24 Haziran 2018 seçimleri bir baskın seçimdi. Seçimden yaklaşık bir sene önceden beri birileri seçimlerin erkene alınabileceği ihtimalini ortaya atıyordu. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP kanadından her yetkili böyle bir şeyin söz konusu olmadığını anlattılar durdular.
Sadece İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ısrarla “bunlar 2018’de, 15 Temmuz’un yıldönümünde bir erken seçim yaparlar” diyordu.
AKP’li yetkililer “partimizin temel ilkelerinden biri seçimleri zamanında yapmaktır” diyerek bu iddia ve yorumları reddediyordu.
Ta ki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Türkiye’nin 3 Kasım 2019’u beklemesi bu şartlarda mümkün değil” çıkışını yaptıktan sonra Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin 26 Ağustos 2018 Pazar günü yapılmasını teklif etti.
Bundan sonra tiyatronun yeni sahnesine geçildi. Sarayda bir araya gelip 20 dakika görüşen Erdoğan ve Bahçeli seçimlerin 24 Haziran 2018’de yapılacağını açıklayıverdi.
Bu kararın alınmasında gelmekte olan ekonomik krize yakalanmamak ve İYİ Parti’yi seçime sokmamak, muhalefeti hazırlıksız yakalamak gibi saikler vardı.
Ama konumuz o değil.
Gelişmiş bir demokratik ülkede devleti yönetenler veya muhalefet parti liderlerinden birinin halkı böyle aldatan beyanları ve Batı normlarıyla siyaseten ahlaki olmayan tavırları yakalandığında orada seçmenler bu politikacıları asla affetmez.
Çünkü demokrasilerde en büyük suç halka yalan söylemektir.
Böyle ülkelerde herkes bilir ki, halka karşı dürüst olmayan bir yöneticiye güvenilemez.
“Bir gün gelir, şahsi menfaati için ülkeye ihanet edebilir” diye şüpheyle bakılır.
Ama Türkiye’de sözde Müslüman yazarçizer takımı bile, “seçim savaştır, savaşta hile mubahtır” gibi çok tehlikeli gerekçelerle bu yalanlara meşruiyet sağladı.
Yüzde 98’i Müslüman halkımız bu yalanların faillerini ödüllendirdi.
Şimdi aynı tiyatro yeniden sahneye konuyorsa, sadece bizi aptal ve balık hafızalı yerine koyan politikacıların kusuruna bakamayız.
Kusur halkımızda, yani hepimizde.
**********************************
Af Kanunu
Artık AKP, MHP İttifakı sıradan bir ittifak olmaktan öteye taşındı. Küçük ortak, büyük ortağın verdiği bazı rolleri üstleniyor, kale kapısını açan koçboynuzu görevini yapıyor.
Türkiye’ye “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” denilen tek adam rejimi bu rol paylaşımı ile gerçekleşti.
Bu ikilinin rol paylaşımı ile “beka sorunu” denilerek Türk Milliyetçileri, “milliyetçiliği ayaklar altına alan” zatın muktedir olması için çalıştılar.
Tek adam yönetiminin daha birkaç ayında yaşadığımız ekonomik ve siyasi sorunlardan görüyoruz ki, ülkemizi gerçek bir beka sorunu ile baş başa bıraktılar.
Ege Cansen’in yürek burkan ifadesiyle “Cumhuriyet’i çok sevmiştik. Kısmet buraya kadarmış” diyerek kadere teslim olduk.
O “çok sevdiğimiz Cumhuriyetten kalan son kırıntıları nasıl koruruz?” derdine düştük.
İşte şimdi MHP yine koçboynuzu olarak kullanılmakta ve bir Af Kanunu teklifi gündeme getirilmekte.
Bana göre bu teklif Ak Parti’nin. Ancak Bahçeli halkın affa hazırlanmasında kullanışlı bir unsur.
