Geraylar ve Osmanlılar Kırım Hanlık Hânedânının Osmanlı Devleti’ndeki Hikâyesi

89

Cengiz Han’ın,
oğlu Cuci Han’dan gelen torunu Batu Han, 1242 yılında Altın Orda Kağanlığı’nı
kurdu. Berke Han döneminde yapılan fetihlerle kağanlık, imparatorluk seviyesine
yükseldi. 1395 yılında Emir Timur’un saldırıları sebebiyle Altın Orda
İmparatorluğu şehzâde kavgalarına sahne oldu ve dağılma sürecine girdi. Han
âilesine mensup Hacı Geray, Altın Orda hâkimiyetinde bulunan Kırım’a geldi ve
1449 yılında Geray Hânedânı’nın ilk ferdi olarak Kırım Hanlığı’nı kurdu.

Hacı Geray’ın,
Cengiz Han’ın oğlu Cuci’nin 13. kuşaktan torunu olan Togay Timur’un neslinden
geliyor olması, ona han olmak için sağlam bir meşruiyet kazandırıyordu.
(Bilindiği gibi Cengiz Han İmparatorluğu’nun devamı veya kolu olan ülkelerde,
ancak Cengiz Han soyundan gelen insanlar hükümdar olabiliyordu. Bu sebeple Emir
Nogay ve Emir Timur, Altın Orda ve Çağatay imparatorluklarında tam yetkiyle
hükümdar olduğu halde, ‘han’ unvanını kullanamamışlardı.)

Kırım Hanlığı,
Osmanlı Devleti ile 1475 yılında yaptığı anlaşma sebebiyle (bu anlaşmanın
yazılı metnine ulaşılmamış olmasına rağmen, Kırım Geray Hânedânının hükümran
olduğu 334 yıl boyunca, bütün hükümleriyle aynen uygulanması dikkat çekici bir
husustur.)

Hânedânlıktaki
Geray’ kelimesi, Hacı Geray Han’ın isteği
üzerine oğlu Mengli Geray Han tarafından da kullanıldı ve sonraki hanlar
tarafından da kullanılması gelenek hâline geldi.

Geray’ kelimesi, değişik kaynaklarda ‘Gerey’, ‘Kerey’ ve ‘Giray
şeklinde geçmektedir.

Kırım Hanlığı’nın;
kökeni olan Altın Orda ve onun devamı olan Kazan, Astrahan (Hacı Tarhan), Kasım
ve Sibir hanlıklarından daha uzun ömürlü olmasının sebebi, şüphesiz 1475
yılında Mengli Giray Han ile Osmanlı Cihan Devleti’nin Sultanı Fâtih Sultan
Mehmed Han arasında yapılan sözlü anlaşmadır.

Bu anlaşmaya
göre;

1-İki devletten birine saldırı
olduğunda diğeri, saldırı kendisine yapılmış gibi müdâhil olacaktır.                     2-Osmanlı Devleti, herhangi
bir ülke ile savaşa girdiğinde, talep üzerine görevdeki Kırım hanı, ordusunun
başında Osmanlı ordusu ile birlikte savaşa katılacaktır.                                                         
                  3-Kırım Hanları,
Osmanlı devlet protokolünde Sadrazamla aynı seviyede kabul edilecektir.                                     4-Osmanlı
yönetimi, gerekli gördüğünde Kırım hanını görevden alabilir, sürgüne
gönderebilir fakat idam cezâsı veremez.

Osmanlı
Hânedânı ile Geray Hânedânı bu anlaşma ve dayanışma sebebiyle öylesine
yakınlaşmıştır ki… Osmanlı Hânedânında herhangi bir kesinti olursa, Geray
Hânedânı’ndan bir kişinin, Osmanlı’nın yönetimini üstlenebileceği bile
söylenebiliyordu.

***

17 X 24 santim
ölçülerinde, sıvama sert kapak içerisinde lüks Ivory kâğıda basılı 1088
sayfalık muhteşem görünümlü eserin müellifi Kırım Türklerinden, târih alanında
felsefe doktoru Hakan Kırımlı, Geray
Hânedânı ile alakalı her türlü bilgiye, en ince teferruatına varıncaya kadar
eserinde yer vermiştir.

