Bir gün Sayın İsmet Sezgin, Flash TV’de, Ülke sorunları ve çözüm önerileri konusunda heyecanla anlatıyor bizi de heyecanlandırıyordu. Bir soru geldi; “Sayın Sezgin politikaya yeni giren birisi gibi heyecanla anlatıyor, peki kendisi, lider sultasını kaldırmak için ne yapmıştı? Yolsuzluk onların zamanında yok muydu? vb.” Cevap tatminkar olamadı tabii.
Gerçekten Sayın Sezgin’in teşhisleri de, önerileri de çok doğruydu. Esasen İsmet Ağabey zamanında da bazı gerçekleri, açık yüreklilikle, cesurca ifade edebilmiş, samimi bir politikacıdır. Dürüstlüğünden şüphe etmem. Ama bakınız insanlar soruyor işte. Bütün bunlar olurken siz yönetimde değil mi idiniz? Tek seçici rollerini yıllarca üstlenenler sizin de liderleriniz değil miydi? Yıllarca çatısı altında bulunduğunuz, başkanlığını yaptığınız yüce parlamento, o seçim kanunu, o partiler kanunu neden değiştiremedi?
Amacımız İsmet Ağabeye yüklenmek değil, onun demeci ile gelen çağrışımları ortaya koymaktır. Genelde eski politikacılara bakınız. En güzel teşhisler onlardadır. En güzel kurtuluş reçeteleri onlardadır. Gerçekten samimi olarak kendileri de inanarak çözümler önerirler. Sanki bu gelinen noktaya onlar uzaydan pat diye indiler. Suçlu gelmiş geçmiş politikacılar, yöneticiler değildir, suçlu halkımızdır.
Aslında bu doğrudur. Yıllardır futbol takımı gibi parti tutan, her seçim döneminde belki bu defa değişirler inancı ile aynı kadrolara prim veren, yol veren halkın kendisidir. Ve her defasında, onlar, politikacılar kendileri de gerçekten inanarak çözümler üretirler. Teşhisleri doğrudur. Çözüm önerileri doğrudur. Ama sonuç alamazlar. Zira hemen unuturlar.
Kusura bakmasınlar, mevcut ve eski politikacıların, tecrübeden kaynaklanan doğru teşhislerine elbet katılırız. Ama, çözüm önerileri bize inandırıcı gelmiyor. Çözümler doğru bile olsa, onlar bunu yapamazlar, yapamadılar, yapmadılar!..
Demokrasiyi kendileri ile özdeş görenler, onlar yoksa demokrasi de yoktur diyebilme cüretini gösterenler, kendilerini siyasetin demokratik hayatın kaçınılmaz, eşi bulunmaz tek alternatifi görenler, yapılan tüm iyi şeyleri kendilerinden, kötülükleri başkalarından kaynaklanıyor inancında olanlar, böyle olmadığını bildikleri halde böyle göstermeye çalışanlar, onlar çıkıp yolsuzlukları kendilerinin ortaya çıkardığını, tüm suç unsurlarının üzerine kendilerinin gittiğini rahatlıkla söylerler. Oysa bütün bunlara gırtlaklarına kadar bulaşmışlardır. Bunlar bize inandırıcı gelmiyor.
Bir grup daha bize inandırıcı gelmiyor. Televizyonlarda boy gösteren, yorum getiren, çözüm üreten bazı Öğretim Üyeleri!..Peki bu uygulamacılar sizin öğrencileriniz değiller mi? Demek ki onlara öğretmemişsiniz. Bir Belediye Başkanımızın, yıllar önce yapılan ŞEHİRCİLİK KONGRESİNDE kürsüden konuk ve konuşmacı öğretim üyelerine seslenerek, “..kötü şehirleşme de, gecekondulaşma da, çürük yapılaşma da sizin eserinizdir. Bütün bunları yapanlar ve denetleyenler hepsi sizin öğrencilerinizidir. İşte eseriniz..”. dediğini anımsıyorum.
Mecliste, bürokraside, kamuda ve özel kuruluşlarda her türlü melanetin sahipleri, Ekonomist, Hukukçu, İdareci, Yönetici, Mühendis vb unvanlarla yetiştirip salıverenler, işte sizin öğrencileriniz, sizin eserleriniz. Onlara mesleklerini de iyi öğretemediniz. Vatan millet sevgisini de, ahlakı da!.. Diyeceksiniz ki; biz onlara mesleklerini öğrettik. Doğrudur. Etiği olmayan hukuk ne işe yarar? Etiği olmayan iktisat ne işe yarar? Etiği olmayan iletişim ne işe yarar? Ülkeyi bu hale getirmeye yaradığı kesin.
Ne zaman ki, mesleki değeri ne olursa olsun ahlaki değeri olmayanları sistem içinden atmaz ise, mesleki değerin ancak ahlaki değerle birlikte bir şey ifade ettiği kabul görmez ise ve çözümsüzlüğü yaratanlar çözüm üretmeye talip olursa, daha başımıza çok işler gelir. Ve gerçek suçluları asla bulamayız.