Dr. Teodor Herzl, Padişahın verdiği her ret cevabının ardından, yılmadan yeni hamleler yaparak padişahın ilgisini çekmesini başarıyordu. Osmanlı Devleti’nin mali zorluklar içinde olduğunu gören Herzl, Abdülhamid’i ikna edebilmek için Türkiye’ye maddi çıkarlar sağlamayı önerdi.
Ne var ki, Dr. Teodor Herzl’le Padişah arasındaki irtibatı sağlayan Newlinski ölmüştü. Onun yerine II. Abdülhamid’in İngiltere nezdindeki casusu Musevi asıllı Türkolog Arminius Vambery ile temas kurup, padişahın huzuruna alınması için beş bin altın vermeyi vaadetti.
19 Mayıs 1919 da Cuma namazından sonra Yıldız Sarayı selamlığında Padişah’ın huzuruna alınan Dr. Herzl, Padişaha:”Batı ülkelerinde ırkdaşlarının çektikleri zulümleri, uğradıkları haksızlıkları anlatan Herzl, buna karşılık Musevi uyruklarına gösterdiği iyilik ve adaletten dolayı II. Abdülhamid’e dünya Musevilerinin şükranlarını bildirdi.” Bu görüşmeden sonra II. Abdülhamid, İmparatorluğunun kapılarının Musevi göçmenlere açık olduğunu söyler.
Dr. Herzl, Osmanlı Ülkesi Mezopotamya’nın Petrol yatakları, Altın ve Gümüş madenleri ile verimli topraklarının iktisadi potansiyelinin olduğunu Osmanlı Padişah’ına anlattı. Fakat batılı sömürgeci ülkelerin buralara gelerek yüksek miktarda kârlar elde edip, ülkelerine kısa zamanda geri döndüklerini hatırlattı. Herzl’e göre Büyük Güçler, Türkiye’yi boyunduruk altında tutabilmek için ülkenin ekonomik kalkınmasını engellemektedirler.
Oysa bu ülkenin ihtiyacının; İsrailoğulları’nın, bilgi yetenek ve imkânlarıydı. Filistine yerleşmeleri kabul edildiğinde, Yahudiler, Osmanlı maliyesini batının vesayetinden kurtarabilir, “Devlet-i Aliyye”yi kalkındıracak iktisadi gelişmeyi sağlayabilirlerdi.
Dr. Herzl’i dikkatle dinleyen Padişah, ona Osmanlı borçlarının konsolide edilmesi için bir plan hazırlamasını söyler. İstanbul’dan ayrılışından tam bir ay sonra Dr. Teodor Herz, Padişah II. Abdülhamid’e hazırladığı planı sunar. Bu Plana göre: “Musevi Bankerler, bir iki yıl içinde Avrupa Borsalarındaki tüm Osmanlı borçlanma tahvillerini toplayabileceklerini, Türkiye’de Ziraat, Endüstri ve Ticaret hayatını geliştirecek Osmanlı – Musevi şirketinin kurulması planını sundu.”
Bu çalışmalara başlamanın tek şartı ise, Padişah’ın Yahudilere Filistin’e yerleşme ve özerk idare kurma hakkını tanımasıydı. Ancak Dr. Teodor Herzl, yine hayal kırıklığına uğrayacak, II. Abdülhamid’den ret cevabı alacaktı.
Padişah’ın olumlu tutumuna rağmen Osmanlı bürokrasisi, Herzl’in tekliflerini reddetti. Bu reddedişin sebebi ise, Siyonistlerin: “Kolonizasyon” ile “Konsolidasyon” projelerini birbiriyle karıştırıyor olmalarıydı. Bu olumsuz olaylardan sonra Dr. Teodor Herzl, İstanbul’dan bir daha dönmemek üzere ayrılacaktı.
Dr. Teodor Herzl’in 44 yaşında beklenmedik ölümünden sonra ondan boşalan koltuğa “Dünya Siyonist Hareketi” liderliğine David Wolffsohn getirildi. Wolffsohn, tıpkı Herzl gibi düğümün ancak İstanbul’da çözüleceğini biliyordu.
Padişah’ın İngiliz casusu Vambery, Wolffsohn’a Türklerin feci bir iktisadi krizin içinde bulunduğu haberin getirmişti. Bu durum Türk casusu Türkoloğ’a göre II. Abdulhamid’le pazarlığa oturmanın tam zamanıydı.
Osmanlı’nın bu zayıf durumunu Siyonistler adına fırsata çevirmek isteyen Wolffsohn, derhal bir plan hazırlayarak, 25 Ekim 19007 de İstanbul’a gelir. Bu plana göre: “Kudüs hariç tutulmak üzere elli bin Yahudi ailesi Filistin’e yerleştirilecek, bu aileler, Osmanlı uyruğuna geçecek, Osmanlı yasalarına uymakla yükümlü olacak, erkekler askere alınacak, ancak vergiden muaf tutulacaktı. Yahudilerin yerleşim alanlarını hükümet tayin edecek, Siyonist örgütü adına kaydedilip tapulanan bu topraklar, Yahudi Kolonizatör’lere dağıtılacaktır.”
Devam Edecek