Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma ilişkin, insanlarımızın düşüncesi bakımından, bir takım tahliller yapmanın gerekli olduğuna inanıyorum.
Bizim insanımızın ruh hali nedir? Ne düşünür? Hangi olaylar karşısında ne hisseder? Bunların oluşumunda neler etkili olur? Toplumda ruhsal ve düşünsel değişim pozitif midir? gibi soruların cevaplarını arıyorum.
Örneğin, Türkiye’de bir olay oluyor. Bir ferdin ve ferdlerin bütünü olan toplumun, buna karşı reflekslerinin nedenlerini bulmaya çalışıyorum.
Kanaatimce Türk toplumu, hızla bölünmeye, parçalanmaya, dağılmaya ve nihayetinde asimile olmaya gidiyor.
Türkiye elbette yerinde kalacaktır. İnsanlarında bir yere gideceğide yok. Ama böyle giderse ileride ne Türkiye’den ne de Türkiye’de Türk Milletinden bahsedilecektir.
Malumunuz, Türkiye’nin nüfusunun büyük bir bölümü göçlerle oluşmuştur. Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu, Kırım, Doğu Türkistan, Azerbaycan ve Girit, Rodos, Kıbrıs, Midilli gibi adalar bu göçlerin ana merkezleridir…
Bu merkezlerden Türkiye’ye gelişin ana nedeni, vatan kaybı, gelenlerin Türk olması yada kendilerini Türk kültür ve geleneklerine bağlı hissetmeleridir.
Bu göçler, Cumhuriyet tarihi boyunca sürmüş ve günümüzde de olanca hızı ile sürmektedir.
Bunun aksine Türkiye’den de özellikle 2.Dünya Savaşı’nın yarattığı nüfus zaafiyeti sebebi ile Avrupa ve Almanya’ya işçi göçleri olmuştur.
Günümüzde değişik rakamlarla ifade edilmesine rağmen ortalama 5 milyon Türk Avrupa’da yaşamakta ve “Avrupa Türkleri” olarak adlandırılmaktadır.
Almanya iş sebebi ile göç eden Türkleri; gurbetçi manasına yada misafir işçi, göçmen işçi, yabancı işçi manasına gelen “gastarbeiter” sözcüğü ile tanımlamaktadır.
Çünkü bunlara kalıcı olmayan, geçici veya misafir işçi gözü ile bakılmaktadır. Bu işçi göçü Avrupa ekonomisinin, Türk ekonomisinden daha güçlü ve iyi imkanlar sunması nedeni ile yapılmıştır.
Türkiye’ye yapılan göçlere de bu açıdan bakılırsa, Türk ekonomisinin Türkiye’ye gelenlerin ülkelerinden daha güçlü bir ekonomiye sahip olduğunu görürsünüz.
Günümüzde Türkiye ve Türk Milleti ağır yaşamsal sorunlar yaşarken ve her şey Türkler için kötüye giderken; kendisi Türk olan ve Türklüğe bağlı olduğunu söyleyerek göçle ülkeye gelen bu insanların bazıları, Türkiye’nin sorunlarına ve Türk milletine neden sahip çıkmazlar diye düşünüyorum?
Sorumun cevabını ise “çünkü kendilerini gastarbeiter hissediyorlar ve ondan böyle yapıyorlar”izahında buluyorum.
Türkler, Avrupa’ya çalışmak ve zengin olmak için gitmişlerdi; sakın bunlarda Türkiye’ye aynı amaçla gelmiş olmasınlar?
Türkiye, kendi ülkesine gelen ve kendisine Türk’üm diyenin soyuna sopuna bakmaksızın herkesi kabul etti. Aş verdi, iş verdi! Ekmeğini ve toprağını bölüştü! Nedir öyleyse Türklüğün sıkıntıları karşısındaki bu sessizlik?
Ne yazık ki; Türkiye’ye kendisine Türk’üm deyip ama “gastarbeiter” niyetli o kadar çok adam gelmiştir ki; bunların çoğunluğunun şimdi “Türkiye Halkları”nın korosuna çoktan dahil olduğunu görüyoruz. Yedikleri ekmeğe, içtikleri suya, soludukları havaya; sesiz kalmakla bile ihanet içindedirler. Belki çok sıkışınca, geldikleri ülkelere geri dönmenin hayali ve hesabını yapıyorlar. Öyle ya! Bu ülkeden alacaklarını aldılar, kazanacaklarını kazandılar. Gastarbeiter olmak, böyle bir şey olsa gerek…
Türk Milletinin, temel sorunlarından biri de budur. Ancak bunun bilinmediği de zannedilmesin. Sap dönecek, keser dönecek ve hesapta dönecektir.