(Not: “Her şey” olabilsin
diye, daha önceki tüm yazılı çalışmalarımdan yararlandım.)
·
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri ve Canan Kaftancıoğlu hadisesi:
“İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimlerini CHP’ye HDP
kazandırdı” iddiası matematik mantıktan yoksun, sazanları avlamak için
uydurulan bir şehir efsanesidir. İptal edilen ilk seçimde 16 bin oy farkındaki
HDP katkısı ne kadarsa ikinci seçimdeki 800 bin oy farkına katkısı da o
kadardır. Zafer; seçimin iptali nedeniyle tepesi atan ve CHP’nin nihayet
kazanabileceğini görüp coşup sandıklara koşan tüm İstanbul halkınındır.
Aslında bu iddia kampanyası çok planlı bir şekilde
Canan Kaftancıoğlu tarafından başlatılmıştı.
Hatırlayalım; CHP İl Başkanı olarak CK yapması gereken asgari
bir görevi, sandık tutanaklarını elde etmiş ve oy çuvallarına sahip çıkmıştı.
Burada CHP ve İYİ Partili görevlilerin de büyük katkısı varken CK’nın şahsında
HDP öne çıkarılmıştı. Sanki seçim zaferinin yegâne nedeni buymuş gibi CK iki
seçim zaferinin de kutlama sunumlarında Ekrem İmamoğlu’nun hemen yanında boy
göstererek Eİ’den adeta rol çalmıştı.
Bu durumda Canan Kaftancıoğlu’na bir parantez
açalım. Kimdir bu Canan Kaftancıoğlu, deyip bir habere bakalım:
* CHP İstanbul İl Başkanı Canan
Kaftancıoğlu’nun CHP’nin 97. Kuruluş Yıldönümünde yapılan toplantıda Atatürk adını
kullanmaması dikkat çekti. CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, 9
Eylül günü internet ortamında yapılan Taksim Toplantıları’nın onur konuğu oldu.
Toplantının ayrıntılarını Sözcü yazarı Serpil Yılmaz kaleme aldı. Yazıya göre
Kaftancıoğlu toplantıda yaklaşık 1,5 saatlik bir konuşma yaptı. Konuşmasında
Atatürk’e atfen üç kez ‘Gazi Mustafa Kemal’ ismini kullandı. Kaftancıoğlu’nun
Atatürk dememesi katılımcıların gözünden kaçmadı. Eski Meclis
Başkanvekillerinden gazeteci Uluç Gürkan, Kaftancıoğlu’na “Atatürk adını
kullanmamak tercihiniz mi?” sorusunu yöneltti.
Kaftancıoğlu bu soruya şu yanıtı verdi: “Kişilerin
isimlerinden söz ederken belirli alışkanlıklarla bunların özel atıflarla
kategorize edilmesine karşıyım. Yıllardır kullandığım gibi bu şekilde ifade
etmek, kendimi ait hissettiğim bir ifade olduğu için tercih ediyorum.”
Benim yorumum şu olmuştu: Güzel kardeşim! Asgari bir
kurumsal düşünce, hatta profesyonel anlayış rica ediyorum yahu. Senin İstanbul
İl Başkanı olduğun partinin Kurucu Genel Başkanı, senin ifadenle Mustafa
Kemal’in Nüfus Cüzdanında, Soy Adı hanesinde ATATÜRK yazıyor. O zaman senin
CHP’de ne işin var. Sen HDP’ye gitsene! Tam oraya yakışıyorsun, diyorum ben.
* Yine Canan Kaftancıoğlu; 14 Aralık 2012 tarihli
bir tweet’inde aynen şöyle yazıyordu: “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” gibi bir
sloganı doğru bulmuyorum. Militer bir dil olmasından öte, birey olmanın önüne
geçen bir ifade”
Benim de yorumum şu olmuştu: Hâlbuki “Mustafa
Kemal’in Askerleriyiz” denilince benim aklıma koca şairimiz Nazım’ın, Kuvayı
Milliye Destanı’ndaki bir şiirinde; “Ayın
altında kağnılar gidiyordu / Kağnılar gidiyordu, Akşehir üstünden Afyona doğru”
mısralarında anlamını bulduğu gibi, cepheye kağnılarıyla silah taşıyan Mustafa
Kemal’in askerleri kadınlarımız e adı Kurtuluş Savaşı tarihimize kazınmış,
onlarca kahraman savaşçı ve evlerini silah mermi fişek atölyesine çeviren,
Büyük Ata’mızın Tekâlif-i Milliye (Milli Yükümlülükler) kararlarına uyarak erzakıyla,
çorabıyla, tüfeğiyle, unu, bakliyatı ile Kurtuluş Savaşımıza omuz veren Mustafa
Kemal’in askerleri kahraman Anadolu Halkı gelir. O zaman senin Kuva-yı Milliye’nin
devamı CHP’de ne işin var?! Sen HDP ye gitsene; tam oraya yakışıyorsun, diyorum
ben.