Erdoğan daha önce birçok defalar yaptığı gibi (Oslo görüşmelerinde, paralı askerlik olayında, Saray’ın yapımında, uçan sarayın alımında ve erken seçim örneklerinde olduğu gibi) gerçeği gizleyecek.
Affa karşı çıkar gibi yapacak.
Bahçeli ise “kader mahkûmları”, “suçluların topluma kazandırılması” diyecek. Halkı af olayına ısındıracak.
Sonuçta, Saray’da 10 dakikalık bir görüşme ve akabinde af gelecek?
***
Kim mi kader mahkûmu dedikleri?
İşte şu suçları işleyenlere “kader mahkûmu” diyorlar:
TCK 188 Uyuşturucu Ticareti, TCK 141-142 Hırsızlık ve Nitelikli Hırsızlık, TCK 158 Nitelikli Dolandırıcılık, TCK 204 Resmi Evrakta Sahtecilik, TCK 220 Organize Suç Örgütü, TCK 106 Tehdit gibi suçlar..
Bu suçlarda ceza alanlara infaz aşamasında 5 yıl indirim yapacaklar.
Kimse öfkeye kapılmasın.
Bizim sistemdeki asli kusur, halka yalan söylemenin maharet sayılmasıdır.
**********************************
Yerel Seçimlerde İttifak Konusu
Yerel seçimlerde kanunen ittifak yapmak mümkün değildir. Ancak milletvekili seçimlerinde son anda çıkarıldığı gibi bir ittifak yasası çıkarılırsa ittifak yapılabilir.
Milletvekili seçimlerinde oynanan tiyatro yine aynı repliklerle sahnede.
AKP ittifak istemezmiş gibi görünüyor. Ama MHP seçmenini ruhen ezerek, kişiliğine güvensiz, aciz bir siyasi kimlik haline getirdikten sonra ittifak yapacak.
Çünkü 3 büyük şehirden ikisini veya üçünü kaybederse iktidarda kalması kolay olmaz. Halen AKP’nin kaleleri olan bazı büyükşehirleri kaybetmek de ağır yaralar açar.
Kritik yerlerde MHP’nin oy desteğiyle kazanmak istiyor.
MHP ise ilk aşamada, ileride pazarlık gücünü korumak için, mevcut belediye sayısını korumayı düşünüyor.
**********************************
MHP, AKP’ye İltihak Eder mi?
Devlet Bahçeli ile Erdoğan belki de mutabakata vardılar. Bahçeli işareti verdi: “Aday çıkartıp belediye başkanlığını kazanamayacağınız yerde bir aday çıkarıp, ‘bizim de adayımız var’ demenin bir manası var mı?”
Bu seçimde İstanbul başta olmak üzere belli başlı bazı büyükşehirlerde ve hatta “MHP’nin kazanması mümkün olmayan” bütün belediyelerde MHP aday göstermeyebilir.
Böylece çoğu “saf ve bakir Anadolu Çocuğu olan” Türk Milliyetçisi MHP seçmenlerini oy pusulasında ampulün altına mühür basmaya alıştıracaklar.
Son seçimlerde Yüzde 11 oy alan MHP seçmeninin yarıdan az fazlası zaten AKP’ye gidip dönmüş olanlar. Tekrar AKP’ye dönmeleri kolay olur.
MHP seçmeninin kalan son sadık kısmını da AKP’ye oy vermeye alıştırabilirlerse final yakındır.
Bir sonraki seçime “böyle zorlamalara ne lüzum var?”, “yeni sistem zaten iki partili bir sistemdir.” Biz de zaten uzun zamandır kader birliği ediyoruz, “fiili durumu hukukileştirelim” denebilecektir.
40 yılı aşan köklü bir parti olan Milliyetçi Hareket Partisi böylece Numan Kurtulmuş’un Has Partisi gibi Ak Parti’ye iltihak edecek. Veya Devlet Bahçeli MHP’nin önemli bir kısmını kopararak Süleyman Soylu gibi Ak Parti’ye sığınabilecektir.
Olmaz olmaz demeyin. Bu ülkede neler olmadı ki…