Gönlümdekiler ve Ötekiler

88

Sözün ve kalemin ustası Yavuz Bülent Bâkiler’in ‘Hâtıralar Işığında Cumhuriyet Târihi Okumaları‘ serisinin 2. kitabı olan ‘Gönlümdekiler ve Ötekiler‘ isimli eseri, 13 X 21 santim ölçülerinde, 223 sayfa hacimle 2013 yılında yayınlandı.

Kitap; 9 Şubat 2012 târihinde Rahmet-i Rahman’a yolcu ettiğimiz büyük tarihçi ve kültür adamı Yılmaz Öztuna’nın, Yavuz Bülent Bâkiler’i takdim etmesiyle başlıyor.

Bâkiler’in, ‘Söze Başlamadan Önce‘ başlıklı 4 sayfalık yazısı, tam bir manifesto özelliği taşıyor. Yazar bu sayfalarda coşkun bir heyecanla, Türk milleti için gönlünde beslediği ve bedeninden taşacak kadar büyüyüp gelişen karasevdayı, Türk yurtlarına olan bağlılığını, vatan sevgisinin kökenini anlattıktan sonra eserinin adı ile ilgili açıklamalar sunuyor. Diyor ki:

‘Ben kimseyi ötekileştirmem. Tanıdığım, bildiğim bir takım insanlar var ki onlar, milletime karşı gizli bir düşmanlık duyarlar. Onlar kendilerini Türk milleti karşısında ötekileştirmişlerdir. Gönlümdeki Türkçe ile yani milletimin dili ile değil, ‘öteki Türkçe’ ile konuşurlar ve yazarlar. Onlar Türk milletine değil, Marksizm’e gönül vermişlerdir. Bu sebeple benim için de ‘ötekilerdir.

Bu kitap, sadece bu bölüm için, alınmaya ve okunmaya değer. Sapla samanın, sadakatle ihanetin birbirine karıştığı bir dönemde, dostla düşmanın kim olduğunu bilmek isteyenlere şaşmaz bir rehberdir.

Diğer sayfalarda Sultan Vahdettin Han’dan Celal Bayar’a, Tevfik İleri’den Necip Fâzıl’a, Ahmet Kabaklıdan Kâzım Karabekir Paşa’ya, Sâmiha Ayverdi’den Ergun Göze’ye,  Nejdet Sançar’dan Fethi Gemuhluoğlu’na. yazarın gönlündeki 27 kişi özellikleriyle tanıtılıyor, ötekiler ise Türk’e ait değerlere karşı çıkan fiil ve yazılarıyla teşhir ediliyor.

Merhum Altan Deliorman’ın ifadesiyle; şair, edip ve hatip olan Bakiler, aynı zamanda Türklüğün ve Türkçenin Alperenidir.

Yavuz Bülent Bakiler; nerede yaşıyor olursa olsun Türk’ün derdiyle dertlenip kahırlanan, sevinciyle çocuklar gibi sevinip coşan bir duygulu insan. Türk’e, Türk’e ait her ne varsa ona, kem gözle bakan, kem söz söyleyen herkese bütün heybetiyle kükreyen arslan yürekli, görkemli bir yavuz insan…

O, hüzünlerin adamıdır. Ahmet Kabaklı ağabeyinin ardından hissettiklerini, satırlara şöyle intikal ettiriyor:

‘Halsizim, elsizim, dilsizim, çaresizim. Çünkü ağabeyim beni yetim bıraktı. Hep elimden tutan, hep bana yer gösteren, yol gösteren ve beni benim neslimi en iyi anlayanlardan biri de oydu. Şimdi sahipsiz, şimdi isimsiz kalmış gibiyim.

O. Henri’nin meşhur ‘Son Yaprak ‘ hikâyesini bilenler, beni daha iyi anlayacaklardır. Ahmet Kabaklı, bizim soy sop, ilim irfan ağacımızın güzel yapraklarından biriydi. Diğer yaprakları ecel rüzgârı birer-ikişer düşürüp savurmuştu. Bir dal üzerinde tek başına kalıvermişti. Gözüm daima O’nun yaprağına takılmıştı. Kalp ameliyatından beri gözüm hep üzerindeydi. ‘Kopmasın ‘ diye dua ediyordum. Ah ne yazık! Dualarım kabul olmadı ve benim ‘son yapraklarımdan’ biri daha koptu.

Biliyorum ki ölüm yok olup gitmek, bitmek değildir.

Biliyorum ki ölüm yeni bir dünyaya doğmaktır. Biliyorum ki ölümden dönüş yoktur.

Hiç kimse bana teselli sözleri söylemesin. Ben ağabeyimi kaybettim. Lügatlerimizde ana-baba-ağabey vefatını unutturacak birkaç kelimemiz keşke olsaydı.

Biliyorum ki O’nun hiçbir dostu yoktu vatanımızın ve milletimizin dostları hariç.

Biliyorum ki O’nun hiçbir düşmanı da yoktu. Vatanımıza ve milletimize düşman olanlar hariç.

