Gazete deyip de geçmeyin.
Onun yeri bambaşka deyin.
Ne Radyo’dur benzeri, ne de Televizyon;
Gazete gibi, veremezler gerçek vizyon.
Dünyaya açılan, kapanmaz bir pencere.
Onsuz hayat, inan, çekilmez bir cendere
Ekmek su gibi insan ona muhtaç.
Durma, sayfalarını habire aç.
Nasıl ki, her sabah yeniden kurulur Dünya.
Açılır önünde daim haberden bir derya
Kopar iç sayfalardan derin canhıraş bir vaveyla.
Yedi iklim dört bucak, gezdirir hem şehir hem yayla.
Eder insanı sanki dertlilerle hem-dert,
Olur insan; insana merhametle cömert.
Ta, kılar dört bir tarafından şu Dünya’nın,
Haberin olur, ne halde Güneş’in Ay’ın.
“İnsanım, insani olan şeye değilim yabancı!”
Dünya oldu hep, insanların konup göçtüğü hancı.
İşte Gazete böyle bir yerde;
Sanki derman oluyor her derde.
Haberdar ederek çok insanı; insandan.
Kattıkça katıyor insana ömür, candan.
Denmiş: “Ekmeksiz yaşarım. Hürriyetsiz asla.”
Güzel Gazete: Bilgiç kılar insanı asra.
Bilgisiz de yaşamaz insan, inanın!
Bilgiyle farkına varır insan, aan’ın.
Gazete usanmaz hizmetkar, insana.
Serer Dünya’yı önüne, sunar sana.
1490
Oturmuşken koltuğa iyice,
Bir bardak çay da varsa elinde.
İşte o insanın, sakın değmeyin keyfine;
Yaşamak için bu duyguyu, koşar evine.
Der demez, gelelim artık saded denen yola.
İstenen örnek bir gazete acep var m’ola?
Var m’ola Türkiye’de, hiç böyle bir gazete?
Varsa, buyurun gidelim onu ziyarete:
“Önce Vatan” diye olmalı sayfalar dop dolu.
Gidişatı; daima takip etmeli, Hak Yolu.
Çok mükemmel, güzel bir gazete;
Etmeli hizmet Cumhuriyet’e.
Sahip çıkmalı, Vatan’a Millet’e.
Göz yummasın, yapılan eziyete.
Her sayfasında görülmeli ciddiyet.
Sahibinden hediye, güzel bir niyet.
İnsanlara göstermeli samimiyet;
Kazandırmalı onlara çok keyfiyet.
İnce uzun yolda şiar: “Önce Vatan”
Böyle olur ancak, ömre ömür katan
Düşmeli mütevazice Basın’da bir yola.
Emin adımlarla ilerlemeli, kol kola.
Önünde, varsa da birçok tehlikeli engel!
Atmak isteyen varsa da, ayağına çengel!
Hiç dönmemeli yolundan, diyerek hep: “Önce Vatan”
Atmalı Sahib’in kalbi daima ille de Vatan