Beyaz Çay muhabbeti başlamışken yerini bilmiyor olsam da Rize’de çaylığı olan biri olarak konuya kulak kabarttık haliyle. Bizim çaylığın yerini bilmiyorum dediğim gibi ama Beyaz Çay gibi bir şeyin toplanmadığını iyi biliyorum.
Millet olarak çaya olan hassasiyetimiz ‘Milli içkimiz ayrandır’ çıkışına rağmen azalmadan devam ediyor. Ayran beyazı kadar beyaz olmasa da beyaz çaya bir millilik statüsü verilir mi bilmiyoruz ama merakla bekliyoruz.
Beyaz Çay’ın tarihi MS 600’lü yıllara dayanıyor. O dönemde Çin’de tahtta olan Song Hanedanı İmparatoru Hui Zhong, ‘zarafetin zirvesi’ olarak ilan etmiş ve gelişimi için harekete geçmiş. Tabi sadece kendisi sarayında içmesi için mi davetlilere zarafette kusur etmemek için mi bu girişimlerde bulunmuş yoksa onu çok seven halkı için mi bilmiyoruz ama tahmin etmesi de güç değil. Öyle tahmin ediyorum ki onu çok seven halkı kendi içemiyor olsa bile ‘İmparatorumuz içti ya ben de içmiş kadar oldum’ diyerek huzur içinde hayatlarına devam etmişlerdir.
Zarafetin simgesi demişken de unutmadan söyleyelim öyle avam tabakasının içtiği gibi ince belli çay bardaklarında içildiğinde, diğer kaliteli ve pahalı bardaklarda içilirken verdiği tadı veriyor mu bilemiyoruz ama kesin bir şey var ki sadece çay içmiş olursunuz ucuz bardakla itibar da olmaz zarafette.
Birkaç kez demlenebilmesi ise israftan kaçınan dini bütün insanlar için paha biçilemez bir özellik. Ayrıca her demlemede de daha farklı bir tat verdiğini duyan ve tadanlar bu konuya biraz derinlik katarak ‘takvadandır’ diyerek hemen noktayı koyacaklardır eminim. Kimin bol bol içtiğine bakarak hemen gelir düzeyini ve halkın arasındaki her geçen gün belirgin olmaya başlayan statü basamağının kaçıncı seviyesinde olduğunu hemen belli eden zarafetin zirvesi olan bu mübarek içeceğe geriye sağlığa faydalı olması kalıyor. O konuda da tam saraylara layık tabi ki.
Kansere karşı tam bir reçeteli ilaç gibi çalışıp hiçbir yan etkisi olmadan kanser hücrelerinin büyümesini ve yenilerinin oluşmasını engelleyebildiği rivayetler arasında. Sağlıklı bir cilt için de oldukça faydalı olup uzun süre güneş ışığında kalma, stres ve kötü beslenmeden kaynaklanan serbest radikallerin cilde zarar vermesini engelleyip üstüne bir de bazı hasarların telafisine yardımcı olduğu da bir başka rivayet. Tabi tam olarak çirkini güzel yapabiliyor mu bilmiyoruz. Onu ilerleyen yıllarda hep birlikte öğreneceğiz. Bunların yanında uyanıklığa faydalı olup ‘cin gibi adam’ denmesine sebep olabiliyor mu yahut içenleri bazı hususlarda ‘safmışım, kandırılmışım’ demekten kurtarıyor mu ya da geriye dönük bir rahatlama verebiliyor mu onu da tam olarak bilemiyoruz.
Sözü fazla uzatmayalım halis muhlis şu bizim kara çayı içmeye devam edelim. Kara çayı nasıl demlersek daha güzel olur, çayı mı suyun üzerine dökelim yoksa suyu mu çayın üzerine döksek daha iyi, çamaşır suyuna döksek beyazlama ihtimali nedir, olurda beyazlarsa bu da şifalı mıdır diye konuşalım biz.
Reislerin çayı cumhurun çenesini yorar. Hem cumhur odur ki; reislerinin içtiği çaya elhamdülillah der.