Birkaç örnek;

-Geray Hânedânı mensuplarının;
Hıristiyanlar ve esirlerle, Osmanlı Hânedânı mensuplarıyla, Safevî Hânedânıyla
Şirvanşahlarla, Kumuklarla, Kalmuklarla evlenebilme şartları, Hânedân içi
evlilikler hakkında bilgiler…

-Geray Hânedânı’nın kadın
mensupları…

-Geray Hânedânı’nın Osmanlı Devleti
nezdindeki özel konumu, 

-Geraylar üzerindeki Osmanlı
kültürünün tesirleri…

-Gerayların Osmanlı Devleti’nde
iskânları…

-Gerayların İstanbul ve Anadolu’da,
ikametlerinin özel izne bağlı olması…

Osmanlı Devleti esas
olarak gerek han gerekse sultan olan Gerayların İstanbul’da dâimî olarak ikamet
etmelerine sıcak bakmamaktaydı. Normal olan uygulama Gerayların kendilerine
Rumeli’nde tahsis edilmiş olan çiftliklerinde yaşamalarıydı. Osmanlı
kayıtlarında ‘de’b-i kadîm ve âdet-i eslâf’ (kadîm-usûl ve seleflerin âdeti)
üzere Geray Hânedânı’ndan sâbık hanların ve sultanların İstanbul ve civârında
ikametlerinin uygun görülmediği açıkça belirtilmekte ve bunu ihlâl eden
Geraylar uyarılmaktaydı. Buna göre, dâvet edilmedikleri takdirde Geraylar
İstanbul’a gelip gitmemeli ve sâlyânelerini* tahsil için de vakti geldiğinde                        -bunun dışında değil-
adamlarını gereken belgelerle birlikle İstanbul’a göndermeliydiler.

Osmanlıların,
Gerayların İstanbul’da daimî olarak ikamet etmelerini arzu etmemesi,
nihâyetinde kendilerine alternatif kabul edilebilecek olan bir hânedânın
mensuplarının saraya fazla yakın bulunmalarının verebileceği rahatsızlık ile
ilişkili olmalıdır. Osmanlı payitaht siyâsetinin yeteri kadar entrikalı
ortamında bir de Gerayların dâimî mevcudiyetlerinin Osmanlı Padişahını ayrıca
huzursuz edeceği tahmin edilebilir.

Bununla birlikte,
Osmanlıların gayet hassasiyetle uyguladıkları bu kaidenin birtakım istisnaları
da vardı. Özellikle, 17. yüzyıldan önceki dönemde ‘rehin’ sıfatıyla Osmanlı
Devleti’nde bulunan Geraylar birçok halde İstanbul’da ikamet ettirilmişlerdir.
Rehineler hâricinde de istisnaî olarak bâzı Gerayların uzun süreler İstanbul’da
yaşadıkları ve kendilerine konak tahsis edildiği görüldüğü gibi, muhtelif sebeplerle
İstanbul’a gelen Geraylara da en azından belirli süreler için ikamet izni
verilmekte ve bunlar unvanlarına uygun şekilde ağırlanmaktaydı. Hattâ Birinci
Saadet Geray Han 1532 yılında Kırım’daki iç kriz dolayısıyla tahtından feragat
etmek mecburiyetinde kaldığında İstanbul’a yerleşmeyi arzusu etmiş ve bu arzu
kabul görmüştü. Osmanlı payitahtında Kanûnî Sultan Süleyman Han tarafından
kendisine Eyüp semtinde bir konak tahsis edilen ve sâlyâne bağlanan Saadet
Geray Han burada 6 yıl yaşadıktan sonra Nisan 1538’de 46 yaşındayken vefat
etti, Eyüb Sultan türbesi yakınlarında defnedildi.
(s: 230)

*salyâne: Osmanlı mâlî teşkilâtında bâzı şahıslara ve vazifelilere
yıllık olarak yapılan ödemelere verilen isim. Taşra teşkilâtının yıllık olarak
merkeze ödemek mecbûriyetinde olduğu para için de aynı kelime kullanılır.     

