Günümüzde fikri mülklerin parasal değerinin, somut elle tutulur mamullere göre çok arttığı ve bu ürünleri üreten, pazarlayan ve bu ürünlerin haklarına sahip olan şirketlerin yüzlerce milyar dolar değere ulaştığı bir çağdayız. Bu ürünlerden kastımız hepimizin adını duyduğu hatta kullandığı yapay zekâ programlarından tutun oyunlara oradan işletim sistemlerine hatta ufak tefek gibi dursa da kilit rolde kullanılan küçük yazılımsal programlara uzanan çok geniş bir yelpaze. Dışarıdan bakıldığında aslında bilgisayar içinde çalışan uygulamalardan başka bir şey olmasa da bu uygulamalar şu anda bırakın milyarları, trilyonlarca dolarlık bir endüstri oluşturuyor. Peki, anladık durum bu hatta krizleri falan çıkıyor, bir gecede Amerikan borsaları trilyonlar kaybediyor, kazanıyor ama bu hikâye neydi neden bu kadar değerlendi? Bunun cevabını verebilmek için aslında bilgisayarların tarihine gitmemiz gerekiyor ki süreci baştan sona kavrayalım.
Gerçek manasıyla ilk bilgisayar diyeceğimiz şeyler aslında abaküslerdir. Bu abaküsler basit matematik işlemlerini yapan insanlar için kullanışlı araçlar olmuşlardır. Fakat bizim bildiğimiz ilk bilgisayarlar temelde abaküs mantığıyla çalışıyor olsa da 2. Dünya Savaşı sırasında karmaşık matematik formülleriyle kurgulanan mesajlaşmaları çözmek amacıyla üretilmiş aletlerdi. Bu aletler temelinde delikli kartlar olan ve bu kartları okumak üzere kurgulanmış sistemler bütünüydü. Bir harf matematik denkleminde nereye geliyorsa o mesajlaşmaya uygun bir kart hazırlanıp alete veriliyor alet de bunu mesajın açık haline çevirip sonuçlandırıyordu. Savaş sonrasında bu aletlerin aslında temelinin değiştirilerek elle yapılan matematik işlemlerini de yapabileceği keşfedildi ve bu şekilde bizim bilgisayar diyebileceğimiz ilk örnekler ortaya çıktı.
Burada bahsetmezsek olmaz. Delikli kartların aslında çalışma mantığı şuydu: Kart üzerinde bir delik varsa o delikten elektrik geçiyordu, bu 1 yani ”var” demek oluyordu. O satırda çelik yoksa 0 yani ”yok” oluyordu. Buna 1’ler ve 0’lar üzerinden bir algoritma oluşturuluyor ve aletin hızı sayesinde sonuca çok daha hızlı varılıyordu. Daha sonrasında bunu kartlar olmadan transistörler denilen ufak cihazlarla yapmaya başladılar. Bu transistörler başlangıçta santimetrelerle ölçülürken zamanla silikat madeninin işlenmesinin öğrenilmesiyle 0.3 nanometreye kadar düştü. Modern bilgisayarlarda basitçe ne kadar transistörünüz varsa o kadar fazla işlem hızına sahip oluyorsunuz.
Konumuza devam edelim transistör devriminden sonra bilgisayar dünyası her yıl üstüne koya koya çok hızlı bir şekilde gelişti. Bu hız öylesine hızlı oldu ki bilgisayarların merkezindeki işlem birimleri daha fazla küçülemez hale geldi. Başlangıçta işlem için kablolardaki büyük elektrik miktarları kullanılırken şu anda elektronların hareketlerinden verim alınmaya çalışıyoruz.
Bu noktaya geldiğimize göre şahsi hikâyemden bahsedeyim. Her 90’lar çocuğu gibi bu bahsettiklerim benim için önemsiz ve gereksiz ayrıntılardı. Asıl önemli olan benim o cihaza sahip olup oyun oynamamdı. Bir zaman sonra bunu da elde ettim. Fakat insanın attığı her adım onu yeni ufuklara ilerletir. Benim için de öyle oldu ve bu ilgim bugün sizlere bu yazımı yazabilmemi sağladı.
İlk başta bu bahsedilen işlem gücü şirketlerin işlerini hızlandırmak ve üretim süreçlerini iyileştirmek için kullanıldı fakat çok hızlı bir şekilde piyasaya yeni bir tüketici girdi. Eğlenmek isteyen insanlar. Piyasadaki bu talebi hemen fark eden önce Japon sonra da Amerikan şirketleri çok hızlı bir şekilde üretime başladılar ve piyasayı doyurmaya başladılar. Bunun arkasında da teknoloji şirketleri bu talebe daha çok işlem gücü gerekiyor diyerek daha ileri ürünler üretti bu da teknolojinin daha da hızlı ilerlemesine neden oldu. Elde bu kadar fazla işlem gücü varken bir grup insan da hikâyesi gayet uzun ve ilginç olan yapay zekâ çalışmalarını bu mecraya taşıdılar. Fikir hepsinde vardı, nasıl yapılır nasıl edilir biliyorlardı ama ellerinde işlem gücü yoktu. İşte tam bu anda imdatlarına bahsi geçen şirketler geldiler. Bu işlemcilerin gücü ve internetin veri bolluğu ile her işe ayrı odaklanmış yapay zekâ modelleri çıktı.
Bunun sonucunda üreticiler de bu üretim araçlarına hücum ettiler. Yapay zekâ şirketleri altın arayanlara küreklerini satıyorlardı.