Güzel Ahlak

84

Dinimizde ahlâkın önemli bir yeri vardır. AllahuTeâlâKur’an-ı Kerim’de “(Ey Muhammed) şüphesiz sen yüksek bir ahlâk üzeresin”(Kalem, 68/4)buyurarak Peygamberimiz (s.a.s.)’i güzel ahlâkı ile övmüştür. Peygamberimiz (s.a.s.)  de şöyle buyurmuştur:“Ben ancak yüksek ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”(Muvatta, Hüsnü’l-Hulûk, 8)

Ahlâkın dindeki bu önemli yeri sebebiyledir ki Hz. Peygamber (s.a.s.)  insanları, Allah’ı tanımaya ve yalnız O’na ibadet etmeye çağırırken ahlâkî esaslara uymayı da öğütlüyordu. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Kâbe’yi ziyaret için gelen Yesrib(Medine)lileri Akabe denilen yerde karşılayıp onlara İslamiyet’i tebliğ ettiği zaman şöyle demişti: “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla kimseye bühtan etmemek, iyi işi işlemekte karşı gelmemek üzere bana biat ediniz (yani bana söz veriniz). İçinizde sözünde duran olursa onun ecir ve mükâfatı Allah’ın üzerinedir…”(Buharî, İman,11)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ahlâkı güzel olup da Müslüman olmayanlarla bile ilgilenir, her fırsatta güzel ahlâklı olmayı tavsiye ederdi. Bir defasında “Allah Teâlâ güzel ahlâkı sever”buyurdu. Orada bulunan EbûBurde b. Yenar(r.a.) ayağa kalkarak: “Ey Allah’ın Resulü, Allah Teâlâ güzel ahlâkı seviyor mu?” dedi. Peygamberimiz (s.a.s.): “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir kimse cennete ancak güzel ahlakı sebebiyle girer”buyurdu.(İbn Kesir, el-Bidâye, 11/213)

Gerçekten Peygamberimiz (s.a.s.) güzel ahlâka büyük önem verirdi. O (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Benim katımda en sevimliniz ve kıyamet gününde meclisime en yakınınız ahlâkı en güzel olanınızdır. Sizden en sevmediğim ve kıyamet gününde meclisimden en uzakta kalacak olanlar, kibirli kibirli ağız eğerek gösteriş için lügat parçalayan ve çok konuşan kimselerdir.”(Tirmizî, Birr, 71)

İmanın olgunluğu ahlâkın güzelliği ile ilgilidir. Güzel ahlâk, tam ve olgun imanın belirtisidir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İman yönünden müminlerin en olgunu ahlâkı en güzel olanıdır. En hayırlınız da kadınları için hayırlı olanınızdır.”(Tirmizi, Rıda, 11)

İbadetlerin gayesi, insanı ahlâkî olgunluğa eriştirmektir. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de, namaz ibadetinden söz edilirken: “Namazı kıl, muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.”(Ankebût, 29/45)buyrulmuştur. İslam’ın beş temel ibadetinden biri olan zekât hakkında da: “Onların mallarından sadaka (zekât) al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin.”(Tevbe, 9/103)buyrulmuş, zekâtın insanı günahlardan temizleyeceği ve gönüllerindeki hasisliği de gidereceği bildirilmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) de oruç ibadeti ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:“Kim ki, yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah Teâlâ o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına (yani oruç tutmasına) değer vermez.”(Buharî ,Savm, 8)Bir başka hadisi şerif de şöyledir: “Mümin, güzel ahlakı ile nafile oruç tutup nafile ibadet edenin derecesine erişir.”(Ebû Davud, Edep, 8)

Peygamberimiz (s.a.s.) tarafından ahiret günü kulun amelleri değerlendirilirken, ahlâkın başta yer alacağı haber verilmiştir: “Kıyamet günü mizanda, güzel ahlâktan daha ağır gelecek hiçbir (nafile) ibadet yoktur.”(Tirmizî, Birr, 62; EbûDâvûd, Edep, 8)

Yine Peygamberimiz (s.a.s.) buyuruyor: “Dört şey sende olduktan sonra dünyadaki kaybından sana bir zarar gelmez: Emaneti korumak, doğru söylemek, güzel ahlâk ve helal lokma.”(Et-Tergibve’t-Terhib, III/289)İslam ahlâkının temelini söz, iş ve davranışla başkalarına zarar vermemek, başkalarını incitmemek ve üzmemek teşkil eder. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) Müslümanı tarif ederken “Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selamette kaldığı (zarar görmediği) kimsedir” (Buhari, İman,4)buyurmuştur.

Güzel ahlâktan söz edilirken Peygamberimiz (s.a.s.)’in Kur’an-ı Kerim’de övülmüş yüksek ahlâkından söz etmeden geçmek mümkün müdür? O (s.a.s.), ahlâkını Kur’an’dan almış, bütün iyilik ve güzellikleri kendisinde toplamıştı. Hz. Aişe (r.a.) validemiz, Peygamberimiz (s.a.s.)’in ahlâkının nasıl olduğu sorulduğunda; “O’nun ahlâkı Kur’an idi” demiştir. (Müslim, Müsafirun, 139)