Avrupa Birliği nüfusu yaşlanan, işçilik maliyetleri yüksek ve tabii kaynakları azalan bir ülkeler topluluğu. Uzun vadede geri kalmaya mahkûm bir yapı.
Buna karşılık Çin, 1.3 milyarlık nüfusu, ucuz işgücü, dünyanın en zengin tabii kaynaklarına sahip veya yakın oluşu ile yükselen bir ekonomi. Şimdiden 3.9 trilyon dolar parası var. Bunun 1.9 trilyon dolarını ABD tahvil ve hisse senetlerine yatırmış. Bunları bir satışa çıkarsa dev şirketlerin birçoğu batar.
ABD, GSYİH nın yüzde 3.2 si kadar, AB yüzde 0.5 i kadar cari açık verirken; Çin yüzde yüzde 5.2 fazla verdi. Çin’in dış borcu pek yok. Batı ülkeleri GSYİH nın yüzde 1-3 arasındaki büyümesine göbek atarken, Çin’de büyüme yüzde 9-10 civarında seyrediyor. “Güç artık Çin’de! Dünya, Çin’in himmetine muhtaç.”
Asya’da bulunan Türk Cumhuriyetleri de (Çin kadar olmasa bile) yükselen bir gelişme içindeler. Çünkü Onlarda da genç nüfus, zengin tabii kaynaklar var. (Petrol, doğalgaz, lityum, uranyum, altın vd) Özellikle dünya enerji kaynaklarının bu bölgede toplanmış olması avantaj. Bütün dünyanın enerji dengesi bu bölgeye bağlı.
ABD dünyanın lideri olmaya devam etmek için en büyük rakibi olan Çin’i ve gelişen ekonomileriyle Asya devletlerinin kontrolünü elinde tutmaya çalışmakta.
“ABD’nin Afganistan’da ne işi var?” sorusunun cevabı da, “Libya’da, Suriye’de, Irak’ta ne işi var?” sorularının cevabı da aynı: Enerji kaynaklarını ve yollarını tutmak; rakiplerinin enerji bağımlılığını ve güvenli enerji yolları ihtiyacını ekonomik ve siyasi silah olarak kullanmak. Türkiye elbette Ortadoğu ülkelerindeki gelişmeleri yakından takip etmek, Filistin’deki Müslüman kardeşlerine destek olmak durumundadır. Aynı zamanda AB ülkeleriyle ilişkilerini devam ettirmeli. Ancak esas gelişme merkezi olan Asya’daki Müslüman Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik ve siyasi bağlantılarını artırmaya birinci öncelik vermelidir. Bu tavır Türkiye’nin bölgede de, dünyada da sözü geçen, oyun kurucu devletler sınıfına yükselmesinin ilk şartıdır.
Türkiye’nin iki Müslüman ülke Suriye ve İran‘a karşı, ABD ve AB saflarında müdahil olması tehlikeli ve yanlıştır.
Azerbaycan Türk dünyasının uç beyliğidir. Türkiye’nin Asya’daki Türk devletleriyle kara bağlantısını kesmek isteyen Rusya ve diğer emperyalist devletler Azerbaycan ile Nahçıvan bağlantısını koparmakla esasen Türkiye’nin Asya Türkleriyle kara bağlantısını kestiler. Azerbaycan stratejik coğrafi konumu, zengin petrol ve doğalgaz kaynakları sebebiyle büyük devletlerin çatışma alanı oldu. Ağır bedeller ödedi. 20 sene önce bağımsızlığına kavuşurken, Rusya ve Ermenistan’ın işbirliğiyle vatan topraklarının yüzde yirmisi (Karabağ bölgesi) işgal edildi. Bir milyon insan “kaçgın” durumuna düştü. Bu 9 milyonluk bir ülke için çok büyük rakamdır.
Tam bir soykırım uygulayan Ermenilerin, “Türkler soykırım yaptı” iddiasıyla Türkiye’yi dünyada sıkıntıya sokması da bir çelişkidir. Ermenistan Cumhurbaşkanı Ermeni gençlerine, Karabağ’ı işgal etmelerini gururla anlatırken, “Türkiye topraklarının bir bölümünü de siz alacaksınız” diye hedef gösterdi.
