Terörist ve bölücü partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş’a;
“Diyarbakır’ın özgürlüğünü görmek istiyoruz” demesini nasıl yorumlamalıyız?
Ya da, seksenli yıllarda; ABD, SSCB ve ÇİN’in mücadele alanı haline gelen ülkemizde, her gün onlarca insanımızı öldürmek üzere eğitimlerine destek vermiş terörist yetiştiren Filistin’i nasıl yorumlamalıyız.
Ya da, İngiliz birliklerine yardım ve yataklık etmek üzere, Türk ordusunu Arap yarımadasındaki çöllerde perişan etmelerini nasıl yorumlamalıyız.
En acısı da, saltanat sürdüğü otuz küsur yıl boyunca,
Osmanlı veziri sıfatıyla devletin sinir uçlarını Yahudilere sunan EMANUEL KARASSONUN, II. Abdülhamit’le ikbal paylaşımını nasıl yorumlamalıyız.
Ki, EMANUEL KARASSO, Filistin’in; Yahudilere verilebilmesi hususunda her türlü alt yapıyı hazırladıktan sonra,
Yahudilerin elde ettiği kazanımlara izin verilmesi ve tescil edilmesini bizzat Abdülhamit’ten istedikten sonra, Abdülhamit onu azletmiş ve sınır dışı etmiştir.
Kimi tarihçiler, Osmanlı “düyuni umumiyede”(Devletin genel borçları) olan borçlarını karşılamak gibi bir rüşvet teklif edildiğini,buna mukabil, sultanın; “atalarım kanla aldığı yeri kanla veririm”. Gibi tarihe kayıt düşen bir ifadeden bahsetmektedirler.
Ancak giderken de, Abdülhamit’e; “seni azledecek heyette olacağım” tehdidini esirgememiştir.
Tarihi vakıadır. Hadise aynı ile vuku bulmuştur.
Şimdi Filistin’de kan durmuyor, Yahudilerin üstünlüğü karşısında çaresiz bir Filistin çırpınış var.
Türkiye’yi idare ettiklerini zannedenler de, açıktan gazel okumaktadırlar.
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’de, en son beyanatında, “İsrail’in kara harekâtına girişmemesini tavsiye etmiyoruz” gibi bir şakalaşma yapmıştır.
Senin dokuz vatandaşının kanı kurumamışken böyle bir beyanat,
Hem inandırıcı değil hem de ciddiye alınmaz.
Önümüzdeki günlerde, “İsrail AKP ilişkilerinin kısa tarihçesi belgelerle belirteceğim.
Hakikatler ışığında, gaflet siyaseti takip eden hükümetimiz ve devletimiz, aslında Filistin meselesini bilmiyor, ya da Yahudi siyasetine uygun yürütüyor.
Yaser Arafat ile başlayan yönetim krizleri devam ediyor.
Kendi içinde bütünlüğü olmayan bir Filistin mücadelede başarılı olur mu bilmiyorum.
Lakin milletin gazını almaya dönük hükümetin yaptığı çıkışlar, İsrail’i tahrik ediyor, kışkırtıyor, Filistin’de de, mücadele irtifa kaybediyor.
Bari sükût edin de; ” adam sansınlar.”
İkbal hırsına dalmış bir başbakan, bu meseleye çözüm getiremeyeceğini,
Tam otuz iki sene saltanatı için mücadele eden Sultan Abdülhamit ten daha akıllı ve zeki değildir.
Diyarbakır’a özgürlük isteyen bir Filistin başbakanı bize ne kadar dosttur onu da bilemiyorum, takdirlerinize ve vicdanlarınıza sunuyorum.
Bilinmelidir ki, sonunu düşünerek hareket edenler, kahraman olamazlar.
Bölgemizde, kan ve gözyaşının egemen olduğu günümüzde,
Mevcut yöneticilerin ideolojik sicilleri ve ikballeri ile ilgili kararı, Yahudi merkezli ve dünya hükümeti yoluyla dünya hâkimiyetini düşünen küreselciler vermektedir.
Alabilecekleri kararları efendilerinin rızasına muhalif olamaz.
O sebeple, yüreği, aklı ve vicdanı ile hareket edecek yöneticilere, bu gün ne kadarda ihtiyacımız var.
Manevra kabiliyeti kalmamış bir devletin ne yapacağı hakkında da hüküm vermek güçtür.
Zira plansız ve hazırlıksız bir harekât, akıbeti meçhul bir macera olur…
Türk milleti; Yüce peygamberimizin övgüsüne ve takdirine mazhar olmuş bir millettir.
Asli cevheri içinde bu meseleleri çözebilecek kahramanları bulunduracak kadar zengin bir potansiyeli vardır.
Yeter ki biz aklımızı, vicdanımızla, iman ettiğimiz değerlerin yaşaması için kullanabilelim.
“muhtaç olduğun kudret, asil kanında mevcuttur.”