Hakîkî  Lezzet

20

     Lezzetin hakikî lezzet olması, ancak zevâl görmeyerek / sona ermeyerek devam eden, yani sürekli olan lezzetlerdir. Çünkü elemin zevali / bitişi lezzet olduğu gibi, lezzetin de zevali elemdir. Hattâ zevalin tasavvuru / düşünülmesi bile elemdir. Evet bütün mecazî / ilahî olmayan aşkların âh u enînleri / ah edip inlemeleri, feryâd u figanları / bağırıp çağırmaları, bu kısım elemlerdendir. Onların bütün dîvanlarında yer alan şiirlerinde yaptıkları ağlamaları, vâveylâ ve feryatları, hep mahbubları / sevdiklerinin firâk / ayrılık ve zevallerini tasavvur etmelerinden neş’et eden / meydana gelen elemlerdendir.

     Evet, pek çok muvakkat / geçici lezzetler vardır ki, zevalleri; daimî acı ve elemleri netîce verdiği gibi, çok elem ve acıların da zevali / sona ermesi; lezîz lezzetlere sebep olur. Lezzet ve nimet ise, devam etmek şartıyla lezzet ve nimet sayılabilir.

Canlıların  Rızıkları

    “Yeryüzünde kımıldanan hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a âit olmasın!” âyet-i kerîmesiyle, rızık Allah’ın taahhüdü altına alınmıştır. Fakat rızık iki kısımdır. Birisi hakikî rızıktır, diğeri mecazî / hakikî olmayan rızıktır. Yani biri zarurî rızıktır. Diğeri zarurî olmayan rızıktır.

     Evet, hayâtı muhafaza edecek kadar gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve zayıflığı, rızkın çokluğuna ve azlığına bakmaz. Denizin balıkları ile karanın patlıcanları buna şahittir. Mecazî olan rızık ise âyetin taahhüdü altında değildir. Ancak çalışma ve kazanmaya bağlıdır.

Dünyanın  Üç  Yüzü

     Dünyanın üç yüzü var.

     Birinci yüzü: Cenab-ı Hakk’ın isimlerine bakar. Onların nakışlarını gösterir. O isimlere, mânâ-yı harfiyle, yani onlar için değil; onların yaratanına bakan ve O’nu gösteren mânâ ve anlamlarına nazar edilip bakıldığında, o isimlere aynalık eder. Dünyanın şu yüzü, Samedanî / her şey kendisine muhtaç olduğu halde, kendisinin hiçbir kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Yüce Allah’ın; okunması gereken ve okunduğunda gereğinin yapılması istenen sayısız mektuplarıdır. Dünyanın bu yüzü gayet güzeldir. Nefrete değil, aşka lâyıktır.

     İkinci yüzü: Âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır. Cennetin mezraası / cenneti kazandıracak olan mahsulâtın ekim yeridir. Rahmetin çiçekliğidir. Şu yüzü de, evvelki yüzü gibi güzeldir. Hakarete / hor görülmeye değil, muhabbet ve sevgiye lâyıktır. 

     Üçüncü yüzü: İnsanın heveslerine bakar. Gafletin gerçekleri örten, saklayıcı perdesidir. Ehl-i dünyanın heveslerinin oyun yeri olan yüzüdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü fâni / fena bulucu ve yok olucudur. Zâil / geçici ve elemli olup, aldatıcıdır.

İnsan  Zayıftır

     İnsan, fıtraten / yaratılışca gâyet zayıftır. Halbuki herşey ona ilişir, onu müteessir eder / üzer. Acı ve elemlere garkeder. Hem gâyet âcizdir. Hâlbuki belâları ve düşmanları pek çoktur. Hem gayet fakirdir. Oysa ihtiyaçları pek ziyadedir. Hem tembel, iktidarsız ve güçsüzdür. Üstelik hayatın yükleri gâyet ağırdır.

     Hem insaniyet onu kâinatla alâkadar etmiştir. Bununla beraber sevdiği, ünsiyet ettiği / alıştığı şeylerin zeval / yokluk ve firakı / ayrılması; mütemadiyen / devamlı olarak onu incitiyor.

     Yine de, aklı ona yüksek maksatlar ve bâkî meyveler gösteriyor. Eli kısa, ömrü kısa, iktidarı kısa, sabrı kısa olmasına rağmen.

     İşte bütün bunlar sebebiyle: “Allah, (ağır teklifleri) sizden hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf olarak yaratılmıştır.” (Nisa Sûresi: 28)

Önceki İçerikKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Neden Tanınmaz?
Sonraki İçerikFiyatları Kim Artırıyor?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.