***

Kırım
Türklerinin 47. ve son hanı Şâhin Giray, uzun yıllar St. Petersburg’da kalmış
ve Moskoflaşmıştı. Çarlık Rusya’sı Ali Cengiz oyunlarıyla onu han seçtirdi.
Türk-İslâm örf ve âdetlerine aykırı uygulamaları sebebiyle Kırım Türkleri
ayaklandı. Şâhin Giray, ayaklanmayı bastırması için Moskova’dan yardım talep
etti. Çariçe İkinci Katerina, General Potemkin komutasında ordu gönderdi. Kırım
1782 Ekiminde Rusya tarafından işgal, 8 Nisan 1783’te resmen ilhak edildi.
Ruslar sâhip çıkmayınca Şâhin Giray, Osmanlı Devleti’ne sığınma talebini
iletti. Talep kabul edilip geldiğinde, bâzı emirlere riâyet etmediği ve Osmanlı’nın
otoritesini hiçe saydığı için Rodos Adası’na sürgün edildi. Orada da rahat
durmayınca 15 Ağustos 1787’de idam edildi. Ailesi fertleri, Osmanlı himâyesine
alındı. Kendilerine çiftlik arazisi bağışlandı ve maaş bağlandı.

Ruslar Kırım’ı
ilhak edince, Hânedân’ın diğer mensupları da gruplar hâlinde Trakya’ya
yerleştirildi.

Eserin
müellifi Hakan Kırımlı, sonraki
gelişmeleri; ‘Tanzimat Devrinde
(1839-1876) Osmanlı Devleti’ndeki Giray Hânedânı Mensupları
’, ‘Osmanlı Devleti’nin son döneminde
(1877-1922)  Giray Hânedânı Mensupları
’,
Kuzey Kafkasya’ya yerleşen Giraylar
başlıkları altında anlatıyor.

Sonraki
başlıklar: ‘Geray Hânedânı’nın bu günkü
Kırım, Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan’daki hâtıraları ve izleri
(s: 481-570),Osmanlı Devleti’nde Geray Hânedânı
mensuplarının çiftlik, ikametgâh ve mezarlarının bulunduğu yerleşim yerleri

(s: 573-864), Geray Hânedânı mensuplarının Osmanlı
Devleti’nde sürgün edildikleri adalar
’ (s: 867-930), ‘Geray Hânedânı Mensuplarının Osmanlı Devleti’nde Kurdukları Vakıflar
(s: 933-944),
Netice(s: 947-957)

Netice’ başlıklı bölümün son iki
paragrafı:

Türkiye Cumhuriyeti
dönemi ile birlikte Geray Hânedânı mensuplarının devlet nezdinde maddî yahut mânevî
herhangi bir imtiyazı kalmamıştır. Bu dönemde, çok geniş Geray sülâlesinin
mensupları yeni cumhuriyetin standart vatandaşları oldular. Artık kimliklerinin
devlet ve toplum nezdinde özel bir ilgi yahut muameleye konu olmaması
dolayısıyla bu konudaki bilgileri de erimiştir. Bu bakımdan, günümüzde Geray
soyundan gelen ancak bu soyla ilişkili olduğundan tamamen habersiz birçok kimse
bulunduğu gibi, bunun bilincinde olanların çoğunun da yeterli bilgi seviyesinde
olmadığı müşâhede edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde çok farklı sosyal
konumlarda ve mesleklerde görülebilen Geray sülâlesinin bugünkü ahfadının bu
rollerini soylarına bağlı olarak sâhip oldukları özel bir statü sâyesinde
değil, bütünüyle şahsî tercih ve kabiliyetleriyle çevre ve zaman şartlarına göre
edindikleri açıktır.

Günümüzde soyu Geray
sülâlesinin farklı kollarına dayanan pek çok kimse bulunmaktadır. Ancak, bu
insanlar arasında kolektif bir kimlik, sistematik bir ilişki ve bağ
kalmadığından, aralarında genel kabul gören bir hiyerarşi ve kıdem söz konusu
değildir. Bu bakımdan, artık teknik hattâ teorik olarak dahi bir ‘Geray Hânedânı’nın mevcudiyetinden söz
edilemez. Böyle olmakla birlikte, bu hânedânın Kırım, Osmanlı, İslâm ve Avrupa
târihlerindeki yeri ve önemi bir yana, Kırım Hanlığı’nın ortadan kalkışından
çok sonraları bile modern Kırım Türkleri kimliğinin ve sembollerinin şekillenmesindeki
dolaylı rolü, hâtırâsının hiç de sanıldığı kadar uzakta olmadığını
göstermektedir.

