Gönül İnsanı, Günümüzün Dervişi Doktor Şefik Hoca (Postalcıoğlu)

104

Kendisini 1981 yılında Ankara Numune Hastanesi’nde, bir hastasından kaptığı Hepatit B hastalığının tedavisinde ki hekimliğini yaptığım dönemde, tanımıştım. Hastalığına rağmen güler yüzü, hoş sohbeti, çevresine faydalı olma ve yük olmama gayretindeki titizliği ile meslektaşlıktan dost ve arkadaşlığa giden  bir hatıramız vardır. Kendisi gibi nazik ve zarif eşi Zeynep Hanımı da kliniğimizin kapalı klinik (ziyaret yasaklı) olması sebebiyle tanımıştım. Eşine olan sevgisi ve ona sağlıkçı kimliğinin de verdiği bilgi ve görgü ışığında bu hastalığını şifa ile atlatmasında yardımlarını güzel hatıralar olarak unutamam. Daha sonra önce ben ve müteakiben Dr. Şefik o günkü adıyla İzmit SSK Hastanesi (şimdi ki Seka Hst.) ‘ne mecburi hizmet yükümlüsü olarak atandığımızdan bu arkadaşlığımız ailelerimizi de kapsayacak şekilde otuz yıldır sürmektedir.

Hekimliğini örnek alınacak şekilde yapardı. Hiçbir zaman hastalarına kötü davranmaz, hastaları arasında ayrım yapmaz, muayenehanesinde gördüğü ve sorumluluğunu aldığı hastaları ile hastanesinde ki hastaları arasında farklı davranmazdı. Biliyorum ve şahidiyim ki hastane polikliniğinden yatırdığı ve ameliyatını yaptığı altı bine yakın hastasından hiçbir ek bir ücret almamıştır. Her bir hastasının pansumanı, ilaçlarının nasıl kullanılması gerektiği noktasına kadar titizlikle ilgilenir onların memnuniyeti ve iyileşmesi mutluluğunu önemserdi. Boynundan eksik etmediği kravatı ve her zaman dikkat ettiği temiz kıyafeti ile gülen bir yüz, ısrarcı ve kararlı bir tutumla zor da olsa muayenesini tamamlar hastalarını bilgilendirirdi. Bu babacan hekimliği yanında bir halk eğitmeni tarzı ile daha iyi bir insan, daha sorumlu bir vatandaş olunması yönünde ki bilgilendirmeyi de bir vazife bilirdi. İnanıyorum ki meslektaşlarımızın yüzde otuz yüzde kırkı bu özellikte olsaydı, mesleğimiz ve meslektaşlarımız için özgün ve lüzumlu bir çalışma şekli olan muayenehane hekimliğinin kaldırılmasına giden ‘tam gün yasasına ‘ ihtiyaç olmazdı.

Dr. Şefik Hoca yalnız hekimliği ile yetinen biri değildi. Kültür ve sosyal olaylara ilgi ve katılımlarıyla hayatını dopdolu kılmıştır. İzmit’e geldiği günden itibaren ek bir şeyler yapmaya çalışmıştır. Çok sevdiği Türk Müziği ile ilgilenmiştir. İl Kültür Müdürlüğü bünyesinde doksanlı yıllardan günümüze kadar önemli çalışmalar yapmıştır. Kendisi için Türk Müziği’ne katkı veren bu çalışmalar vazgeçilmez bir görev ve hizmet idi. Yılda birkaç kez yaptıkları konserler şehrimiz insanı için nefis sanat ziyafetleri olarak unutulmayacaktır. Bu alanda ki arkadaşları için fedakâr bir önder, yetkili amirler için ise iyi şeyler yapmaya çalışan gayretli bir İzmit beyefendisidir. Türk Tasavvuf Musikisi’ne verdiği katkılar da kendisini tanıyan din adamı arkadaşları için unutulmaz hatıralar olarak anılacaktır. Bu özelliği ile toplantıların ve grupların aranılan bir siması idi. Cebinde taşıdığı gerek Türk Sanat Müziği gerekse Türk Tasavvuf Musikisi eserlerinden parçaları, arkadaşlarıyla beraber söylemek kendisi için bir zevk orada bulunanlar için de beklenen ve o günü güzel kılan davranışlarıydı.      Kocaeli Aydınlar Ocağı içinde ki faaliyetleri, Kocaeli Tabip Odası çalışmaları, İzmit Kızılay Derneği çalışmaları kendisi ile birlikte bir şeyler yapmaya çalıştığımız, şehrimize faydalı olma gayretimizde ki hatıralarla doludur. Şimdi geriye dönüp baktığımda bunların ne kadar önemli ve faydalı olduğunu daha iyi anlıyorum.