Ahmet Kabaklı ağabeyim tam bir Türkmen beyi olarak yaşadı: Doğru dil, doğru din, doğru tarih şuuruyla yaşadı ve yazdı.

Yıllardan beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muzda birtakım hain güçlerin tutuşturdukları yangın, o bölgelerde Ahmet Kabaklı çapında hocalarımızın ve idarecilerimizin bulunmamasından büyüdü. O’nun Diyarbakır Lisesindeki edebiyat öğretmenliği bile başlı başına bir ibret destanıdır.

Ahmet Kabaklı gibi hocaların Diyarbakır’da vazife gördüğü yıllarda, o bölgede neden huzur ve güven vardır? Sonra ne olmuştur da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muz bir hiç yüzünden kan ve gözyaşı deryasında kavrulmaya başlamıştır?

Her nefis elbette ölümü tadacaktır.’ Ölüm elbette mukadderdir. Ama hiç olmazsa bu büyük kayıplarımızın ardından oturup düşünebilsek ve ‘O güzel atlara binip gidenler ne söylemişlerdi, ne yapmışlardı, ne yapmak istemişlerdi ?’ diye kıssalardan hisseler çıkarmaya çalışsak.’

Ağız boşluğunda oluşan sesler, dinleyenin bir kulağından girer, diğerinden çıkar ve kaybolur. Gönülde oluşup ağızda ses bulan cümleler ise hafızaya ve gönüle yerleşip kalır. Aynı durum, yazı için de geçerlidir. Aziz insan Bakiler; gönül insanı, duygu insanı, kudretli kalem… Söyledikleri, yazdıkları hep gönülden… Onun için unutulmaz, onun için değerli.

Tanıyanlar bilirler: Ahmet Kabaklı için yazdıkları, Sevgili Bâkiler için de aynen geçerlidir.

O, hak edene dersini verirken de muhteşemdir: Bakınız dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e nasıl ders veriyor:

‘2000 yılının ilk haftasında New York’ta, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na mensup 105 devlet başkanı bir araya gelmişti. O toplantıda Ermenistan Devlet başkanı Koçaryan söz alarak, bir saat boyunca durup dinlenmeden yalanlarını sıralamış, bizim 1915 yılında, bir milyondan fazla Ermeni’yi öldürdüğümüzü iddia etmişti. Bütün devlet başkanlarına çok tesirli olmuştu.

Koçaryan’dan sonra kürsüye dâvet edilen Ahmet Necdet Sezer; sâdece beş kelimeyle cevap verip yerine dönmüştü: ‘Bu meseleyi tarihçilere bırakmak lazım.’  Sayın Sezer, Ermeni meselesi hakkında hiçbir şey okumadığı, bilmediği için konuşamamış, dolayısıyla milletimiz ve devletimiz aleyhinde meydana getirilen havanın pekişmesine sebep olmuştur.’

Yavuz Bülent Bâkiler’in kâh yapay küçük bir çavlandan nazlı nazlı ve belli belirsiz bir şırıltıyla, kâh Manavgat veya Düden şelalelerinden dökülen sular gibi akıcı Türkçesinden tadımlık bir bölüm:

‘Edebiyatın millet hayatındaki önemini anlatmak kolay değil. Evvelâ edebiyatın temel malzemesi dildir. Dil varlık sebebimizdir. Olmazsa olmaz şartlarımızdandır. Kalabalıkları, bir millet şuuru etrafında birleştiren temellerden birisi dil, ötekisi dindir. Din sevgili peygamberimizin ifadesiyle ‘Güzel ahlâktır.’

İşte biz insanlara ‘güzel ahlâkı’ ancak dille anlatabiliriz. Müspet ilimlerin ahlâk gibi, nasihat gibi, insan sevgisi, vatan-millet sevgisi, helâl-haram, sevap-günah gibi gayeleri, endişeleri yoktur. Bu duyguları biz edebî eserlerle ortaya koyabiliriz. Suyun sıfır derecede donduğunu, yüz derecede kaynadığını, fizik ilmi deneylerle bize gösterir. Ama fizik ilmi soğuktan donmak üzere, sıcaktan yanmak üzere olan insanlara yardım etmeyi bize telkin etmez. Biz insanlara karşı hoşgörülü olmayı, kabalıklardan, zulümlerden uzak durmayı, vatanımızı, milletimizi, devletimizi, bayrağımızı sevmeyi edebî eserlerden öğreniyoruz.

*   *   *

Asker ordumuz 1453 yılında İstanbul’u fethetmiş. İyi! Güzel! Mükemmel! Muhteşem bir kahramanlık! Kültür ordumuz da bu mübarek ve mukaddes beldeyi 1453 yılından beri bize sevdirmeye çalışmış. Ancak biz millet olarak kültür ordumuzun bu şiir yüklü eserlerini yeteri kadar okuyamamışız. Hatta hiç okuyamamışız. Vatan toprağımızı yeteri kadar sevememişiz ve İstanbul’un eski güzelliğini yer yer cehaletimiz, kabalığımız, ihtirasımız yüzünden boğazlayıp durmuşuz.’