17 Ocak 2018 tarihinde İstanbul İl Başkanlığı devir
teslim töreninde kaydedilen ve yayınlanan videoda sözde Ermeni Soykırımı ile
ilgili sözlerini inkârına karşın Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan videoyu
bizzat kendim deşifre ettim. Bir yerinde aynen şöyle diyordu: “Ermeni soykırımı
vardır diye tutturanlar da, yoktur diye tutturanlar da toplumu ve orada
geçmişteki büyük acıyı görmezden gelen bir zihniyettir.” Tam da HDP’nin
önermeleri..
O zaman senin CHP’de ne işin var; sen HDP’ye gitsene!
Tam oraya yakışıyorsun, diyorum ben.
Bu arada, aklıma geldi; Nazım Hikmet, “Hapisten
Çıktıktan Sonra” şiirinin bir yerinde şöyle diyor:
“ bakkal karabet’in ışıkları
yanmış.
affetmedi bu ermeni vatandaş,
kürt dağlarında babasının
kesilmesini,
fakat seviyor seni, çünkü
sen de affetmedin.
bu karayı sürenleri, Türk halkının
alnına.”
Nazım Hikmet, bu şiiri olayların dumanı henüz
tüterken yazmış. Aynı tezi yani tehcir yolunda Ermeni halkını kıranların Kürt
eşkıyaları olduğunu Dr. Hikmet Kıvılcımlı da öneriyordu. Ben de bu önermeyi bir
doğru olarak kabul ederek kullanıyorum. Benim anlayamadığım şu: Ermeniler bunu
niye hiç dillendirmiyorlar, bu nasıl kirli bir işbirliği böyle?!
Şimdi gelelim HDP’ye.. Muhterem HDP’liler her gün
Tele 1, Halk TV de ekranlara çıkıyorlar. Bunlar, o kadar yumuşak ve dikkatli
tonlarla konuşarak çok güzel barış-demokrasi güzellemeleri ile HDP’yi bir buket
barış çiçeği gibi ekranlardan kucaklarımıza fırlatıyorlar adeta. Ekrandaki
konuklar içinde hiçbir ciddi karşı önermede bulunan, “Hop dedik, ufak at da
civcivler de yesin!” diyen de yok. Neredesin ey Uğur Mumcu!
Ben de buradan diyorum ki: HDP; illegal PKK’nın
legal zemindeki siyasi uzantısıdır. HDP Başkanlarını, Parti Organlarını,
Milletvekili, Belediye Başkanı, Belediye Meclis Üyeleri adaylarını hep Kandil
tayin etmektedir. Bu o kadar çok aşikâr bir durumdur ki hep süregelen bu
iddialara karşın HDP yöneticileri yalancıktan bile hiçbir zaman “Yok öyle bir
şey” dememişlerdir. Bir de şu olasılık geliyor aklıma. ABD’de CİA, FBİ, Ordu, toplamda
Derin Devlet eksenli o kadar çok dizi üretiliyor ki, insanın bunları
seyrettiğinde “Yok artık, böyle bir şey olamaz” diyesi geliyor. Derin Devlet
karşısında ABD Demokrasisi, Başkanlığı yerlerde sürünüyor. Bu filmlere dizilere
niye izin veriliyor ki diye soruyorsun kendine; demokrasi falan diyorsun da
kesmiyor bu seni, başka bir şey olmalı diyorsun, tamam buldum:
Derin Devlet, bu dizi ve filmlere bilerek izin
veriyor; “İşte biz buyuz, herkes haddini bilsin” diyor. HDP de bence PKK’dan
böyle bir güç alıyor gibi geliyor bana.
Bakın, Servet Avcı, Yeniçağ Gazetesi’nde, 25 Haz
2022 de ne yazmış.
“Siz hiç PKK’lı‘ veya PKK’nın
siyasî uzantısı yakıştırmasından rahatsız olan ve bunu açıkça ifade eden
irili ufaklı bir HDP yöneticisi gördünüz mü? Bu konuda açtıkları tek bir hakaret veya iftira dâvâsı
var mı? Meselâ kendilerini terör örgütünün uzantısı olarak suçladığım
için alınganlık gösterip bu yazıdan dolayı bana dâvâ açabilirler mi? Açmazlar,
çünkü bunu bir hakaret veya iftira olarak görmüyor, tam
tersine kemâl-i afiyetle kabul ediyorlar. Milletvekili rozetleriyle terörist
cenazesi omuzlayanlara meşrû siyasetçi muamelesi yapmak,
onları PKK’dan ayrı görmek, sadece bir göz kusuru değil bir beyin kusurudur
aynı zamanda!..”
Bakın Nedim Şener, Hürriyet Gazetesi’nde, 27 Haziran
2022 tarihli yazısında ne diyor: “HDP’li milletvekilleri gülünç insanlar: “HDP,
PKK terör örgütünün TBMM’deki şubesidir, siyasi ayağıdır” diyorum tek bir ses
etmiyorlar; “PKK terör örgütüdür, biz 6 milyon kişinin oylarıyla seçilmiş
siyasi partiyiz, bu size atılan iftiradır” diyerek hukuk önünde haklarını
aramıyorlar ama Meclis’te ‘vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne’ dair
verdikleri namus ve şeref sözünü tutmuyor şeref yoksunları diyorum; 33’ü birden
savcılığa dilekçeyle başvurup cezalandırılmamı istiyor.”