MHP Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu‘nun CHP’lilerin tepkisine yol açan sözü, partisinin TBMM Grup Başkanvekilliği görevinden alınması ile neticelendi.
Bilindiği gibi, Halaçoğlu TBMM başkanı seçiminde CHP adayı Baykal’ı desteklememe gerekçesi olarak “Deniz Baykal’ı destekleseydik, AKP’nin tabiriyle, inançsız, dinsiz bir partinin adamını seçtik diye bize yükleneceklerdi” şeklinde bir yorum yaptı.
“Halaçoğlu CHP’ye dinsiz dedi” diye haberleştirilen bu sözden böyle bir anlamın çıkarılması aşırı zorlama bir yorumla mümkün olabilirdi.
Medyada çeşitli açıklamalar yapan, sorulara cevap veren Halaçoğlu “üzerine basarak ‘AKP’nin tabiriyle böyle bir şeyle suçlanacaktık’ dedim. Herhangi bir şekilde CHP’nin dinsiz, imansız olduğunu söylemedim. Eğer desteklersek bize karşı da bu suçlamaları yapabileceklerini söyledim” dese de suçlamalardan kurtulamadı.
CHP sözcüleri bu konuda aşırı bir alınganlık gösterdiler ve “kendilerini dinsizlikle suçladığını” iddia ettikleri Yusuf Halaçoğlu’nun özür dilemesini ve istifa etmesini istediler.
Oysaki CHP lideri Kılıçdaroğlu bile Ağustos 2012’de yaptığı bir konuşmada, dindar çevrelerin partilerine karşı mesafeli olduğunu ve “CHP dinsiz parti” dediğini vurgulayarak, bunun geçmişte yaptıkları hatalardan kaynaklandığını söylemiş.
Bu sözün Halaçoğlu’nun ifadesinden çok da farklı olmadığı ortada. Yani bugün CHP sözcülerinin aşırı tepkisi tamamen siyasi bir taktik gereği olmalı.
AKP kanadından Bülent Arınç “bu hatalı pası gole çevirmekte” zorlanmadı. “Hiçbir Ak Parti’linin aklından ne CHP için, ne CHP’nin adayı için böyle saçma sapan bir cümle geçmez” dedikten sonra çok kurnazca bir cümle ile mesajını verdi: “Herhalde Bahçeli gereğini yapar.”
MHP lideri de akabinde, “Herkes ağzından çıkan lafı tartmalı” demişti.
Nihayet Pazar günü MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın tarafından, “MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, görülen lüzum üzerine partimizin TBMM Grup Başkanvekilliğini temsil görevinden alınmıştır” açıklaması yapıldı.
*****
ARINÇ, BU SÖZÜ BİR AKP’Lİ SÖYLESEYDİ NE DERDİ?
Önce hükümet sözcüsü Bülent Arınç‘ın mesela “Bakara makara” diyen bakan hakkında veya CHP’nin kalesi olarak bilinen İzmir için Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in “İzmir dindarlığının irfana ihtiyacı var” sözlerinden sonra “herhalde Erdoğan gereğini yapar” dediğini işiteniniz var mı?
Üstelik kendisinde ilahi vasıflar olduğunu söyleyen AKP’lilere en küçük ikazda bulunmayan, tersine taltif eden, rakiplerini dinden uzak olmakla suçlayan Tayyip Erdoğan’a bir nasihat yaptığına şahit olabildik mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Milletvekili seçimleri kampanyasında HDP’yi Zerdüştlükle suçladığında, “biz de Müslümanız” diyen Demirtaş’ı savundu mu? (Müslümanım diyene -bu Baykal da olsa, Demirtaş da olsa- dinsiz deme hakkımız var mı?)
CHP’yi kastederek “Bunların din ve imandan ne haberi var? Camileri satıp ahıra çevirdiler” dediğinde bir itirazı olduğunu duydunuz mu?
Erdoğan, MHP’li ve Ülkücüler için ‘Bunlar Fatiha’yı bile okumayı bilmez’ dediğinde Arınç niye sustu?