Eserin son
sayfalarında: ‘Osmanlı devrinde Geray
Hânedânı mensuplarının tasarruflarında yahut mülkiyetinde bulunan çiftliklerin
ve ikamet yerlerinin genel listesi
(s: 959-964), ‘Türkiye’de, Bulgaristan’da ve Yunanistan’da bulunan Geray Hânedânı
mensuplarına âit mezar taşları ve yapıların genel listesi
(s: 965-970), ‘Bulgaristan’da Mezar Taşları(s: 971-972), ‘Yunanistan’da Türbe ve mezar taşları(s: 973).  

Geraylar ve Osmanlılar isimli muhteşem
eser, ‘Bibliyografya / Arşivler v
Kütüphâneler
’, ‘Geray Sülâlesi’ne
mensup yahut akraba olup kendileriyle mülâkat yapılan kişiler
’, ve bu tür
kitaplarda mutlaka bulunması gereken ‘Dizin
başlıklı bölümlerle bitiyor.

***

Eserin arka
kapak yazısı:

Üç buçuk yüzyıl Kırım
Hanlığ’ının başında bulunan Geray Hânedânı Cengiz Han’a istinat edilen kökeni
ile İslâm âleminin meşruiyeti en tartışılmaz hükümdarlık soylarından biridir.
Geraylar kökenleri itibâriyle kendilerini dâimâ Altın Orda İmparatorluğu’nun
vârisleri olarak tanımlamakta ve bu durum diplomatik açıdan da kabul
görmekteydi. Geray hânedânı bütünüyle kendine has ve köklü geleneklere, kimliğe
ve hiyerarşiye sâhipti.

I475’ten itibâren
Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti arasında himâye yahut tâbilik bağı kuruldu.
Bu târihten itibâren, gerek Kırım Hanlığı gerekse Geray Hânedânı Osmanlı
Devleti nezdinde çok önemli bir konuma sâhip oldu. Geray ve Osmanlı hânedânları
arasında da özel bir ilişki ve karşılıklı etkileşim ortaya çıktı.

Böylelikle kurulan
bağlar iki devletin yakın ilişkilerinin de ötesine geçti. Bu süreç içinde,
Geray Hânedânı’nın pek çoğu peyderpey Osmanlı topraklarında iskân edilmeye
başlandı ve müteakip yüzyıllarda sayısı belirlenemeyecek kadar çok Geray,
Osmanlı topraklarında yaşadı ve orada toprağa verildi. Bilhassa, Kırım’ın
1783’te Rusya’nın eline geçmesini müteakip Geray Hânedânı’nın Kırım’daki erkek
mensuplarının büyük çoğunluğu Osmanlı Devletine göç etmeye mecbur kalırken, bir
kısmı da Kuzey Kafkasya’ya yerleşti. Osmanlı Devletindeki Geraylar Rumeli’nde
kendilerine ait veya tahsis edilmiş bulunan geniş çiftliklerde yaşamışlardır.
Rumeli’ndeki Geraylar, Osmanlı Devletinin fevkalâde karışık bu dönemlerinde
bâzen ülke ölçeğinde, bâzen de mahallî çapta gayet kayda değer roller üstlenmişlerdir.
Bunun yanı sıra, Kırım Hanlığı’nın yıkılmasından sonra dahi Gerayların Osmanlı
ordusunda özellikle Kırım Türklerinden müteşekkil birliklere kumandanlık
yaptıkları görülmektedir. Kuzey Kafkasya’ya yerleşen Geraylar ise bu bölgede
önce Osmanlı, daha sonra da Rusya hâkimiyeti altında çok önemli roller
oynamışlardır.

Çok zengin arşiv
malzemesine ve 200’e yakın yerleşim yerinde sâha araştırmalarına dayanan bu çalışma,
Geray Hânedânı’nın temel özelliklerine ve onların Osmanlı Devleti’ndeki ilgi
çekici, ancak şimdiye kadar hemen hiçbir monografiye konu olmamış olan
hikâyelerine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Buna bağlı olarak, bir yandan Geray Sülâlesi
mensuplarının yerleştikleri Osmanlı Devleti ve toplumu içinde üstlendikleri
rolleri ortaya koymak, öte yandan günümüz Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan
devletleri sınırları dâhilinde bulunan bu arazide Gerayların ikamet yerlerini
belirleyerek onlardan kalan izleri göstermek de bu kitabın temel
yönelişlerindendir
.

