Hakim mi? Hükmeden mi?
Yüksek Siyaset mi? Alçak(ça) Siyaset mi?
Savını Savunanlar mı? Savunmasız Bırakılanlar mı?
İleri ki günlerde yukarıda yöneltmiş olduğum ve bu satırlarda yer veremediğim bir çok sorunun yanıtına şahit olacağımızdan kuşkum yok. Ancak yarınların şahitliğinin, gelecek nesillerimizin kültürel, hukuksal, sosyal, ekonomik vs. olarak çöküşünü engellemeyeceği aşikar.
Anayasa maddeleri, açılım paketleri, başkanlık sistemi, cumhurbaşkanlığı görev süresi, askerlerin durumu, başörtüsü sorunu, özelleştirmeler, özerklik tartışmaları, Misak-ı Milli’nin tartışılması ve benzeri bir sürü çözülmeyi bekleyen, çözüldüğü iddia edilen ve çözülmeye muhtaç duruma getirilen olaylar, kavramlar, yaklaşımlar…
Akşam Gazetesinden Cengiz Kahraman çok güzel bir habere imza atmış.
Haberin kahramanı Ali Atay…
Kendisi İzmir Menemen Adliyesi Hakimlerinden. HSYK üyeliği için adaylığını açıklayan ilk kişi. Tabii ki anayasanın ve yasaların kendisine tanıdığı hakla adaylığını açıklıyor.
Anayasa değişikliğine dair referandumun sonucunun “evet” çıkacağını önceden tahmin ederek seçim çalışmalarına çoktan başlamış.
Sloganları ise hiç de yabancı gelmiyor:
“Ali Atay, demokrasi için aday, demokrasi istiyorsan, Ali Atay’a oy ver.”
“Ali Atay, içinizden, sizden bir aday.”
“Ali Atay, halk adamı.”
“Ali Atay, dürüst aday.”
“7 iyi adam kazansın. Ben olmasam da olur.”
Yaratıcılığın çok da üst düzeyde olmadığı bu sloganlar bana seçim meydanlarında ki siyasilerin kullanmış olduğu sloganları hatırlattı.
Bununla beraber 7 seçim galibi Sayın! Başbakanımız R.T. Erdoğan’ın özlü bir cümlesini de anımsattı. Ne diyordu kendisi, “siyaset yapmak istiyorlarsa, cübbelerini çıkarıp siyasete girsinler.” Ne kadar da haklıydı! bu cümleleri söylerken.
Öyle ya, yasama, yürütme, yargı. Güçler ayrılığı.
Derken bir de ne görelim.
Siyaset meraklısı yargı üyeleri cübbelerini çıkarıp siyasete gireceklerine, Değerli! Başbakanımız, onu destekleyen milletvekilleri ve oy verenleri, değerli oylarıyla yargıya siyaseti soktular.
Nasıl mı?
Adliye siyasetin girmemesini öngören devlet yapımızın son hali ise içler acısı.
Akşam Gazetesinden Cengiz Kahraman haberinin devamında Bahsi geçen HSYK üyeliği seçimlerimdeki olası adayların vaatlerinden bazı örnekleri aktarıyor bizlere:
– Başsavcılıkların etkisinin azaltılması ve özellikle bu adliyenin horozu benim anlayışını kökünden bitirmek için çalışacağım. Ünvansızların maraba yerine konulması konusunda en güçlü muhalefeti ben yapacağım,
– Atamalarda, yani tayinlerde objektif ölçütler getirmek için bütün enerjimle mücadele edeceğim (gücüm yeterse).
– Özellikle hakimlerin ve mümkünse cumhuriyet savcılarının idari görevlerinin tamamen kaldırılması için çabalayacağım.
– İnsan haklarına ve özellikle bağımsız yargı kurallarına aykırı olan terfi sistemini tamamen değiştirmek için mücadele edeceğim.
– Siyasi düşüncesinden dolayı zor durumda bırakılan hakim ve savcıların sorunlarına derman olmaya çalışacağım.
