve terinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.”

İşte, YASA, aynen böyle.

Şimdi, KOCAELİ KENT KONSEYİ Yürütme Kurulu’nu göreve çağırıyorum; YASAL GÖREVİNİZİ YAPIN!

Halklın sesine, feryadına kulak verin.

Kentin hak ve hukukunu koruyun!

Çevreye duyarlılık gösterin!

Siyasal iktidarın temsilcilerine de sesleniyorum;

Kandıra Gıda Organize Sanayi  Bölgesi’ni “halka rağmen” değil, halkın tercihlerine saygılı olarak, tarım dışı alanlarda kurun.

Bu halk, sanayileşmeye ve kalkınmaya karşı değil.

Bu halk, kendisine saygı gösterilmesini istiyor, topraklarını korumak istiyor!

Dünya, açlık tehdidi altındayken, bir karış toprak bile önemliyken, Allah’ın lütfettiği tarım topraklarını yok etmeyin!

Siz, yoktan toprak üretebilen bilim adamı tanıyor musunuz?

Yeter ve insaf; GÜNAHA GİRMEYİN, KUL HAKKI YEMEYİN!..