Girit Adasına İsrail Radarı…

48

Doğu Akdeniz’de ama özellikle Kıbrıs adasının çevresinde tespit edilen zengin doğalgaz ve petrol yatakları, hem Kıbrıs konusunun çözümüne yönelik adımları, hem de bölgenin zengin enerji yataklarına hâkim olma yarışının önemini biraz daha arttırmıştır.

Bu yarışa odaklı gerilimin her geçen gün biraz daha yükseldiği ‘Doğu Akdeniz’deki enerji savaşlarında’  Yunanistan‘ın diğer ülkelerle kurduğu ittifakları Ege’ye ve askeri alana da taşımaya yönelik adımlarını ülkemiz çok yakından takip etmektedir.

Daha önce hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Milli Savunma Bakanı Akar tarafından ‘Ne Ege’de ne de Akdeniz’de oldubittiye izin vermeyiz ve her iki tarafta da aynı anda haklarımızı koruma gücüne sahibiz’ sözleriyle:

Ülkemizin gözbebeği silahlı kuvvetlerimizin 27 Şubat – 08 Mart tarihleri arasında vatanımızı çevreleyen üç denizde donanmamıza ait 103 gemi 20 bin personel ve hava kuvvetlerimizle gerçekleştirdiği  ‘Mavi Vatan 2019’  tatbikatıyla anlaması gerekenlere önemli mesajlar verilmiştir.

Akdeniz’deki enerji yataklarının tespitiyle ilgili Güney Rum kesimin 2003 yılından beri aktif bir politika izlediği, ilk olarak Mısır’la başlattığı doğal gaz ve petrol arama anlaşmasına daha sonra Lübnan, Suriye ve İsrail ile devam ettiği bilinmektedir.

Yunanistan da bu yönde adımlar atmış; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, İtalya, Fransa ve ABD ile çeşitli ittifaklar kurmuş, son olarak da ‘İsrail ile Girit‘te çok gelişmiş bir askeri radar üssü kuracağını açıklamıştır.

Güney Rum kesiminin Akdeniz ve Kıbrıs adası çevresindeki enerji yataklarının kullanımı ile atmış olduğu tek taraflı ve uzlaşmaz adımı,

Yunanistan’ın daha önce bize ait 18 Ege adasına el koyması,

Şimdide Girit’e İsrail’le birlikte uzun menzilli bir radar kurmasının gündeme gelmesi;

Önümüzdeki dönemde özellikle bu bölgede Türkiye’nin dış ilişkilerinde sıkıntılı bir süreci işaret etmektedir!

Aslında Yunanistan Ege’yi gözetleyebilecek radar ağlarına zaten sahiptir. Ama aynı konunun yeniden gündeme getirilmesinin Yunanistan‘ın yeni bir oyunu olup olmadığının anlaşılabilmesi için İsrail’in de bir açıklama yapması gerekir.

Eğer İsrail de bu radar kurulumuyla ilgili net bir açıklama yapar ve kabullenirse; ilk defa Ege’de Türkiye’yi tehdit etme amacıyla kullanılan bir projenin parçası olduğu da göstermiş olacaktır.

ABD’yi de yanlarına alarak, ”MedEast” petrol boru hattı sözleşmesiyle, bölgede bulunan petrol ve doğal gazı Girit adası üzerinden Yunanistan ve AB ülkelerine taşımayı amaçlayan Türkiye karşıtı bu Bizans oyun severlerine ülkemizin de karşılık vermesi milli menfaatlerimiz ve mütekabiliyet esasları çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Özellikle Ege’de Girit‘e en yakın noktalardan biri olan Aksaz Deniz Üssü’ne, ya da Datça’ya konuşlandırılacak BORA füzeleri, Yunanistan ve İsrail’e verilecek iyi bir mesaj olacaktır.

Bunun dışında KKTC’ye deniz ve hava üsleri kurulması, öncelikle Doğu Akdeniz’deki enerji yatakları bölgesindeki hak ve hukukumuzu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini koruma kararlılığımızı, hem de adanın güneyine çok hızlı şekilde erişme niyetimizi de göstererek:

Rum Kesimi’ne kurulması sürekli gündemde olan yabancı üslere yönelik; topçu roketleri, güdümlü topçu füzeleri, seyir füzeleri, kara konuşlu gemi savar füzeleri ve hava savunma sistemleri yerleştirilmesini gerektiğinde bertaraf edebileceğimiz kararlılığımızı da göstermesi bakımından da stratejik öneme haizdir.

 

 

Önceki İçerikTehditlerin Gölgesinde Bir Seçim
Sonraki İçerikAh Şu Erkekler (1)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.