Türkiye’nin dış politikasının temel hedeflerinden biri Can Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarının kurtarılması olmalıdır. Çünkü Azerbaycan kararlıdır, bu topraklar uluslararası hukuk çerçevesinde yeniden Azerbaycan’a dâhil edilecektir. Olmazsa silahla. Çünkü Azerbaycan’ın silahlı kuvvetler bütçesi, Ermenistan’ın toplam bütçesinden fazladır.
Türkiye’nin “Ermenistan açılımı” projesi, Türklere hiçbir katkı sağlaması mümkün olmayan, sadece ABD’nin isteği ile gerçekleşen bir proje idi. Bu arada kardeş Azerbaycan halkı ve yöneticileri Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlere kırıldı.
Türkiye ve Azerbaycan’ın menfaatleri birebir örtüşmektedir. Türkiye’nin lehine olan her şey Azerbaycan’a güç katar, Azerbaycan’ın menfaatine olan her gelişme de Türkiye’nin faydasınadır. “Bir millet iki devlet olan” bu iki kardeşin arasına hiçbir kimsenin ve olayın girmesine izin verilmemelidir.
Azerbaycan yetişmiş insan gücü ve ekonomik potansiyeli ile 20 yıldan beri çok hızlı gelişmeye devam ediyor. Azerbaycan’ın laik yapısına müdahale etmek, Onlara din anlayışı zerk etmeye çalışmak yanlıştır. İran sınırları içinde kalan ve İran nüfusunun yüzde 50 den fazlasını oluşturan “Güney Azerbaycan“lı Türkler için yapılması gereken, uluslararası hukuk normları çerçevesinde temel insan haklarından faydalanmaları için çalışmaktır. Bu insanları iç isyana kışkırtıcı davranışlar Azerbaycan ve Türkiye’ye zarar verir.
Yukarıda özetlediğim bilgi ve görüşleri (TADEF) Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu‘nun düzenlediği panelde dinlediklerimden edindim. Bazı katkılarımla ve kendi cümlelerimle ifade ettim.
Toplantıda Azerbaycan kökenli 3 milletvekili, AKP’den (Şuay Alpay) , CHP’den (Ali Özgündüz) , Azerbaycan milletvekili (Ganire Paşayeva) ile Türk Tarih Kurumu eski başkanı, MHP milletvekili Yusuf Halaçoğlu‘nun söylediklerinden çok faydalandım.
Özellikle Ganire Hanım‘ın nefis Azerbaycan lehçesiyle, gönülden, heyecan ve aklıselimi bir araya getiren konuşması ile Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu‘nun olaylara geniş perspektiften bir tarihçi bilim adamı ve olgun bir devlet adamı sıfatlarını birleştiren konuşmaları iz bıraktı, çok alkış topladı. (Ganire Hanım ve Yusuf Halaçoğlu’nun konuşmalarının videosunu youtube’dan izleyebilirsiniz.)
CHP milletvekili (eski Körfez savcısı) Ali Özgündüz‘ün Azerbaycan’ın laik yapısının korunmasına yönelik uyarısını önemli buluyorum. AKP milletvekili Şuay Alpay‘ın, Azerbaycan’ın 1920’lerdeki bağımsız savaşlarının kahramanlarından olan dedesine dair anlattıkları tüyler ürperticiydi. Azerbaycan ve Türkiye menfaatlerinin örtüştüğü ve kardeşliğimizi bozacak her türlü eylem ve ifadeden sakınmamız gerektiğini anlatan sözleri ise iktidar partisinden olmanın gerektirdiği bir sorumluluk çizgisinde idi. Ancak “Ermeni Açılımı” politikasına karşı olan dinleyicilerin, partisine gösterdikleri tepkiler sebebiyle zor anlar yaşadı.
Farklı partilerdeki aynı davaya inanmış insanların bir araya gelip, fikirlerini açıklayabildiği platformlarda buluşabilmesi çok güzel ve de önemli. Panelde konuşmacı olarak yer alan 3 Türkiye ve bir Azerbaycan milletvekilinin fikirlerini açıkladıkları panelde dinleyici olarak bulunmaktan mutlu oldum. Federasyon Başkanı Bilal Dündar Bey’in şahsında Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu (TADEF) yetkililerine teşekkürler…