Güzelliklerimiz – Zenginliklerimiz

70

 

Yeryüzündeki milletlerin çoğunun, köklü târihleri ve zengin kültürleri yoktur. Onlarda; milleti meydana getiren fertleri, birbirle­rine yaklaştıran ve kaynaştıran değerler ve güzel günler de yoktur. Târih ve kültür zenginliklerinden, güzel günlerden mahrum olan milletler, insanları birbirlerine yaklaştırmak ve kaynaştırmak için yapay vesileler icat ederler. Anneler günü, babalar günü, kadınlar günü, sevgililer günü, dedeler günü, büyükanneler günü… gibi.

Türk milletinin târihinde, kültüründe, örf ve âdetinde derin manâlı günler, geceler, haftalar ve aylar vardır. Bu güzellikler ve zenginlikler;  takvim yaprakları arasına serpiştirilmiştir. Her biri, insan ömrünün safhalarına ışık saçan pırlantalardır. Millî ve dinî bayramlarımız, hıdrellez, nevruz, Kadir Gecesi,  Kutlu Doğum Haftası, Kandil geceleri ve Mübârek Ramazan ayı… gibi.   Bu pırlantaların kıymetini bilenler, o zaman dilimlerini, batı icâdı günlerle birlikte ve o günlerden

esirgemediği heyecanlarla yaşabilenler ve sevdikleriyle paylaşabilenler… mutlu insanlardır.

Örfüne ve geleneklerine bağlı insanlarımız, millî bayramlarımızın gurur ve sevinci ile, mübârek gün ve gecelerin feyzi ve bereketi ile sık sık ya­kınlaşma ve kaynaşma imkânı buluyorlar.

Kendilerini pozitivist ve materyalist akımlara esir edenler, millî ve manevî değerlerin uzağında kalıyorlar.  Yakınlaşma, kaynaşma, yardımlaşma ve paylaşma için uygun ortam bulamıyorlar. Bulabildikleri ise, senede bir gün ile ve günün belirli saatleriyle sınırlı kalıyor. Kederlerini bölüşerek azaltamıyorlar,  sevinçlerini paylaşarak çoğaltamıyorlar. Böylece; bunalımlı, depresyonlu, stresli ve intihara teşebbüs düşünceleriyle dolu bir ortamın içerisine gömülüyorlar.

Dünyamız globalleşiyor, mesafeler kısalıyor. Ülkeler arasında gerçekleşen askerî, siyasî ve iktisâdî işbirlikleri, kültürel temasları artırıyor. Bu­nun neticesinde millî olması gereken kültürler aşınıyor, deforme oluyor ve yabancı etki ve baskılar altında yozlaşıyor.  Güzelliklerini bilmeyen, yaşamayan ve paylaşamayan insanlar; etki ve baskılara daha kolay ve kısa zamanda boyun eğiyorlar, teslim oluyorlar. Özellikle iletişim araçlarının gelişmesi sebebiyle etkileşimler daha yaygın oluyor.  Evlerimizin içini,  gözbebeğimiz çocuklarımızı bu etkileşimin olumsuzluklarından korumak ve kurtarmak çoğu zaman mümkün olamıyor.

Evlerimizde duş ve banyo sayısından çok televizyon var.  Buna bir de bilgisayar ve internet eklendi.  Bu teknolojik âletlerin imkânlardan elbette yararlanacağız. Aksini düşünmek bile mümkün değil. Fakat insanlarımız vücutlarını en çok günde beş-on dakika temizliyorlar. Beyinlerimiz ise, gazete, radyo ve televizyon ve bilgisayar marifetiyle her gün  (en az)  üç-beş saat müddetle kirletiliyor…

İnsanlarımızın bu baskılardan etkilenmemesi için güçlü bir  moral dirence, ahlâkî ve kültürel  altyapıya sâhip olması gerekir.

35-40 yıl önce aileler, çocukları­nı mecbur kalmadıkça, sokağa göndermezlerdi.  Böylece onları yabancı ve zararlı etkilerden uzak tutmaya çalışırlardı. Şimdi istenmeyen olumsuz­luklar evlerimizin içerisinde, her türlü şiddet hareketleri, feryat figan kavgalar, şiddet içeren senaryolu dizi filmler, hırsızlık, gasp ve intihar olayları;  böylesi olaylar hayatın tâ kendisidir, yaşamak budur… dercesine beyinlere işleniyor. Sık sık tekrarlanan görüntülerin sergilediği hayat tarzı, kimi insanlarımız ve özellik­le çocuklarımız için etkili bir referans kaynağı oluyor. Bu kaynaklar, şuur hâline getirilememiş millî ve moral değerleri aşındırıyor. Öğretmenlerin, anne ve babaların;  körpe dimağlar üzerindeki etkisi çok zayıf kalıyor.

Her milletin temel dinamikleri vardır: Milletler, kendi temel dinamiklerinden güç alabilirlerse… gelişirler, güçlenirler. Gelişen ve güçlenen milletlerde fertler daha huzurlu olur. Milletimizin temel dinamiği millî kültürümüzdür. Türk Milleti, dünyanın en uzun ömürlü devletini, çağının en güçlü milletler topluluğunu bu temel üzerinde ve onun birleştirici-kaynaştırıcı harcı ile kurdu.

Günümüzde bu anlayışa, her zamankinden çok daha sıkı bir şekilde sarılmak mecburiyetindeyiz.

 

 

Önceki İçerikMatruşka Devletler ve Cevaplar
Sonraki İçerikOmurgasızlık
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.