Gayr-ı Türklere Yenildik mi?

98

Türkiye’deki gelişmeler, sütü bozuk gayr-ı Türklere aynen İstiklal Harbi ve öncesinde olduğu gibi cesaret verdiği için, içlerindeki kini teker teker kusmaya başladılar.

Ben her zaman dedim ki; “Türkiye’deki mikro etnik ırkçılar, hesaplarını Pkk’nın yürüttüğü bölücü Kürtçü hareket üzerinden görmeye çalışıyorlar.” diye.

Yani Türk Milletinin dikkati Pkk hareketine çekilerek, yüzlerce yıllık kinin hesabı Suret-i Hak’tan gözükenlerce görülüyor diye anlattım. Görülüyor ki; haksız da çıkmadım!

Bunlar içinde İslamcı, sosyal demokrat, liberal, komünist ve hatta milliyetçi kisveli pek çok siyasetçi, bürokrat, akademisyen, din adamı, iş adamı, artist-aktör, şarkıcı, esnaf sıfatı yaşıyan insan vardır. İsimlerine örnek ise Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Yılmaz Erdoğan, Orhan Gencebay, Hülya Avşar ve şimdide Sinan Çetin… Bakalım sırada hangi topçu ve popçular var?

Artık bunlar kendilerinde o cesareti görmüş veya efendilerinden “sesinizi yükseltin” talimatı almış olacaklar ki; Türk Milletine ve Türk Devletine karşı aleni olarak bayrak açmaktadırlar.

Bunlardan en sonuncusu malumunuz sinemacı-reklamcı Sinan Çetin’dir. Muhterem diyor ki; “Türkiye’nin adının Osmanlı olarak devam etmesini isterdim. Türkiye’de Ermenilerin, Rumların, gayri müslimlerin bütün insanların, herkesin büyük bir zenginlikle birlikte yaşamasını çok isterdim. Ve adımızın Osmanlı olarak devam etmesini de çok isterdim. Bir yanlışlık var Türkiye Cumhuriyeti adını koyanların, bizim bir kısmını Türk. Peki öbürleri, yani kendilerini Türk olarak kabul etmek istemeyenleri dışlamak gibi ortada çok net bir yanlış var. Bugün en önemli sorunumuz Kürt sorunu. Kendini Türk olarak kabul etmek istemeyen 25 miyon insan var. Bir yanlışlık yok mu? Osmanlı en azından bunu kapsamış. Osmanlı biz büyük bir devletiz demiş. Yahudilerde olabilir, Rumlar da olabilir demiş. Bu müthiş bir servet. Bu gerici bir konuşma değil. Ben geriye dönen nostaljik bir tip değilim. Bu ülkenin kurulmasında bir yanlışlık var.”

Aslında zenginlik dediği etnik kimliklerin, millet yapısı içinden ayrılması gerektiğidir. Çünkü Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli farkı, devletin birinde dine diğerinde ise millete dayanmasıdır.

Gayr-ı Türkler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, adı da “Türk” olan bir millete dayanmasını bir türlü hazmedememişlerdir.

Kendi etnik kimliklerini de hesaplarına uymadığı içinde özgürce ifade etmekten kaçınıp, kendilerini çoğunlukla din şemsiyesinin altına atmışlardır. Gidin bakın tarikat ve cemaatlerde baş konulardan biri, Türk düşmanlığıdır.

Aslında Ermeni, Rum vs. diğer gayr-ı müslimlerde, bir çok yerde“Müslümanız” diyerek Türk Milletine karşı takiyye yolunu seçmişlerdir.

Bugün Türkiye’de, Rum ve Ermeniler bizle beraber yaşamaktadır. Ama Yunanistan’da ve Ermenistan’da, Rum ve Ermeniler, Türklerle birlikte yaşayamamışlardır. Bunu söyleyen diller ya Ermenistan ve Yunanistan’da yok edilen Türk varlığını bilmemektedir yada bilmesine rağmen bunları görmezden gelerek, Türkiyemizde ihanet kokulu değerlendirmeler yapmaktadır.

“Bu ülkenin kurulmasında bir yanlışlık var.” Nereden çıkardın sen bunu? Osmanlı yıkıldıktan sonra, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde adına “Türk” denen millet savaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş vene yazık ki, zenginliğinisenin gibi adamlarla paylaşmış! Demek yanlış yapmışız. Bu bundan sonra, bize doğruları yapmamız gerektiğini anlatıyor…

Ardından bir grup Çerkes, gidip parti kurmuş. Hayırlı uğurlu olsun. Her halde Çerkesleri soykırımdan kurtarmak için kendilerine kucak açan ve aynı zamanda bir Türk devleti olan Osmanlı değildi? Yada yurdunu, vatan toprağını ve ekmeğini paylaşan Türk Milleti değildi? Eğer değilse yaptıklarında haklıdırlar. Ancak kucak açan Türk Milleti ve Türk Devleti ise ve kendilerine de bir haksızlık yapılmışsa, ata topraklarına dönmelerinde bir mahsur yoktur. Kendilerine yanlış yapılan yerde durmaları gerçekten bir mana ifade etmez! Çünkü bu topraklar bir Türk yurdudur.

Herkes kafasına sokacak; Türkiye Halkları diye, bir şey yoktur. Türk Milleti vardır ve “Türkiye Halkları” diyenlerin gücü dünyanın hiç bir ülkesinde görülmeyen bu homojen yapıyı bozmaya yetmez. Yeter diyorsanız; halep ordaysa arşın da burdadır.

Gayr-ı Türkler görülüyor ki, Türk Milletinin boğazını sıkmak için hazırdır. Ama öyle yağma yok! Bedeli ödenmiş bu toprakları almak ve Türk hükümranlığını fiili veya hukuki olarak bitirmek, aynı bedeli ödemeyi gerektirir. Buna da hazır olmaları lazım. Her sabrın da bir sonu olduğu hiç kimse tarafından unutulmayacak…