Fransa’da Aşır Öztürk’le Bir Gün

113

Aşır Öztürk Fransa’ya yaklaşık 25-30 yıl önce gelmiş, kız kardeşimin komşuları. Aksaraylı Türk ailesi. Kendisi pazarcı, giyim üzerine çalışıyor. Mal almaya ve diğer yerlere gidince beni götürebileceğini söylüyor. Ben de memnuiyetle geleceğimi ifade ediyorum.

Sabahleyin Paris’ten mal almak için yola koyuluyoruz. Yolda genel konularla ve memleketle ilgili sohbetimiz aralıksız devam ediyor. Toptan giyim mağazalarının olduğu Paris’teki mahale geldik. Paris’te bu tür toptan mağazaların 3 yerde olduğunu daha önce genellikle tekstil  işlerini Türklerin yaptığını ve daha sonra işe Çinlilerin canla başla çalışıp bankalarının kredi yardımıyla da bu sektörü ele geçirmişler. Daha önceleri çok kalitesiz olan ürünlerine eskiye göre nispeten kaliteli yapmaya başlamışlar.

Mal almak için değişik mağazalara gidiyoruz. Gerçekten hepsi Çinli her yeri istila etmişler, Mağazalarda; pijama, T-shirt, gecelik, pantalon, bluz, etek vb. Genelde kadın ağırlıklı giysiler alıyorlar. Aldığı ürünlerin fiyatları 2 euro’dan başlıyor 8-9 Euro’ya kadar değişiyor buraya göre en ucuz mallar burada ama kalitesiz. Sorduğumuzda kendi kızı olduğunu söylüyor zaten ailece çalışıyorlar. Yemeklerini de mağaza içinde yiyorlar. Hepsi çok çalışkan burada aliveriş işi bitti, ödemeleri yaptıktan sonra geriye dönüyoruz.

Bir mağazaya giriyoruz; iş yeri sahibi bize kahve ikram ediyor, kahveleri kendileri yapıyorlar, sıcak suları hazır, hemen hazırlayıp veriyorlar. 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu kahvemizi getiriyor.

Aşır’ın çocuklarının oturduğumuz yere 30 km uzaklıkta jain vieel denilen büyük bir köyde lokantaları var.  Oraya gidiyoruz. Köye gelince lokantaya giriyoruz. Büyük çocuğu bizi karşılıyor, küçük çocuğu mal almaya gitmiş. Küçük köy turu atmaya karar veriyoruz; Huzurevinin yanından geçiyor ve kilisenin olduğu yere gidiyoruz. Kiliseyi incelemeye başlıyoruz; yaklaşık 350-400 kişinin alabildiği bayağı büyük bir kilise içeride 1914-1918 yıllarında o köyde savaşta ölenlerin isimleri asılmış, girişte masanın üstünde çeşitli küçük sayfalı el ilanı şeklinde yayınlar bırakmış, iki yerde ayrı ayrı konulmuş her iki yerde de 25-30 kadar incil ve duvarlarda İsa’yı ve Meryem anayı canlandıran fotoğraflar… Fransızların büyük çoğunluğu katolik.

Aşır; çok fazla ibadet yapmadıklarını kilisenin büyük olmasının ise buranın Paris’e yakın olmasını ve büyük kişilerin daha çok gelip gittikleri için bu kadar büyük olduğunu söylüyor. Kilise incelememizden sonra sokakları geziyoruz. Kahve ve bar olan bir yere giriyoruz, burada aynı zamanda sigara satılıyor; Aşır; Bir paket sigara alıp, kahve, barı ve kahve makinalarını gösteriyor.

Daha sonra lokantaya geliyoruz, burada oturan Muhammet adlı Faslı müslümanla tanışıyoruz. Aynı zamanda lokantanın sahibiymiş, bir kaç dakikalık sohbet ve tanışmadn sonra ikindi namazına gideceğini söyledi, bende gelebilir miyim dedim. Tabiiki dedi, ben mescide falan gideceğimizi zannettim. Kapıyı açtı birinci kat bodrum gibi eşyalarını ve cüzdanını çıkarıp bir dolabın içine koydu. Ben abdest alıcam diyorum, O’da bana gel gel deyip yukarı doğru çıkıyor, tahta bir merdiven. Ben de ona Fransızca bilmediğimi söylüyorum. 2. kata çıkıyoruz hemen bana bir havlu veriyor ve lavaboyu gösteriyor lavabonun içine küçük leğen koyuyor, lavabo ve ortam çok temiz abdestimi alıyorum ve odaya geçiyoruz burası bu ailenin oturduğu ev 2 seccadeyi yere sermiş bana bir şeyler söyledi. Anlayamadım parmakla 2 işaret etti, ben de ben kendim kılarım dedim, kendisi önce 2 rekat namaz kıldı. Sonra 4 rekat; sonra namaza dururken Allahu Ekber(cc) dedikten sonra ellerini kulaklarına değil karşı tarafa göğüs hizasında elleri amin vaziyetinde namaza durduğunu gördüm. Sonradan öğrendim ne derece doğru bilmiyorum. Bunlar 2 rekat şükür namazı kılarlarmış sünneti kılmazlarmış. Namazı eda ettikten sonra çay kahve içip içmeyeceğimi sordu, bende hayır dedim, lokantaya inip sohbete başladık. Koladan, içeceklerden konuşuyoruz Muhammet kolanın haram olduğunu söylüyor çünkü diyor içinde kafein var. lokanta öğle ve akşam saatlerinde kalabalık oluyormuş, onun dışında çok seyrek saat yedi, yavaş yavaş insanlar geliyor, kimisi paket yaptırıyor kimisi oturup yiyor lokantada oturup yemek daha pahalı burada. Oturmanın parasını da ayrı alıyorlarmış.

Yemeğimizi burada yiyecektik. Aşır Bey nasıl pizza istediğimi sordu. Ben de peynirli mantarlı ve zeytinli dedim. Pizzalarımızı yedik çok güzeldi. Çocuklarına teşekkür ettim. Bu lokantanın nasıl denetlendiği sordum. Pizzasını yiyen ve samimi müşterisi olan Fransız bir bayanın yardımıyla sorumun cevabını almaya çalışıyorum. Sağlık Bakanlığından 1 kontrolorun Hijyen konusunda yanında 1 veya 2 polisle,hem güvenlikle ilgili hem de kaçak işçi çalıştırıp çalıştırmadığı, ayrıca işletmede herhangi kaçak bir şeylerin olup olmadığını denetliyormuş.

Fransız kadın bana Türkiye’deki denetimlerin gerçek olup olmadığını sordu. Ben de portor muayenesi olmayan işletmelerin kapatmaya sebep olduğunu para cezalarının ağır olduğunu ve tüketici bazında da ALO GIDA 174’ten bahsettim. Ülkemiz hakkında kötü bir imaj oluşmuş. Birazcık olsun ülkemizin propogandasını yaptık.

Aşır beyin çocuklarına gıda ile ilgili bildiğimiz birkaç mevzuyu anlatarak vedalaşıyoruz.

Fransa’da bir günüm de Aşır Öztürk’le böyle geçti. Aşır Öztürk’e teşekkür ederim.