Erdoğan Başbakan ve AKP Genel Başkanı iken “Gâvur İzmir” sözünü söylerken partisi kendisini canla başla savunmadı mı?
Üstelik Ak Parti kadrolarının en tepeden teşkilat temsilcilerine kadar “dinsiz CHP” suçlamasını yaptığını bilmeyenimiz var mı?
*****
İKİ FARKLI LİDERLİK
AKP’nin lideri Tayyip Erdoğan ile mevcut genel başkanı Ahmet Davutoğlu’nun yönetim anlayışı “ne yaparsa yapsın, sadık arkadaşlarını korumak” şeklindedir.
Hele hele bir AKP’linin hatası üzerine rakip parti, görevinden alınmasını isterse asla görevden almaz. AKP’linin özür dilemesi istendiğinde bizzat genel başkan dâhil bütün parti sözcüleri tarafından savunulur.
Buna karşılık MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin yönetim tarzında ise, “ilkeli duruş” diye takdim edilen, küçük hatalara karşı bile aşırı bir hoşgörüsüzlük, “hata yapanın” derhal tasfiyesi söz konusu.
Tabii burada “hata” olarak değerlendirilen hususların kim tarafından “hatalı” olarak değerlendirileceği önemli.
MHP’nin en çok sevilen sayılan değerlerinden olan, Sinan Ogan‘ın milletvekili adayı dahi yapılmaması, partiden ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi; Meral Akşener hakkında Devlet Bahçeli’nin sebebi anlaşılamayan tepkisel ifadeleri ve Yusuf Halaçoğlu‘nun Grup Başkanvekilliği görevinden alınması bu politikanın parti tabanında da yadırganan sonuçları.
MHP ilkeler üzerinde siyaset yapan bir parti. AKP gibi yolsuzluk, usulsüzlük, dini inançları rencide eden davranışlar dâhil her türlü hatayı hoş göremez, savunamaz, yapanları bünyesinde barındıramaz.
Ama bu kadar kolay adam harcama doğru mu?
Dahası rakip partilerin siyasi hesaplarla yaptıkları abartılı tepkiler sebebiyle, medyada bir ismin “fazla” parlamış ve çeşitli makamlara layık görülmüş olması gibi gerekçelerle etkisizleştirilmesi partinin tepkisel kararlar alması anlamına gelir.
Sizin bu özelliğinizi kavrayan rakipler partinizi dışarıdan yönetmeye çalışır.
Bana göre de Yusuf Halaçoğlu’nun bu olaydaki esas hatası kendi konumlarını AKP’nin aleyhlerinde yapacağı kampanyaya göre belirlemiş gösteren bir açıklama olmasıydı. Siz parti olarak kendi açınızdan doğru olanı, ilkelerinize uygun olanı tercih edersiniz. Başkalarına göre tavır belirleyen “tepkisel” kararlar alan bir parti görünümü veren böyle bir açıklamaya lüzum yoktu.
Ancak Yusuf Halaçoğlu’nun aşırı bir zorlamayla “dinsiz CHP” dediği varsayımıyla uyarılması, TBMM Grup sözcülüğünden alınması suretiyle cezalandırılması yani yine tepkisel olan bir karar almak da doğru olmadı.
***
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Milliyetçi Hareket Partisine değer katan çok önemli bir bilim ve siyaset adamıdır.
Bu kadar ucuza harcanacak bir isim olmadığını en iyi MHP yöneticileri bilir.
Din ve dindarlık kavramlarını siyasi malzeme olarak kullanma AKP’nin en iyi becerdiği bir husus. CHP ve MHP ise kişilerin dinlerine, inançlarına ve inançlarını yaşama biçimine karışmayan iki parti.
Ancak din ve dindarlık üzerinden açılan tartışma ile Halaçoğlu gibi bir değerin elbirliği ile etkisizleştirilmesi kamu vicdanını rahatsız etmiştir.