Hak-Hukuk-Adalet ve Kanuni Sultan Süleyman

123

İnsanların, birbirlerinin haklarına saygılı olarak, bir arada barış ve düzen içinde özgürce yaşamaları gerekmektedir. Bunun için yasalara gereksinme vardır. Ayrıca, olası anlaşmazlıkların çözümü için de hukuk kurallarına ihtiyaç duyulur.

Babil kralı Hamurabi’den (İ.Ö. 1700) günümüze, asırlardan beri, toplum bireyleriyle devlet arasındaki, insanların kendi aralarındaki ve devletlerarası ilişkileri düzenleyebilmek için sürekli yasalar üretilir. Yasalar yenilenir. Çağın gerekleri göz önünde tutulur.

Hukuk, çağdaş ülkelerde toplumsal barışın, yaşamın, hak ve özgürlüklerin, huzurun ve demokrasinin temeli olarak kabul edilmektedir.

Bazı çevrelerce esas gücün, ekonomik gücü elinde tutanların olduğu ileri sürülür. Ancak  günümüz dünyasında izlemekte olduğumuz bazı girişimlerin kaba güç ve silah zorunun felaket ve belalarıyla bölgeleri yaşanmaz hale getirdiği görülmektedir. Yaş, göz yaşı ve sefalet o coğrafya ve etrafını perişan etmektedir.

Yurdumuzda ise 89 yıl önce (23.04.1920) T.B.M.M. açılışı ile eski hukuk düzeninden çağdaş hukuk düzenine geçilmiştir. Cumhuriyet döneminde bir asra yakın süredir daha iyi ve daha uygar yaşama ulaşabilmek için gerekli yasal düzenlemeler yapılmaktadır.

Yakın atalarımız Osmanlı İmparatorluğu döneminde, İslâm Hukuku koşullarına göre devleti yönetirlerdi. Tarihe iz bırakmış adaletli davranışlarıyla, atalarımız insanların renk, dil, din ve mensup oldukları millet farkına bakılmaksızın imparatorluğu yönetmişlerdi.

Osman Gazi devleti kurarken Allahü Teâlâ’nın rızasını kazanmak, milletinin dünya ve ahiret saadeti, huzuru ve refahı için çalışmak en yüce gayemizdir demişti. Diğer padişahlar da bu görüşe uymuşlar ve yönetimlerinde çok hassas davranmışlardır.

Padişahlar, idarecilerin, kadıların ve valilerin adaletten ayrılmamalarına çok dikkat ederlerdi. Padişahlar adalet nameleri, sadrazamlar ise adalet emirleriyle ve yetkililerle denetimlerini sürdürürlerdi.

Bu konudaki başarıları nedeni ve adaletiyle tarihe muhteşem Kanuni Sultan Süleyman sanıyla geçen padişah 7 Eylül 1566 yılında Zigetvar’da vefat etmişti. Cihan padişahının cenazesi Süleymaniye Camii’nin avlusundaki türbesinde toprağa verildi. Cenaze törenine yüzbinlerce insan katıldı. Padişahın cenazesi toprağa verilince (vasiyeti gereği) yanına bir kutu konur. Ancak töreni yöneten din alimleri caiz olmaz diye kutuyu mezardan çıkartırlar. Bu arada kutu yere düşer kapağı açılır ve içinden bazı resmi evraklar düşer.

Hazır bulunanlar evrakların Şeyhül İslam ibn-i Kemal ile Şeyhül İslam Ebussuud efendilerin önemli kararlar için Muhteşem Süleyman’a  verdikleri fetvalar olduğu anlaşılır.

Ebussuud Efendi hünkar elbet Allah’ın huzurunda aklanacaktır. Ya bizler, inşAllah doğru yolda idik der.