Yavuz Bülent Bâkiler; şiirde ve nesirde kendine has üslubu, hitâbette kusursuz telaffuzu ile edebiyat ve fikir dünyamızda, alın ve akıl teriyle ihtişamlı bir yer edinmiş müstesna bir yazarımızdır. Yazdıklarında ve söylediklerinde samîmi ve inandırıcıdır. O’nun gönlünde yer edinenleri tanıyınca siz de onlara gönlünüzde yer vereceksiniz.

YAKIN PLAN YAYINLARI:

Cumhuriyet Mahallesi, Halaskârgazi Caddesi, Nu: 97-7 Osmanbey, Şişli – İstanbul. Telefon: 0.212-458 20 22 / Belgegeçer: 0.212-458 20 77 e-posta: bilgi@yakinplan.com.trwww.yakinplan.com.tr

 

YAVUZ BÜLENT BÂKİLER

23 Nisan1936 tarihinde Sivas’ta doğdu. Ataları Azerbaycan’dan Türkiye’ye göç etmişlerdir. İlk ve ortaokulu Sivas’ta, liseyi Sivas, Gaziantep ve Malatya’da, Hukuk Fakültesi’ni 1960 yılında Ankara’da bitirdi.

 

Çalışma hayatına, Metal-İş Federasyonu’nda Eğitim ve Araştırma Müdürü olarak başladı. TRT Ankara Radyosu Merkez Program Dairesi Başkanlığı’nda raportörlük, Kısa Dalga Yayınlar Müdürlüğü’nde program yapımcılığı ve Kültür Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcılığı,  Sivas’ta avukatlık, Başbakanlık Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı’nda hukuk müşavirliği, Başbakanlık müşavirliği yaptı. 1992 yılında emekli oldu.

 

Şair, yazar ve fikir adamı Bâkiler’in sanat hayâtı mahallî dergi ve gazetelerde yayımladığı şiirlerle başladı. Fakültede okuduğu yıllarda Kopuz Dergisi’nin yazarları arasında yer aldı. Daha sonra Orkun Dergisi’nin yayın müdürü oldu. 1964′ten sonra şiirlerini Hisar Dergisi’nde yayımladı. Çeşitli gazete ve dergilerde makaleler yazdı.

 

Millî şiirimizin biçim ve muhteva özelliklerini şiirlerinde görmek mümkündür. Memleket meselelerini, bu memleketin insanına olan içten sevgisini, yaşayan Türkçe ile ve rahat, aydınlık bir üslûpla anlatmıştır. Bu bakımdan Ârif Nihat Asya’nın yolunu devam ettiren şâirlerden sayılabilir. Tarihçi-Yazar Yılmaz Öztuna Yavuz Bülent Bâkiler’den; ‘Türkçenin Büyük Savunucusu‘, Altan Deliorman; ‘Güçlü ve Yüksek‘, Emekli Vali-Şair Rıza Akdemir; ‘Türk Dilinin Işıklı Bayrağı‘, Prof. Dr. Abdurrahman Güzel; ‘Türklük Âşığı‘, Aydil Erol: ‘Türkçemizin Ustası‘ Olcay Yazıcı; ‘Aşkın ve Anadolu’nun Şairi‘, Ahmet Kabaklı; ‘Türk’e ve İslam’a, Turan ve Anadolu’ya dönük sevgi ve düşünce adamı‘, Prof. Dr. Mehmet Kaplan; ‘Anadolu insanının gerçeğini derinden yaşayan…’ Yahya Akengin; ‘TRT çöllerinde bir vaha ‘ sözleriyle bahsediyorlar.

 

Sivas’ta siyâsetle ilgilendi. Adalet Partisi’nin il başkanlığını yaptı, milletvekili adayı oldu.

 

YAYINLANMIŞ ESERLERİ

Şiir kitapları: Yalnızlık (1962), Duvak (1971), Seninle (1986), Harman (2000).

Antolojileri: Şiirimizde Ana, Sivas’ta Şiir.

Gezi notları: Üsküp’ten Kosova’ya, Türkistan Türkistan. Azerbaycan Gönlümde Bir Şahdamardır.

İncelemeleri: Âşık Veysel, Elçibey, Mehmet Akif’te Çağdaş Türkiye İdeali, Sözün Doğrusu 1-2, Sevgi Mektupları, Gidenlerin Ardından, Ârif Nihat Asya İhtişamı, Muhsin Başkan.

Diğer Eserleri: Tabuları Yıkmak, Unutamadıklarım, Kılıçlar ve Kalemler

Diğer Çalışmaları: Bahtiyar Vahapzâde’nin; Feryat, İkinci Ses, Nereye Gidiyor Bu Dünya, Özümüzü Kesen Kılıç / Göktürkler isimli eserlerini Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine uyguladı.

Televizyon Programları: Avrupa’da Türk İzleri, Bizim Türkümüz, Sözün Doğrusu.

 

Önceki İçerikMercimek Meselesinden İbarettir Memleket
Sonraki İçerikYolcudur Abbas, Bağlasan Durmaz!
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.