Kendisi son zamanlarda Kocaeli de yaşayan Afyonlulara yönelik (ata memleketi Afyon’dur) çalışmalar yapmıştır. Burada da hedefi bu hemşerileri ile beraber sosyal sorumluluk çerçevesinde şehrimize daha faydalı olmak, onlarla beraber güzel şeyler yapabilmekti.        1995’ten itibaren önce SSK hastanesinde başhekim muavini olarak daha sonra Kocaeli Devlet Hastanesinde başhekim olarak sağlık yöneticiliği yapmıştır. Kurumlarının daha iyi, daha kaliteli, daha çok hizmet vermesi yönünde ki niyet ve gayretleri sağlık camiamızın bildiği hususlardır. Kocaeli Devlet Hastanesinin bünyesinde ki Onkoloji hastanesi biriminin şekillenmesinde iyi bir bürokrat olarak önemli katkıları olmuştur.                                                                   Yöneticiliğinde devletin parasını kendi parası gibi özenle koruyup en uygun şekilde harcama ve hizmetin standardını daha iyi hale getirme düşüncesinden hiç taviz vermemiştir. İnatçı ve ısrarcı tavrı şaşırtıcı derecede idi. Yoğun çalışma temposu, yöneticiliğin getirdiği stres, kilosunun da getirdiği risk şartları onu 2006’da ağır bir kalp krizi ile karşı karşıya bırakmıştı. Bu ağır kalp krizinden sonra sağlığına kavuşmasına müteakiben yöneticilikten istifa edip hekimlik ve sosyal hayatında ki hizmetlerine bugüne kadar devam etmiştir.

Dr. Şefik kardeşim bütün bu çalışmalarını sanki bir derviş misali hep iyilik ve faydalı olma yönünde yürütmüştür. İnsanlara her durumda sevecen ve verici olmak onun unutulmayacak karakteriydi. Şefik hocamızın sağlık hususunda ki dikkatsizliği maalesef kendisini ve dostlarımızı ağırladığım bir iftar sonrası yeni bir kalp krizi geçirmesine götürdü. Her türlü tıbbi müdahalenin kendisine yapılmasına rağmen yoğun çalışmanın getirdiği yorgun kalbi bu krize dayanamadı ve maalesef kendisini kaybettik. Dinen önemli olan kadir gecesinde namaza giderken olan bu kriz, ayrıca 26 Ağustos gibi Türk tarihinde Malazgirt Zaferi ve Afyon’un kurtuluş gününe denk gelmektedir. Kendisini kaybettiğimiz  bu günün dini ve milli özellikte olması da bizim için ibret alınacak hikmetlere sahiptir inancındayım.

İzmitlilerin Dr. Şefik kardeşimin cenazesine gösterdiği ilgi her zaman rastlanılamayacak şekilde olmuştur. Fevziye camiini dolduran, toplumun her kesiminden gelen cemaat kendisinin ‘ şu gök kubbe de hoş seda ‘ bıraktığının en güzel işaretiydi. Ailesine ve dostlarına acılarını azaltan bu ilgi ve muhabbet halkımızın iyiye ve güzele olan gösterdiği bir vefa timsalidir. Yerel gazetelerimizin bu kayba olan ilgisi de ayrıca bir takdir konusudur. Örnek alınacak yönleri çok olan bir hayat yaşamış olan Dr. Şefik kardeşimin aile ve yakınlarına Allah ‘tan sabır diliyorum.  

Allah rahmet eylesin, mekânın cennet olsun…