– Atama ve tayinlerin daha şeffaf olması için elimden geleni yapacağım.
– Hakim ve savcıları robot sanan ilke kararları ve mevzuatın yeniden düzenlenmesi için çabalayacağım.
– Kesinlikle siyaseti yargı kurumunundan uzak tutacağım.
– HSYK kararlarının yargı denetimine açılması için bütün gücümle mücadele
edeceğim.
– Hakim ve savcıların başta maaşı olmak üzere özlük haklarının geliştirilmesi ve özellikle de yıpranma payı konusunda son gücümle savaş vereceğim.
– Coğrafi teminatın sağlanması konusunda elimden geleni yapacağım.
– Basit, ipe sapa gelmez konularda soruşturma açılıp da hakim ve savcıları gereksiz rahatsız edecek durumların engellenmesi için elimden geleni yapacağım.
– Hakim ve savcıları, şamar oğlanı gibi her önüne gelenin şikayet etmesini engelleyeceğim, en azından bu konuda çaba göstereceğim, bu konuda mevcut zihniyeti kırmak için elimden geleni yapacağım.
– Özellikle hakim ve savcıları, çoğu zaman çok zor durumda bırakan personel sorununu her yönden (özellikle nitelik ve nicelik bakımından) çözmek için çabalayacağım.
– HSYK’da al gülüm ver gülüm sistemini tamamen kırmak için geliyorum.
– Mücadele ederken acaba sonum ne olur diye düşünmeyeceğim.
– Meslektaşların başvurularını ciddi biçimde yeniden ele almak gerektiği bilinciyle bu konuları HSYK gündemine taşıyacağım.
– Atamalarda ve diğer önemli konularda birilerinin referans olmasını
engelemek için var gücümle mücadele edeceğim.
Bu vaatlerin ve yorumların bir savcıdan veya bir hakimden HSYK’ya seçilebilme adına-uğruna veriliyor olması, gelecek günlerde adliyelerinin seçim meydanlarına çevrileceğinin neredeyse garantisi gibi.
Adliye çalışanları, yargı mensupları, adli kolluk kuvvetleri “de facto” olarak taraf olma, taraf olmayla beraber karşı çıkma- karşıt olma durumuyla karşı karşıya kalacaklardır. Her ne kadar yargı mensupları dışında bahsi geçen kişilerin oy kullanma hakları olmasa da değil birbirine rakip iki hakimin veya savcının, onların himayesinde çalışanların bile birbirleriyle ilişkilerini moda tabirle “demokratik olgunluk” çerçevesinde götürememe ihtimallerini yok sayamayız.
Tüm bu seçim sürecinde sadece bir kişinin bile davasının aksama ihtimalinin, sadece 1 hakim veya savcının bile herhangi bir olumsuzluğa muhatap olma ihtimalinin, sadece bir vatandaşın bile adaletsizlikle karşılaştığını düşünme ihtimalinin gerçekleşmesi durumunda, karşılaşılan durumun “eğitim zayiatı” gibi bir mantıkla değerlendirilmemesi gerekmektedir.
Yol yakınken adliyeleri seçim meydanlarına çevirecek, hakim-savcı odalarını kulis ve propaganda yapma merkezi haline getirecek, davaların gidişatından çok destekledikleri adayların çalışmalarına katılacak, adaletin sağlanmasından çok seçilmeye çalışacak yargı mensuplarına sahip olmak istemiyorsak, deneme – yanılma yönteminin sonunda toplumsal bir pişmanlığı yaşamak istemiyorsak, bugünkü değişikliğin dünkünden daha iyi bir yargı getireceğini düşünmüyorsak yol yakınken tüm gücümüzle her türlü meşru ortamda böylesi bir değişiklin hayata geçmemesi için çaba sarfetmeliyiz. Bu bizlerin geleceğe, gelecek nesillere, bu topraklarda yaşayan insanların geleceğine dair görevimizdir.