Gücenmek
nedir, niye gücenir insan? Gücenen sadece insan mıdır? Hayvan, bitki, taş
gücenmez mi?
Söz veya davranışından dolayı bir kişiye
kırılmak, darılmaktır; incinmek,
alınmaktır, gücenmek. Bir insanın, karşıdaki
kişinin ona yaptığı veya yaptıkları yüzünden kişide oluşan üzüntü ve
kırgınlıkla karışık bir duygudur. İçinde şiddet ve zulüm anlamı barındıran
“küç-“ kökünden türetilmiş dönüşlü bir fiildir.
Hiç gücendiniz
mi? Nasıl bir davranışta bulundunuz gücendiğiniz kişiye karşı? Gücendiniz de ne
oldu, neyi değiştirdiniz? Meramınızı anlatabildiniz mi gücenerek? Yoksa tavşan
dağa küstü de dağın haberi olmadı mı?
Oldukça insani
ve masum bir eylemdir gücenmek veya çok derin bir haldir güceniklik. O noktaya
gelinceye kadar neler yaşamamıştır gücenik biri? Vefasızlık, nankörlük, iftira,
küçümseme, hakaret, anlayışsızlık köprülerini sabırla geçmiştir. Bu köprüler
onu, sabır taşını çatlatarak güceniklik meydanına getirmiştir.
Gücenme eyleminde, gücenmeye sebep olan kişi ve gücenme duygusunu yaşayan
olmak üzere iki taraf vardır. Dıştan gelen bir sadmeyle gerçekleşir güceniklik.
İçe kapanır insan. Tepkisi, kırgınlıktır, incinmektir belki de buğzetmek, lanet
okumaktır.
Varlık sebebini “kötülükten men etmek, iyiliği emretmek” diye izah
edenlerin kader yolculuğunda mutlaka bir gücenmek durağı yer alır. Kimisi bu
durakta çok kalır, kimisi İsra suresi 13. ayette “Biz her insanın kaderini
kendi çabasına bağlı kıldık.” ve İnşirah şuresi 7. ayette “O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul.” buyrulduğu gibi emek yoğun
yolculuğuna devam eder.
Annesin, çocukların için saçını süpürge ettin; babasın, gece gündüz
çalıştın, yemedin yedirdin; öğretmensin, kendini öğrencilerine adadın;
patronsun, gerçek patron en çok çalışandır diyerek işçilerinden daha çok
çalıştın, ancak onlar kadar kazanamadın; yöneticisin, sana tabi olanların
mutluluğu için bütün zevklerden ve güzelliklerden mahrum bir hayat yaşadın;
tüccarsın, kar etmediğin ticarette bile tamahkârlıkla suçlandın; bunların
karşılığında bir teşekküre bile layık görülmemişsen yaşayacağın duygunun adı,
kırgınlık; karşılaşacağın değerbilmezliğin, nankörlüğün, iftiranın sonucu,
güceniklik olacaktır.
Gücenmek, bir bakıma, insani zaaftır, insanı eksik tanımaktır. Gücenmek,
beklentinin gerçekleşmemesiyle oluşur. Beklentiye girmek, beklenen teşekkür
bile olsa, biraz çıkarcı olmaktır.
Düşünce ve ruh dünyasında kemale eren insanlar, gücenmekten kaçınırlar.
Bilirler ki kendisine gücenilen varlık nankördür, kusurludur, fıtratının
gereğini yapmıştır. Yine bilirler ki, gücenen kişi güceniklik göstererek iyi
niyetindeki samimiyetini, beklentisizliğini, yüksek olgunluğunu lekelemiştir.
İnsan, kendisine emek verdiğine, sevdiğine gücenir. Gücenilen insan
olmak, birilerinin sevgi dünyasında, zihninde, gönlünde yer etmektir. İnsanız,
birilerine karşı haksızlık, değerbilmezlik yapmış olabiliriz. Gücenmemek,
insani olgunluksa, gücendirmemek de insani bir maharettir; rikkat, feraset
gerektirir; insan gerçeğinin cevheri olan duygu dünyasını bilmeyi gerektirir.
“Dal rüzgârı affetse bile dal
kırılmıştır bir kere.”, “Kırdıysa; sessiz kal. Sessizliğinden kırıldığını
anlamıyorsa onsuz kal.”, “Yaşarken kıymetim
bilinmemişse dost olup kalbime girmemişse severek yüzüme gülünmemişse neyleyim
ölünce gözyaşını?” veciz dizeleriyle gücenmenin, kırgınlığın insan hayatındaki
önemini vurgulayan şairlere katılmamak mümkün değil. Kısa ömrümüzde
gücendirmekten ve gücenmekten kaçınmalıyız. Yaydan fırlatılan ok, bir daha geri
dönmüyor. Mutlaka güceneceksek, eylemimiz, ses getirmeli, karşı taraf için ders
olmalı; eğitim değeri taşımalı. Gücenen kişi de kararlı olmalı, yuvarladığı
taşın gürültüsüne dayanmalı. En güzeli, insan, ne gücendiren ne de gücenen
olmalı.
Gücendirmek ne
kelime
Gücenmemek asıl
gaye
İnsanın olduğu
yerde
Bataklar
gülistan olsun