***

Kırım
Türklerinin 8 Nisan 1783 târihinde Rus işgal ile başlayan çilesi, 18 Mayıs 1944
topyekûn sürgünü ile devam etti. Sürgün yıllarında; Kırım Türklerinin lideri;
bedeninin her zerresi vatan sevgisi ile dopdolu Mustafa Abdülcemil
Kırımoğlu’nun vatana dönüş mücâdelesi yazılmamış bir destan olarak hâfızalarda
yaşamaktadır. Dünya târihinde eşi ve benzeri görülmemiş mücâdeleli ve çileli
uzun yıllar sonrasında zafere ulaşılmış, vatana dönüş hakkı elde edilmiştir. Bu
zaferin de dünya târihinde bir benzeri yoktur. Mücâdelenin kahramanları silâh
olarak bir toplu iğne dahi kullanmamışlar, bir tek kişinin bile burnunu
kanatmamışlardır. Kırım’ın topraklarını, ırmaklarını ve göllerini ve de gökyüzünü
Türk-İslâm kültürü ile bezemeye, tezyin etmeye çalışırlarken Kırım, 18 Mart
2014 târihinde Ruslar tarafından tekrar işgal ve ilhak edildi.

Çile hâlâ
devam ediyor…

ÖTÜKEN
NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433
İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

 

Dr. HAKAN KIRIMLI:

1958’de Balıkesir’de
doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini 1965-1976 yılları arasında Ankara’da Ankara
Koleji’nde yaptı. 1981’de Hacettepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun
oldu. 1985’te Hacettepe Üniversitesi’nde târih dalında yüksek lisans eğitimini
tamamladı. Aynı yıl Batı Almanya’nın Münih şehrindeki Ukrayna Hür Üniversitesi
Târih Bölümü’nde başladığı doktora eğitimine Amerika Birleşik Devletleri’nin
Wisconsin eyaletinin Madison şehrindeki Wisconsin Üniversitesi Târih Bölümü’nde
devam etti ve 1990’da bu üniversitede târih dalında Felsefe Doktoru unvanını
kazandı. 1991 yılından bu yana Bilkent Üniversitesi Milletlerarası İlişkiler
Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Hakan Kırımlı, 2000 yılında
Harvard Üniversitesi’nde, 2016 yılında da Stanford Üniversitesi’nde misafir
öğretim üyesi olarak bulunmuştur.

Hakan Kırımlı’nın
yerli ve yabancı dergilerde çıkmış pek çok makalesinin yanı sıra, National
Movements and National Identity among the Crimean Tatars (1905-1916) (Leiden,
1996), aynı çalışmanın Türkçe versiyonu mâhiyetindeki Kırım Türklerinde Millî
Kimlik ve Millî Hareketler (1905-1916) (Ankara, 1996), Türkiye’deki Kırım Türk
ve Nogay Köy Yerleşimleri (İstanbul, 2012), Dmitriy Vasilyev ve Galina
Dlujnevskaya ile birlikte yazdığı Eski Fotoğraflarda Bir Zamanlar Kırım / KpuM
e npomnoM e cmapux (pomoapcKpusüc (1. Baskı: Ankara, 2006; Gözden geçirilmiş 2.
Baskı: Ankara, 2017), Nicole Kançal- Ferrari ile birlikte hazırladığı
Kırım’daki Kırım Türk (Türk-İslâm) Mimarî Yadigârları (1. Baskı: Ankara, 2016,
Gözden geçirilmiş 2. Baskı: Ankara, 2021) ve İsmail Türkoğlu ile birlikte
yazdığı İsmail Bey Gaspıralı ve Dünya Müslümanları Kongresi (Tokyo, 2002)
başlıklı kitapları ile İsmail Bey Gaspıralı (Ankara, 2001) başlıklı bir
kitapçığı bulunmaktadır. Ayrıca, başta İsmail Bey Gaspıralı İçin (Ankara, 2003)
başlıklı geniş makaleler derlemesi olmak üzere birçok kitabı da yayına
hazırlanmıştır.  

Önceki İçerikMezuniyet Sonrası İş Garantili Okullar.
Sonraki İçerikKolektif Bilinç Dışı ve Kitleler Psikolojisi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.